Haber Kanalı: yenisafak

Anasayfa
Bakan Tunç: Taksirle işlenen suç mahkemenin takdiri ... Devamını Oku

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç Kabine sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bakan Tunç, Somali Cumhurbaşkanının oğlunun karıştığı kaza sonucu yargılandığı davaya ilişkin 'Taksirle işlenen suç mahkemenin takdiri. Şikayetçinin vazgeçmiş olması da böyle bir sonuç doğurdu. Kamu davası devam etti. Alınan cezanın miktarı açısından karar bu yönde oldu' ifadelerini kullandı. Ayrıntılar geliyor... İstanbul, Fatih'te motokuryeye çarparak ölümüne neden olan Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Mohammed Hassan Sheikh Mohamud, "Taksirle ölüme neden olmak"tan 2 yıl 6 hapis cezası verildi. Hapis cezası adli para cezasına çevrildi. Mohammed Hassan Sheikh Mohamud, 27 bin 300 lira adli para cezasına çarptırıldı, 6 ay süreyle ehliyetinin geri alınmasına karar verildi. Fatih'te motokurye Yunus Emre Göçer'e arkadan çarparak ölümüne neden olduğu iddiasıyla hakkında yakalama kararı çıkarılan ve 6 yıla kadar hapsi istenen Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Mohammed Hassan Sheikh Mohamud ara celseye gelerek ifade verdi. Mahkeme, Mohamud hakkındaki yakalama kararını geri aldı. ... Devamını Oku

Araç üretiminin lokomotif şehri Bursa: Türkiye'de geçen yıl üretilen araçların yarısından fazlası bu ilden çıktı ... Devamını Oku

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerinden yaptığı derlemeye göre, dernek üyesi firmaların 2023'teki toplam otomotiv üretimi traktör dahil 1 milyon 525 bin 963 adedi buldu. Dernek üyesi firmaların geçen yıl gerçekleştirdiği otomobil üretimi ise 2022'ye göre yüzde 17,5'lik artışla 952 bin 667 olarak kayıtlara geçti. Türkiye'nin 2023'teki otomobil üretimine en fazla katkıyı, otomotiv firmaları OYAK Renault, TOFAŞ ve Karsan fabrikalarının bulunduğu Bursa verdi. OYAK Renault ve TOFAŞ, 496 bin 438 adetlik imalatla Türkiye'nin toplam otomobil üretiminin yüzde 52,11'ine imza attı. Bursa'nın günlük otomobil üretimi ortalama bin 360 oldu. Nilüfer ilçesinde faaliyet gösteren OYAK Renault fabrikası 325 bin 366 adetlik otomobil üretimiyle ülkede ilk sırada yer aldı. Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'de ticari gemilere yönelik saldırıları sonrası rotalar değişirken bu değişikliğin ise sevkiyatlarda bir ayı bulabilecek gecikmelere yol açabileceğini dile getirilmişti. Söz konusu saldırılardan en fazla etkilenecek sektörlerin başında ise otomotiv geliyor. Koronavirüs dönemindeki tedarik krizine benzer bir kriz kapıda. Bunun emarelerine yönelik ilk ciddi adımlar ise geldi. Tesla ve Volvo'nun ardından Japon otomotiv devi Suzuki i Avrupa'daki üretim faaliyetlerini geçici olarak durdurma kararı aldı. Kocaeli'deki Hyundai Assan 242 bin 16 adetle ikinci, Sakarya'da faaliyet gösteren Toyota ise 212 bin 843 otomobil imal ederek üçüncü, Bursa'daki TOFAŞ ise 171 bin 72 adetlik üretimle 4. sırada yer aldı. Geçen yıl Ford Otosan'ın otomobil üretimi ise bin 370 olarak kayıtlara geçti. Bingöl'ün Karlıova ilçesinde Sedat Bingöl ile Gökhan Şensoy, aldıkları yerli otomobil Togg'ları, 20 santimetre kalınlığındaki karlı yollarda da test etti. Test sürüşü havadan görüntülenirken, ön yargıları kırmak istediğini belirten Sedat Bingöl, "Buzda, karda, çamurda hiç kalmadan gidiyoruz" dedi. 2023'te Türkiye'nin otomobil ihracatı ise 2022'ye kıyasla yüzde 16,1 artışla 571 bin 218'den 663 bin 90 adede yükseldi. Geçen sene en fazla otomobil ihracatını üretimde olduğu gibi 230 bin 397 araçla OYAK Renault gerçekleştirdi. İhracatta Hyundai Assan 205 bin 200 adetle ikinci, Toyota 184 bin 797 araçla üçüncü ve TOFAŞ 42 bin 696 otomobille dördüncü sırada yer aldı. Bursa'daki toplam otomobil üretiminin yüzde 55,1'i yurt dışına gönderilirken, OYAK Renault ve TOFAŞ'ın Türkiye'nin toplam otomobil ihracatına katkısı ise yüzde 41,18 oldu. Bursa'nın günlük dış satım sayısı da yaklaşık 748 seviyesinde gerçekleşti. ... Devamını Oku

ABD İsrail'in Gazze'deki kara saldırılarını bir sonraki aşamasını değerlendirdi: Olumlu bir adım ... Devamını Oku

