Yanaşma aydının dayanılmaz hafifliği!

Yanaşma aydının dayanılmaz hafifliği!

Uzun yıllar önceydi, şiirsel bir yazı okumuştum.. Hayranlıkla okuduğum bir yazı olduğunu itiraf etmeliyim... İçine epey öfke, hüzün karışmış bir acı gülümsemeyle okuduğumu anımsıyorum... Yazarı, aşina olduğunuz bir isimdi: - Yazının başlığı ise hayli etkileyiciydi: - Uzun ama öğretici bir başlıktı... Bizim uzun yıllardır attığımız çığlıklara denk, acılar içinde nereye başvuracağını dahi bilemeyen insanların acılarına eşit, akıl almaz kumpas ve işkencelerle toprağa düşen yiğit insanların sonsuzluğa karışmalarına koşut bir başlık... Artık alıştığımız tarzda, nefis betimlemelerle başlayan bir yazıydı. “ ” diye başlıyordu... Hani şu kışın ortasında baharı haber veren güzelim çiçekler.. Sonra “ ” diye devam ediyordu... Ardından insanlara geliyordu sıra: - Şahane değil mi?.. Tam Ahmet Altan kalemi... Ama yazı bundan sonra güzelliklerden çirkinliklere, aydınlıktan koyu bir karanlığa doğru devriliyordu... - Ve yazar, büyük bir elem kokusu taşıyan sözcüklerle nereye sürüklendiğimizi o şiirsel anlatımıyla adeta kalbimize saplıyordu: - Sonra?.. Sonrası daha şiirsel, daha büyük bir isyan çağrısı: - Yazı uzun... Yazı çok güzel, giderek yükseliyor ve bir görkemli kreşendo ile sona eriyor... Hani, “ ” dedirten bir manifesto adeta!.. Peki bu yazıdaki “ ”, o kötücül, toplumun yaşamını “ ” çeviren o “ ” kim?.. Yazarın deyişiyle “ ” iktidar! Daha da ötesi bugünün Saraylısı, günün muktediri! İşte tam bu noktada işe, hiçbir yazarın, aydının, kısacası insanın kaçamayacağı şu “kör olası” arşivler karışıveriyordu... Bakalım bu “ ” yazar, çok değil daha dün kısa bir süre öncesine kadar aynı iktidar, aynı Saraylıyla ilgili neler yazmıştı: - - - - Bugün halka “karanlığı” anlatan kalem ile daha dün, bugün suçladığı kişiye yaltaklanan kalem maalesef aynı yazarın kalemiydi!.. Bugün salya sümük ağlaşan, halka “ ” diye direniş çağrıları yapan bu yazar ve takım arkadaşları daha düne kadar, yere göğe koyamadıkları bu iktidarın kapısında boy sırasına geçmişti! Daha önce çok yazdım; bu yazarın “ ” kaç yiğit insan toprağa, hapishanelere, işsizliğe, yokluğa mahkum oldu... O nedenle tekrar etmeyeceğim, ancak bilinmesini istedim; bugünün dijital dünyasında, suçların, günahların eskisi gibi kolayca saklanması olanaksız, bir tuşa bakıyor... Bugün “ ” aydın sıfatlı muhteremleri “ ” diye alkışlayanların da, bu suçluların “ ” geçmişlerini bilmeye hakları var... Hep söylüyorum; muktedir ve hempalarının günahlarına en az onlar kadar batmış olanların, bugün yazdıkları yok hükmündedir... “ ”, “ ” ve “ ” türünden artık iyice bayağılaşmış sözcüklerle, kanına girdikleri bu ülke ve halkına karşı işledikleri suçların hesabını vermiş gibi yapmak o kadar kolay ve ucuz değil... - Uzun yıllar sonra, şu yaşadığımız zavallı ötesi “karanlık” günlerde iktidara yaranmak, elde ettikleri ayrıcalıkları yitirmemek için cansiperane destek gayreti içinde olan “yanaşma” aydın müsveddelerini görünce, bunların ağababalarını anımsadım! Bugünlere gelinmesinin başlıca müsebbiplerinden Ahmet Altan’ı düşündüm; artık özgür olduğu için hatırlatılmayı hakkediyordu haliyle... Ne de olsa, “ ” yaftasını göğsüne iliştirmiş ancak “ ” gördüğünde, bir boş eldiven halinde çöplüğe atıldığında bukalemun gibi renk değiştiren zevat için bulunmaz bir örnek teşkil ediyordu... -

İletişim

iletisim@erkanhaberajansi.com

Sosyal Medya

2024 - © - erkanhaberajansi.com