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, telefonla verdiği brifingde gündemi değerlendirdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kara saldırılarının tamamlandığını ve bir sonraki aşamaya geçildiğini duyurduğuna işaret eden Kirby, "Bunun, daha az yoğunluklu operasyonlara geçiş konusunda olumlu bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bunun, Gazze'nin kuzeyine halkın geri dönmesini sağlamasını umuyoruz çünkü şu anda operasyonların çoğu güneyde" ifadelerini kullandı. Kirby, Biden yönetiminin Gazze'ye yönelik yeni insani yardım paketi de hazırladığını belirterek, "Bu yardım paketinin nüfusun Gazze'nin kuzeyine geri dönmesi için gerekli koşulların oluşturulmasına da yardımcı olmasını umuyoruz" dedi. Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'deki eylemlerini ve ABD'nin bu gruba yönelik operasyonlarını da değerlendiren Kirby, Washington'ın savaş peşinde olmadığını söyledi. Kirby, "Husilerin seçeneği ve hala doğru seçimi yapmak için vakitleri var ki bu da bu pervasız saldırıları durdurmak olur" ifadesini kullandı. ABD'nin ve müttefiklerinin saldırılarının Husilerin kabiliyetlerini tamamen bitirmediğini kabul eden Kirby, "Hala bazı savaş kabiliyetleri olduğunu biliyoruz. Bu kabiliyetle ne yapacakları konusunda seçim yapmalılar. Bu saldırıları devam ettirmeyi seçerlerse biz de onlara gerekli karşılığı vermeye devam ederiz" görüşünü paylaştı. İsrail'in soykırımına aylardır direnen Gazze'de yiyecek, su ve yakıt kıtlığı had safhaya ulaştı. BM yetkilileri, Gazze'ye daha fazla yardım TIR'ı girmesi gerektiğini vurguluyor. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, Katil İsrail'in yoğun saldırı ve ablukasını sürdürdüğü Gazze Şeridi'nde 350 bin kronik hastanın ilaçlarını alamadığı belirtti. Konuya ilişkin açıklama yapan Kudra, "Gazze Şeridi'nde ameliyathanelerde kullanılan nitröz gazı tükendi, 350 bin kronik hasta ise ilaçsız kaldı." diyerek uluslararası kurumlara "kronik hastalar için acilen ilaç temin edilmesi" çağrısı yaptı. İmzalı kitap koleksiyoneri olarak tanınan Prof. Dr. Mehmet Aslan 350’den fazla eserini bir kez daha Gazze için satışa çıkarıyor. Gelirlerini Filistin halkına ulaştırmak isteyen Aslan’ın koleksiyonu 19 Ocak’ta Phebus Müzayede tarafından online olarak gerçekleştirilecek. ... Devamını Oku

Bakan Koca açıkladı: Yoğun bakımın yüzde 72'si dolu acile başvurular yüzde 20 arttı ... Devamını Oku

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kış aylarında, bilhassa virüslerden kaynaklanan üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış görülmekte olduğunu belirterek, "Bu artışlar, ülkemize mahsus değil. Kış aylarının sürdüğü diğer ülkelerde durum benzer şekilde. Mevsim şartları nedeniyle beklenen sonuç bu olduğu için, endişe edilecek bir durum yok. Bununla birlikte geçen yılın aynı dönemine göre acile başvurularda yüzde 20’e yakın artış olduğunu söyleyebiliriz. En sık grip yani influenza, sonra RSV ve covid görülmektedir" diye konuştu. "Soğuk algınlığı, nezle kaynaklı şikâyetler karşısında normalde davrandığımız gibi davranmalıyız" diyen Koca, "Eğer şikâyetler uzun süre devam ediyorsa öncelikle aile hekimine başvurmamız gerekir. Önemli bir nokta daha var: Kronik hastalığı olanlar, hamileler, 65 yaş üstü büyüklerimiz, 2 yaşın altındaki yavrularımız üst solunum yolu enfeksiyonlarından fazlaca etkilenebilir. Bu sebeple, gecikmeden acil servislerimize başvurulması önem arz eder" yarısında bulundu. Hastanelerde servis yatağı doluluk oranın yüzde ortalama yüzde 65 olduğuna dikkat çeken Koca, "Yani servis yataklarında bir sorunumuz yok. Yoğun bakım yataklarında ise doluluk oranı yaklaşık yüzde 72. Yani geçen yıla göre bir miktar artış var" şeklinde konuştu. Koca şöyle devam etti: "İstanbul’ da ise yoğun bakım doluluk oranı yaklaşık yüzde 83. Yani en fazla artışın olduğu il İstanbul. İstanbul’daki bu artıştan dolayı yatak sayılarını artırarak, sağlık çalışanlarımızın da yoğun çabalarıyla bu süreci sorunsuz atlatmaya çalışıyoruz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara'nın üst solunum yolu enfeksiyonlarındaki artışa dair uyarılarını paylaştı. Bakan Koca "Bu dönemde, boğaz ağrısı, hafif burun akıntısı, hafif hapşırık veya öksürük gibi şikayetleri olanların maske takarak muhtemel bir enfeksiyonu başkalarına bulaştırma sorumluluğunu almaması gerekir" açılamasında bulundu. ... Devamını Oku

Yeni evleneceklere 150 bin TL faizsiz kredi desteği: Aile ve Gençlik Fonu hazırlıklarında sona yaklaşıldı ... Devamını Oku

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde dün gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Evlenecek çiftlere verilecek olan faizsiz 150 bin TL evlilik kredisinde son durum yakından takip ediliyor. Evlenecek çiftlere faizsiz ve iki yıl ertelemeli şekilde verilecek olan 150 bin TL'lik evlilik kredisi Resmi Gazete'de yayımlandı. on olarak evlilik kredisi başvurusu ile ilgili açıklama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'tan gelmişti. Peki, evlilik kredisinde son durum nedir? 150 bin TL'lik faizsiz kredi başvuruları ne zaman başlayacak? Aile ve Gençlik Fonu kuruldu mu? İşte, detaylar... "Faizsiz evlilik kredisi başvuruları başladı mı, ne zaman?" sorusunun yanıtı sorgulanan konular arasında yer alıyor. Yeni evlenecek çiftlere yönelik faizsiz evlilik kredisi detayları netleşiyor. Aile ve Gençlik Bankası tarafından desteklenecek bu kredi, 150 bin TL tutarında olup, iki yıl ödemesiz dönemle beraber 4 yıl içinde geri ödeme koşullarıyla sunulması planlanıyor. Amaç, genç çiftlere evlilik sürecine daha kolay bir başlangıç yapma imkanı tanımak. Peki, faizsiz evlilik kredisi başvuruları başladı mı, ne zaman? Yeni evleneceklere kredi şartları... Evlenecek gençlere finansal destek sağlayacak 48 ay vadeli 150 bin TL evlilik kredisi başvuruları e-devlet üzerinden yapılacak. Başvurudan sonra kişinin eş adayına da aynı bilgiler gidecek. Nikah akdinden sonra kredi verilecek. Başvuru yapanın aylık gelirinin asgari ücretin iki katından fazla olmaması şartı aranacak. ... Devamını Oku

Ev hanımlarına prim desteği: Bakan Işıkhan 'prim güncellemesi sözü yerine gelecek' diyerek duyurdu ... Devamını Oku

Bakan Işıkhan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen kabine toplantısı sonrası çalışma hayatını yakından ilgilendiren konularda gazetecilere açıklamalarda bulundu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "Bu yüzyılı emeğin, üretimin, kalkınmanın yüzyılı yapma sözümüzde kararlıyız. İnşallah bunu gençlerimizle, akademisyenlerimizle, işçi ve işverenlerimizle birlikte yapacağız." dedi. Işıkhan, "Çalışmayan emeklilerimize 5 bin lira ikramiye veriyoruz. İnşallah emeklilerimizin yüzünü daha da güldürecek yeni adımlarla tüm vatandaşlarımızı bu refaha ortak edeceğiz." dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan Üçlü Danışma Kurulu kapsamında yapmış olduğu konuşmada önemli açıklamalarda bulundu. Işıkhan, "Hedefimiz, aralık ayında 2024 yılına ilişkin asgari ücret tutarlarını da temmuz ayı asgari ücretinin belirlenmesi sürecinde olduğu gibi tam bir uzlaşı ile belirlemek olacaktır. İşverenler ve işçi temsilcileri inşallah bir araya geldiğimizde yine hedefimiz Sayın Cumhurbaşkanı'mızın sıklıkla vurguladığı gibi çalışanlarımızı enflasyona ezdirmemek olacaktır." ifadelerini kullandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı iş gücü istatistiklerine ilişkin, sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşımda bulundu. Bakan Işıkhan yaptığı paylaşımda, "İstihdam sayımızı her geçen gün daha da artırarak, işsizlikle mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz" dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, çalışanları yakından ilgilendiren 'kısa çalışma ödeneğine' ilişkin X hesabından açıklama yaptı. "Vatandaşlarımızın faydasına olacak adımlar atmaya devam ediyoruz." diyen Bakan Işıkhan, "Sigortalı vatandaşlarımızın kısa çalışma ödeneğinden daha fazla yararlanabilmesi için son 3 senesinde gereken asgari prim ödeme gün sayısını 600 günden 450 güne indiriyoruz" ifadelerini kullandı. Peki 2024 asgari prim ödemesi ne kadar oldu? İşte detaylar... ... Devamını Oku

CENTCOM: Husiler ticari gemiye saldırdı 4 balistik füze de imha edildi ... Devamını Oku

CENTCOM'dan yapılan açıklamada, “16 Ocak günü 13.45 sularında İran destekli Husi militanları Yemen'in Husi kontrolündeki bölgelerinden Kızıldeniz'in güneyindeki uluslararası nakliye yollarına bir gemisavar balistik füze fırlattı. Malta bandralı dökme yük gemisi M/V Zografia, vurulduklarını ancak denize elverişli olduklarını ve Kızıldeniz geçişlerine devam ettiklerini bildirdi. Saldırıda yaralanan olmadığı bildirildi. Yerel saatle 04:15 sularında, ABD Kuvvetleri Yemen'in Husiler tarafından kontrol edilen bölgelerinden fırlatılmaya hazırlanan 4 Husi gemisavar balistik füzesini vurarak imha etmiştir” denildi. CENTCOM'dan dün yapılan açıklamada, ABD Özel Kuvvetleri'nin (Navy Seals) bir yelkenli tekneye operasyon düzenlediği ve ‘Husilere gönderilen' İran yapımı balistik füze bileşenlerinin ele geçirildiği ifade edilmişti. Açıklamada, “USS Lewis B Puller'dan, helikopterler ile insansız hava araçları (İHA) tarafından desteklenen ABD Donanması'ndan ABD Özel Kuvvetleri, Umman Denizi'nin uluslararası sularında Somali sahili yakınlarında bir yelkenli tekneye çıkarma yaparak İran yapımı balistik füze ve seyir füzesi parçaları ele geçirmiştir. Ele geçirilen parçalar arasında Husilerin orta menzilli balistik füzeleri ve gemisavar seyir füzeleri için güdüm ve savaş başlıklarının yanı sıra hava savunmasıyla ilgili bileşenler de bulunmaktadır. İlk analizler aynı silahların Husiler tarafından Kızıldeniz'de transit geçiş yapan uluslararası ticaret gemilerindeki masum denizcileri tehdit etmek ve onlara saldırmak için kullanıldığını göstermektedir” denilmişti. Yemen'deki Husiler, İsrail limanlarına giden bir gemiye operasyon düzenlediklerini duyurdu. Saldırının çok sayıda seyir füzesiyle gerçekleştirildiğini aktaran Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, hedefi "tam isabet" vurduklarını kaydetti. İsrail, Gazze’de katliamlarına devam ederken, Husilerden "ABD, çatışmalara müdahil olursa İsrail'e karşı savaşa hazırız" açıklaması geldi. Peki Husiler kimdir nerede, hangi ülkede? Husilerin askeri gücü nedir? Yemen'de Husiler olarak bilinen Ensarallah örgütünü, Kızıldeniz'de son dönemdeki saldırıları sebebiyle ABD yönetimi harekete geçti. Husilerin yeniden yabancı terör örgütleri listesine alınması yönünde hazırlık yapıldığı bildirildi. Husiler, daha önce Donald Trump yönetiminin son günlerinde yabancı terör örgütleri listesine eklenmişti. ... Devamını Oku

100 milyar liralık hamle ile yeni petrol ve doğal gaz keşifleri yolda: 327 bin metrede arama yapılacak ... Devamını Oku

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, geçen yıla kıyasla enerji sektörüne yapılacak yatırımın 2024'te yüzde 70 artışla 75,7 milyar lira, madencilik sektörüne yapılacak yatırımın da yüzde 34 artışla 106 milyar lira olacağını kaydetti. En büyük yatırımı doğal gaz ile petrol arama ve üretim çalışmaları için yapacaklarını aktaran Bayraktar, "Sakarya Gaz Sahası ve Gabar bölgesi başta olmak üzere üretim alanlarımızı genişletmek ve üretimi artırmak için yaklaşık 100 milyar liralık yatırım planlıyoruz. Bu kapsamda 2024'te 327 bin metre arama, 399 bin metre üretim sondajı yapacağız." değerlendirmesinde bulundu. "2024'te doğal gaz depolama kapasitelerinin artırılması, doğal gaz iletim hattı yapımı ve modernizasyonu, doğal gaz ulaşmayan yerlere doğal gaz arzı sağlanması gibi faaliyetler kapsamında Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), 29 milyar lira yatırım gerçekleştirecek. TEİAŞ ise elektrik iletim hatları ve trafo yatırımlarına 28 milyar lira kaynak aktaracak. Böylece diğer yatırımlarla beraber 2024'te enerji ve madencilik sektörüne 181,7 milyar lira kamu yatırımı yapacağız." Bayraktar, özel sektörün katkısı ile her yıl 5 bin megavat rüzgar ve güneş enerjisi santralini devreye alacaklarını belirterek, "Hedefimiz, bu yatırımlarla 2035'e kadar mevcut kurulu gücümüze toplam 60 bin megavatlık ilave yenilenebilir kurulu gücü eklemektir." ifadelerini kullandı. "Türkiye Yüzyılı'nın ilk yılında enerji ve madencilik sektörlerine yapacağımız yatırımlar sayesinde doğal gaz ve petrol alanında, inşallah, gerçekleştireceğimiz yeni keşiflerle, sağlayacağımız üretim artışları ile hedeflerimize emin adımlarla ilerleyeceğiz. Burada özel sektöre de büyük bir görevler düşüyor. Kamu yatırımlarının çok daha üzerinde, özellikle yenilenebilir enerji üretimi alanında özel sektörün gerçekleştireceği yatırımlarla hedeflerimize büyük katkı sunacaklarını düşünüyorum." Ticaret Bakanlığının Dijital Mecralarda Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Araştırma Raporu'na göre, araştırmaya katılanların yüzde 48'i yüksek düzeyde dijital mecra kullanıyor ve internet kullanan her 10 kişiden 4'ü bir mal ya da hizmet satın alma aşamasında internet reklamlarından etkileniyor. Elektrikli otomobil piyasasında rekabet her geçen gün daha da kızışıyor. Onlarca marka elektrikli modelleri ile piyasada pay kapma yarışına girerken elektrikli otomobil pazarının son oyuncusu ise Porsche Macan olacak. Markanın yeni aracını bu ay içerisinde tanıtması beklenirken elektrikli Porsche Macan, uzun yolda 490 kilometre menzile ulaşabilecek. İşte Porsche Macan EV ile ilgili öne çıkan ilk detaylar.. Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'de ticari gemilere yönelik saldırıları sonrası rotalar değişirken bu değişikliğin ise sevkiyatlarda bir ayı bulabilecek gecikmelere yol açabileceğini dile getirilmişti. Söz konusu saldırılardan en fazla etkilenecek sektörlerin başında ise otomotiv geliyor. Koronavirüs dönemindeki tedarik krizine benzer bir kriz kapıda. Bunun emarelerine yönelik ilk ciddi adımlar ise geldi. Tesla ve Volvo'nun ardından Japon otomotiv devi Suzuki i Avrupa'daki üretim faaliyetlerini geçici olarak durdurma kararı aldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce (MAPEG) 212 adet maden sahası ihale edilecek. Konuya ilişkin ilan, Resmi Gazete'de yayımlandı. Almanya'da beklenen olumsuz hava koşulları sonrası Türk Hava Yolları uçuş planlarında değişikliğe giderek Münih ve Frankfurt kentlerine yarın için planlanan bazı seferlerin iptal ettiğini duyurdu. ... Devamını Oku

Galatasaray'da Icardi Trabzonspor maçında oynayacak mı? ... Devamını Oku

Fenerbahçe derbisinde yüzüne aldığı darbe sonucu yüz kemiklerinde kırık oluşan Mauro Icardi yaklaşık 3 haftadır İstanbul dışında tedavisini sürdürürken, kulübün verdiği program doğrultusunda çalışmalarını yaptı. Bu akşam 22.30 gibi İstanbul'a dönecek olan Icardi'nin yarından itibaren kulüp doktorları tarafından kulak-burun-boğaz ve yüzünde kontrolleri yapılacak. Daha önce herhangi bir operasyon geçirmesine gerek olmadığı belirtilen yıldız futbolcu 3 gün boyunca antrenmanlara çıkacak ve Cumartesi günü kafileyle Trabzon'a gidecek. 21 Ocak Pazar günü 19.00'da oynanacak zorlu mücadelede özel hazırlanan maske ile sahada yer alacak olan Mauro Icardi yaklaşık 1 ay sonra formasına kavuşmuş olacak. Yıldız futbolcu bu süreçte 4 maç kaçırdı. Icardi; Süper Lig'de Konyaspor, Sivasspor, Kayserispor ve Türkiye Kupası'nda yarın oynanacak Ümraniyespor karşılaşmalarında görev alamamış olacak. Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'a sert cevap verdi. Özbek, "Ben bazı kulüp başkanları gibi rüzgara göre yelken açmam. Bizim kıblemiz bellidir. Gerektiğinde herkese gerektiği gibi konuşmasını bilirim. Bunlar son çırpınışlar" ifadelerini kullandı. ... Devamını Oku

72 TİM ile 'Kahramanlar-44' operasyonu: Teröristlerin inlerini bir bir başlarına yıkıyoruz ... Devamını Oku

Jandarma Genel Komutanlığı TEM Daire Başkanlığı ve İstihbarat Başkanlığı koordinesinde; 7 ilde mağara ve sığınaklara yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda 18 barınma alanı imha edilerek çok sayıda EL BOMBASI, KARA MAYINI, EYP DÜZENEĞİ ve MÜHİMMAT ele geçirildi. Bingöl, Hatay, Siirt, Şırnak, Giresun, Diyarbakır ve Tunceli’de Jandarma Özel Harekat (JÖH), Komando ve Güvenlik Korucuları ve J-SİHA ile birlikte ATAK helikopterlerinin katılımıyla Kahramanlar-44 operasyonu düzenlendi. 📌 Roketatar silahı, roketatar mühimmatı ve sevk fişeği, 📌 Dürbünlü makinalı tüfek 📌 Tabanca, 📌 Anti-personel kara mayını, 📌 Gece görüş cihazı, 📌 El bombası 📌 Havan mühimmatı, 📌 Çok sayıda mühimmat, 📌 Dürbün, 📌 Telsiz, 📌 1 kg 250 gram C3 plastik patlayıcı madde, 📌2 kg 300 gram patlayıcı madde, 📌51 adet kablosuz fünye, 📌1 adet sinyal güçlendirici, 📌230 metre kablo, 📌7 metre infilaklı fitil, 📌 16 adet el yapımı patlayıcı madde düzeneği, 📌2 adet elektronik ateşleme kumandası ve 📌43 adet tüp ile çok sayıda mutfak, sağlık ve yaşam malzemeleri ele geçirildi. Terör örgütünün kış aylarında lojistik amaçlı kullanmak ve eylem yapmak için hazırladığı sığınaklar tek tek tespit edilip imha edildi. FETÖ'ye yönelik operasyonlar aralıksız devam ediyor. 10 İlde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen “KISKAÇ-4” operasyonlarında 32 şüpheli yakalandı. Operasyonlarda, çok miktarda döviz, altın ve Türk Lirası, tabanca ve çok miktarda örgütsel doküman ele geçirildi. ... Devamını Oku

10 ilde FETÖ'cüler 'Kıskaç'a alındı: 32 şüpheli yakalandı ... Devamını Oku

Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde; İl Emniyet Müdürlüklerince, FETÖ’ye yönelik 1️⃣0️⃣ ilde gerçekleştirilen “KISKAÇ-4” Operasyonlarında: 📌 Haklarında soruşturma yürütülen FETÖ mensuplarının gözaltına alınmamak ya da tutuklanmamak için örgüte yardım eden şahısların adlarına ev kiraladıkları ve bu “Gaybubet evlerinde” deşifre olmamak amacıyla gruplar halinde ikamet ettikleri tespit edilen 2️⃣ ev sahibi ve 4️⃣ aranan FETÖ üyesi şüpheli İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan operasyonla yakalandı. 📌Örgütün sözde “Askeri Mahrem Yapılanması” içerisinde faaliyette bulunan, ankesörlü telefonlarla iletişim kurdukları tespit edilen Konya merkezli Ankara, İstanbul, Bursa, Antalya, Ordu, Balıkesir, Tokat ve Afyonkarahisar olmak üzere 9 ilde gerçekleştirilen operasyonlarda 1️⃣1️⃣ şüpheli yakalandı. 📌Örgütün sözde “GATA Yapılanması” içerisinde faaliyette bulundukları tespit edilen Ankara ve Bursa’da gerçekleştirilen operasyonlarda 4️⃣ şüpheli yakalandı. 📌Örgüt içerisinde çeşitli meslek gruplarında faaliyet yürüten ve Bank Asya’da hesap artırım kayıtları bulunduğu tespit edilen şahısların yakalanmasına yönelik Balıkesir’de gerçekleştirilen operasyonda 5️⃣ şüpheli yakalandı. 📌Örgüt içerisinde faaliyette bulunduğu tespit edilen Aydın’da gerçekleştirilen operasyonda 1️⃣ şüpheli yakalandı. Ayrıca “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma (FETÖ)” suçundan hakkında yakalama emri bulunan şahısların yakalanmasına yönelik Bursa, Aksaray, Afyonkarahisar, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta düzenlenen operasyonlarda toplam 5️⃣ şüpheli yakalandı. ❗️ Çok miktarda döviz, altın ve Türk Lirası ❗️ Tabanca ve ❗️ Çok miktarda dijital materyal ve örgütsel doküman ele geçirildi. Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) mensubu teröristlerin kırsalda kış aylarında eylem yapmak amacıyla mağara ve sığınaklara sakladıkları çeşitli silah, mühimmat ve patlayıcıların yok edilmesine yönelik 72 tim ve 981 jandarma personelinin katılımıyla “KAHRAMANLAR-44” operasyonları gerçekleştirildi. ... Devamını Oku

Almanya'da beklenen olumsuz hava koşulları sonrası THY bazı seferlerini iptal etti ... Devamını Oku

Türk Hava Yolları (THY), Almanya'da beklenen olumsuz hava koşulları sebebiyle Münih ve Frankfurt kentlerine yarın için planlanan bazı seferlerin iptal ettiğini duyurdu. Ayrıca AnadoluJet'in Sabiha Gökçen Havalimanı TK7734 ve TK7735 sefer sayılı Frankfurt uçuşlarıyla, Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan planlanan TK5568-TK5569 sayılı Ankara-Frankfurt-Ankara uçuşlarının da karşılıklı iptal edildiği bildirildi. Japonya'nın All Nippon Airways (ANA) firmasına ait yolcu uçağında korku dolu anlar yaşandı. Bir yolcu, kabin görevlisinin kolunu ısırınca uçak Tokyo'ya geri döndü. ABD vatandaşı olduğu belirtilen kişinin, polis sorgusunda, uçuşta uyku hapı kullandığı ve yaşanan olayı hatırlamadığını iddia ettiği aktarıldı. Eli kanlı terör devleti İsrail'in Gazze'deki saldırıları 100 günden fazladır aralıksız devam ederken katliama yönelik Almanya'dan yeni bir destek daha geliyor. Alman hükümetinin İsrail'in talep ettiği 10 bin adetlik hassas tank mühimmatı sevkiyatını incelediği ve bunu onaylamayı planladığı öne sürüldü. ... Devamını Oku

Gazze'de 'gerçek bir kriz' yaşanıyor: Ağzı süt kokan bebekler temel gıdadan mahrum bırakılıyor ... Devamını Oku

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana devam eden saldırıları nedeniyle Gazze Şeridi'nde başta temel ihtiyaçlar olmak üzere ciddi bir gıda sıkıntısı baş gösterdi. İsrail, ayrıca Gazze Şeridi'ne ciddi bir abluka uyguluyor; yardımların bulunduğu tırların onayı olmadan, incelemede bulunmadan, içerikleri teyit edilmesen girmesine izin vermiyor. Filistinli kurumlar ile uluslararası kurum ve kuruluşlar, Gazze Şeridi'ne yardımların ulaştırılması için güvenli koridorlar bulunması ve bu yardımların özellikle Gazze'nin kuzeyindeki Filistinlilere dağıtılması gerekliliği konusunda defalarca çağrıda bulundu. Bu şartlar altında Gazze Şeridi'nde göçe zorlanan birçok aile, çocuklarının süt ve bebek bezi gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Prematüre bebekleri için market veya eczanelerde bulunamayan süt ve bebek bezi gibi temel ihtiyaçlarını yorulmadan, sıkılmadan çarşılarda arayan Filistinli Muhammed ez-Zanun, yaşadıkları zorlukları anlattı. Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneyindeki Refah kentine göçe zorlanan Zanun, her gün erken doğan bebeğine ve evine ihtiyaçları olan bir şeyle dönmeyi umarak çarşıya gittiğini söyledi. Zanun, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) okullarındaki barınma merkezlerinin, kendisine toplam 39 adet olmak üzere 3 kez bebek bezi verdiğini ancak bu sayının yeterli olmadığını belirtti. Hatta bir seferinde uygun olmayan boyutta bebek bezi verildiği için haklarını ihtiyaç sahibi başka bir aileye verdiklerini kaydeden Zanun, "Gazze Şeridi'ne gelen insani yardımlar arasında çocuklara yönelik bebek bezi ve sütün bulunmaması şaşkınlık verici" dedi. Zanun, çocukların güvenliği için ihtiyaçları olan malzemelerin bölgeye girişinin ve ailelere dağıtımının önemini vurguladı. Filistinli Sacide eş-Şevvaf da Zanun'un yaşadığına benzer sorunlar yaşıyor. Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Behal'a göçe zorlanan Şevvaf, büyük beden bebek bezlerinin bulunmasının daha zor olduğunu belirterek, "Oğlum bir buçuk yaşında ve 14 kilo ağırlığında, 6 numara bebek bezine ihtiyacımız var ancak bu beden ne marketlerde ne de eczanelerde bulunuyor" dedi. Bir süre bebek bezi yerine bez parçaları kullandığını ve bu konuda çok sıkıntı çektiğini söyleyen Şevvaf, bunun pratik olmadığını ve tekrar kullanmak için suya ihtiyaç olduğunu kaydetti. Eşinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah çarşısından sınırlı miktarda yüksek fiyatlarla bebek bezi satın almak zorunda kaldığına işaret eden Şevvaf, daha önce tanesi 0,5 şekel olan bezlerin fiyatının 3,5 şekele ulaştığını söyledi. Doktorun çocuğuna gerekli vitamin ve besinleri içeren özel bir süt reçete ettiğini ancak bunu bulmakta da zorluk yaşadıklarını aktaran Şevvaf, "Çocuklara yönelik sütü diğer yetişkin sütü türleriyle değiştirmeye çalıştım, bu da çocuğumda ciddi şekilde ishal ve kusmaya neden oldu. Savaştan önce bir şişe sütün fiyatı 35 şekeldi ama şu anda bunu karşılayamıyoruz" diye konuştu. Filistinli Minna Cadallah, süt veya uygun alternatiflerini bulamadığında çocuklarını güvendiği bazı yiyecek ve su ile beslemek zorunda kaldığını söyledi. Cadallah, "İsrail'in dördüncü ayına giren savaşı sürdürmesi ve Gazze Şeridi'nde yaşayanların temel ihtiyaçlarının girişini engellemesi gerçek bir krize neden oldu" dedi. Eczanelerde, hastanelerde veya UNRWA kliniklerinde süt bulamadıklarını, nadiren bulduklarında da suya biraz süt karıştırarak çocuklarına verdiğini ifade eden Cadallah, tüm dünyaya "başta çocukların süt ve bebek bezi ihtiyaçları olmak üzere temel malzemelerin ve insani yardımların girişine engel olmaması için İsrail'e baskı yapmaları" çağrısında bulundu. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Özel Temsilcisi Lucia Elmi 13 Ocak'ta "Gazze'deki çocukların neredeyse 100 gündür süren şiddet, ölüm, bombardıman ve esaretin altında" olduğunu belirtmişti. Gazze'de Filistinlilere yönelik soykırım saldırılarını sürdüren terör devleti İsrail hükümetinde 'küskünlük' çatlağı yaşanıyor. İsrail'de ana muhalefet lideri Yair Lapid, Bakanların ordu komutanlarına karşı "kışkırtma eylemleri" yaptığını ifade ederek Gazze kasapları Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın birbirleriyle konuşmadıklarını söyledi. İşgalci İsrail'in Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze'ye gerçekleştirdikleri soykırım saldırılarının sonlanmasının ardından Gazze Şeridi'ni Filistinlilerin yöneteceğini söyledi. Gazze Kasabı Netanyahu ve İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen ise, yaptıkları açıklamalarda, Gazze’de güvenlik kontrolünün İsrail’in elinde olacağını ve Filistin Yönetiminin kontrolünün “çözüm olmadığını” savunmuştu. İşgalci İsrail ordusu, 100 günü aşkın süredir soykırım saldırılarına devam ettiği Gazze Şeridi'nde bulunan üç tümenin savaşa devam edeceğini 36'ncı Tümen'in ise geri çekileceğini duyurdu. ... Devamını Oku

Başkan Ocaklı okul ziyaretlerine devam ediyor ... Devamını Oku

Şile Borsa İstanbul 50. Yıl Çok Programlı Anadolu Lisesi, Şile Borsa İstanbul Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi ile Ayet Azer Aran Savunma Sanayi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi okullarını ziyaret eden Şile Belediye Başkanı İlhan Ocaklı, öğretmen ve öğrencilerle bir araya geldi. Öğretmen ve öğrencilerle bir araya gelerek sohbet eden Şile Belediye Başkanı Ocaklı, Şile Belediyesi olarak ihtiyaç duydukları her konuda Şile’deki okullara gerekli desteği verdiklerini ve vermeye de hazır olduklarını dile getirdi. Başkan İlhan Ocaklı: "Eğitime büyük önem veriyoruz. Ülkemizin daha güçlü bir konumda olması eğitimle mümkün olacaktır. Bu anlamda Şile Belediyesi olarak üzerimize ne görev düşerse yapmaya hazırız. Bugüne kadar Şile Belediyesi olarak okullarımıza ve öğrencilerimize farklı alanlarda farklı destekler sağladık. Sağlamaya da devam edeceğiz" dedi. ... Devamını Oku

Sivasspor'dan Premier Lig'e transfer olmuştu: 1 ay sahalardan uzak kalacak ... Devamını Oku

Brentford forması giyen genç oyuncu Yunus Emre Konak'tan kötü haber geldi. 18 yaşındaki futbolcu antrenmanda girdiği ikili mücadele sonrası sakatlandı. Sakatlığının ardından çekilen MR sonucunun ardından genç oyuncunun en az 1 ay sahalardan uzak kalacağı öğrenildi. İngiliz ekibi, ara transfer döneminde Yunus Emre Konak'ı 4.5 milyon euro bonservis bedelle Sivasspor'dan kadrosuna katmıştı. Futbol kariyerine 2016 yılında Batman Tüpraşspor takımında başlamıştır. Ardından 1955 Batman Belediyespor ve tekrar Batman Tüpraşspor forması giymiştir. 12 Ekim 2018 tarihinde ise Sivasspor alt yapısında futbol kariyerine devam eden genç futbolcu 2022 yılında Sivasspor A Takım kadrosuna girmiştir. 16 Temmuz 2023 tarihinde profesyonel sözleşme imzalayan genç futbolcu kariyerine Sivas takımında devam etmiştir. Yunus Emre Konak Brentford takımında forma giymektedir. Sivasspor, 18 yaşındaki futbolcusu Yunus Emre Konak’ın, Premier Lig ekibi Brentford’a transfer olduğunu açıkladı. Genç oyuncu 2029 yılına kadar sözleşme imzaladı. ... Devamını Oku

Sömestirin en büyük keşfi %25 indirim fırsatıyla İstanbul Akvaryum’da ... Devamını Oku

Dünyanın en büyük tematik akvaryumu özelliğine sahip İstanbul Akvaryum; okulların 19 Ocak itibariyle kısa bir mola vermesiyle hem yetişkinler hem çocuklar için geçerli olacak, sömestire özel bir kampanya başlattı. Kampanya kapsamında 19 Ocak – 5 Şubat tarihleri arasında İstanbul Akvaryum ve Tutankhamun Çocuk Kralın Hazineleri Sergisi girişlerinde pakette %25 indirim fırsatı sunulacak. Dev köpek balıklarından vatozlara, cüce kayman timsahından balon balıklarına kadar bir çok canlı türüne ev sahipliği yapan İstanbul Akvaryum, bu sömestirde çocuklara birbirinden ilginç canlıları yakından tanıma fırsatı sağlayacak. İstanbul Akvaryum’u ziyaret eden çocuklar ve aileleri birbirinden ilginç canlıların beslenme anlarına da şahit olacak. Ana tankta yer alan hemşire köpekbalıkları, vatozlar, orfozlar ve diğer canlıların, pazartesi günleri hariç her gün saat 11.00’da Panama Tüneli’nde beslenme saati başlıyor. Yine ana tankta yer alan kum kaplanı köpekbalıklarının beslenme saati ise çarşamba ve pazar günleri saat 14.30’da, Amazon Yağmur Ormanları’nda yer alan Cüce Kayman timsahları ise cumartesi günleri saat 16.00’da besleniyor. Çocuklar ve meraklıları, uzman akvaristler tarafından beslenen canlıların nasıl beslendiğine bizzat tanıklık edebilecek. İstanbul Akvaryum’da sömestir boyunca deniz canlıları ve çevre temizliği konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla çocuklara yönelik, deniz canlılarının tasarlanacağı geri dönüşüm atölyeleri de yer alacak. Antik Mısır’da 3.300 yıl önce yaşayan ve 18 yaşında hayatını kaybeden TutAnkhAmun’un mezar odasından çıkan som altın tabutu, altın ve değerli taşlardan yapılmış dünyaca ünlü ölüm maskesi, savaş arabası, silahları, bastonları, mobilyaları gibi günlük eşyaları arasından seçilmiş paha biçilmez 400’ün üzerinde eser, İstanbul Akvaryum’un 1.500 metrekarelik Etkinlik Merkezi’nde 15 farklı tema ile sergileniyor. Sömestire özel pakette geçerli indirim kampanyası ile İstanbul Akvaryum ve Tutankhamun sergisi birlikte gezilebilecek. ... Devamını Oku

Salgın hastalık Türkiye'yi adeta kırıp geçiyor: Bakan Koca 'hafife alınmamalı' diyerek uyardı ... Devamını Oku

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabındaki paylaşımında, Kara'nın bu aylarda üst solunum yolu şikayetlerindeki artışı sebepleriyle değerlendirdiğini ve buna karşı yapılması gerekenleri anlattığını belirtti. Koca, bu ifadeleriyle birlikte Prof. Dr. Kara'nın değerlendirmelerinin bulunduğu videoyu paylaştı. Kara, son aylarda çok sayıda kişinin hasta olduğunu, hastane başvurularının da arttığını belirterek, hastalıkların çocuklarda nispeten fazla görüldüğünü bildirdi. Prof. Dr. Ateş Kara hocamız, sizler için, bu aylarda üst solunum yolu şikâyetlerindeki artışı sebepleriyle değerlendirdi ve buna karşı yapılması gerekenleri anlattı. Sağlıklı bilgilere sahip olmanız için açıklamasının özetini ve konuşmasını paylaşıyoruz: “Bu son aylarda… pic.twitter.com/jiZkQNRANs Bu tabloda üç ana faktörün etkili olduğunu aktaran Kara, şunları kaydetti: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Mersin'de meydana gelen otobüs kazasına ilişkin sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu. Bakan Koca paylaşımında; Mersin'de meydana gelen otobüs kazasında yaralıların 15 ambulans ve 45 personel ile hastaneye sevk edildiğini belirtti. ... Devamını Oku

THY'den yeni adım: Yolcuların seyahat deneyimini geliştirecek ... Devamını Oku

THY Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamaya göre, Uluslararası Hava Taşımacıları Birliği (IATA) tarafından geliştirilen bir endüstri standardı olan NDC, hava yolu şirketlerine zengin içerikleri ve daha özelleştirilmiş teklifleri doğrudan seyahat acentelerine ve üçüncü taraf platformlara iletmelerine olanak tanıyor. THY, NDC ile yolcuların daha geniş bir ücret seçeneği, ek hizmetler ve kişiselleştirilmiş seyahat paketlerine erişimini sağlayıp yolculuklarını daha esnek ve tercihlerine uygun hale getirme sözü veriyor. NDC entegrasyonuyla yolcular, tercihlerine uygun daha geniş bir hizmet ve ücret seçeneğine erişim sağlayarak daha kişiselleştirilmiş rezervasyon deneyiminin tadını çıkarabilecek. Uçuş durumu, ücretler ve yan hizmetlerle ilgili gerçek zamanlı güncellemelere olanak tanıyan uygulamayla yolcuların en güncel bilgilere sahip olmalarını sağlayacak. Türk Hava Yolları (THY), 2023 yılında 83,4 milyon yolcu taşıyarak tüm zamanların en yüksek yolcu sayısına ulaştı. Bu rakam tüm zamanların en yüksek yolcu sayısı olarak kayıt altına alındı. Açıklamada görüşlerine yer verilen THY Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Olmuştur, misafirlerine seyahatlerinin her aşamasında ayrıcalıklı bir deneyim sunmak için çalıştıklarını belirtti. THY, uygulamanın son ve en gelişmiş versiyonuyla yolcularına eşsiz hizmet ve konfor sunma taahhüdünü sürdürmeye devam ediyor. Şirket, paydaşlarının ihtiyaçları doğrultusunda çoklu kanal yaklaşımı ile (omni-channel) dağıtım sistemlerini güçlendirmeyi hedefliyor. THY, KKTC uçuşları için avantajlı bilet kampanyası başlattı. İstanbul ve Antalya çıkışlı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seferlerinde, vergiler hariç 449 liradan başlayan fiyatlarla uçuş imkanı sağlanacak. avantajlı biletleri satışa sundu. Peki THY KKTC ucuz bilet satışları ne zaman, hangi tarihleri kapsıyor? Alaska Hava Yolları'na ait Boeing 737 MAX 9 uçağında yaşanan problem nedeniyle filosundaki bu tip 5 uçağı seferden çeken Türk Hava Yolları (THY), bu kapsamda İran'da bekletilen 2 uçağı gerekli kontroller için Azerbaycan ve Katar'a yönlendirdi. ... Devamını Oku

İstanbul adayı Murat Kurum: Güçlenen bir İstanbul'un inşası için mücadele edeceğiz ... Devamını Oku

İstanbul Sanayi Odası’nı ziyareti ardından kamera karşısına geçen Murat Kurum'un açıklamasının satır başları şöyle: Ayrıntılar geliyor... AK Parti İstanbul Adayı Murat Kurum sokağa indi. Üsküdar'da esnafla ve vatandaşlarla muhabbet eden Murat Kurum, büyük coşku ve destekle karşılandı. Vatandaşlar İstanbul'un Fatihi diye slogan attı ve fotoğraf çekilmek için birbiriyle yarıştı. Murat Kurum “tüm enerjimizi, gençliğimizi, motivasyonumuzu İstanbul'a vereceğiz“ dedi. Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Murat Kurum, Eminönü'nde vatandaşlarla sohbet etti, esnaf ziyareti yaptı. Bir vatandaşın kentsel dönüşümle ilgili sorusu üzerine Kurum, vatandaşlara bu konuda her türlü desteği vereceklerini, mülkiyet problemlerini çözeceklerini belirterek, "Olması gereken her yerde riskli binaların dönüşümünü sağlayacağız." dedi. Eminönü'ndeki Mısır Çarşısı ve Çiçek Pazarı esnafını ziyaret eden Kurum, burada vatandaşlarla bir araya geldi, fotoğraf çektirdi. AK Parti'nin İstanbul adayı Murat Kurum Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Kurum, gazetecilerin sorunu yanıtladıktan sonra bir basın mensubunun "Marmaray ulaşımında sorun yaşıyoruz" demesi üzerine, basın mensuplarına İstanbul'da her ulaşım aracının gazetecilere ücretsiz olacağını söyledi. İstanbul adayı Murat Kurum, Üsküdar esnafını ziyaret etti. Tek bir riskli yapı kalmayıncaya kadar bu çalışmaları belediye başkanlarımızla birlikte yapıyor ve İstanbul'un deprem riskini bertaraf edecek adımları da kararlı bir şekilde atıyor olacağız” "İmar affı diye bir kanun çıkmadı. İmar Barışı çıktı. İmar Barışı da vatandaşımızın elektriğini, suyunu, doğal gazını alabilmesi amacıyla yapılmış bir düzenlemedir. O binanın sağlam olduğunu, o binanın riskli olmadığını ifade etmez ve barış dahilinde vatandaşımızın bu mağduriyeti gitsin diye yapılmış bir düzenlemedir” Cumhur İttifakı İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Murat Kurum, "Tek bir riskli yapı kalmayıncaya kadar bu çalışmaları belediye başkanlarımızla birlikte yapıyor ve İstanbul'un deprem riskini bertaraf edecek adımları da kararlı bir şekilde atıyor olacağız." dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Murat Kurum, bıçaklı saldırıya uğrayan Fatih Cami İmamı Galip Usta’yı Bezmi Alem Vakıf Hastanesinde ziyaret etti. Kurum, ziyaret sonrası açıklamada bulundu. ... Devamını Oku

Dursun Özbek: Cevabını Ali Koç versin ... Devamını Oku

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, dün oynanan Kayserispor maçında yaşanan hakem hataları, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un açıklamaları ve transfer çalışmaları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. "Maçta verilen hakem kararlarını izlediniz. Ligde standartsızlık söz konusu. Ne yapmak istediklerini görüyoruz. Bu böyle devam etmeyecek. Galatasaray organize bir kötülükle karşı karşıya. Bunların tek amacı Galatasaray'ın zafer yürüyüşüne engel olmak. Bizi durdurmak için yaptıklarını görüyoruz ve şaşırmıyoruz. Biz birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz sürece beyhude çalışmalardır. Ben bazı kulüp başkanları gibi rüzgara göre yelken açmam. Bizim kıblemiz bellidir. Gerektiğinde herkese gerektiği gibi konuşmasını bilirim. Bunlar son çırpınışlar" "Bizim kıblemiz belli. Günlük gelişmelere, esen rüzgara göre yelken açmayız. Biz haktan ve adaletten yanayız. Şimdi ne değişti? Bu sorunun muhatabı Fenerbahçe Başkanı. Bir gün 'Masaya oturmam" diyorsun, bir gün 'Yayına çıkalım' diyorsun. Cevabı sayın başkanın vermesi daha doğru olacak" "Algı yaratmaya çalışıyorlar, bizi yıpratmaya çalışıyorlar. Galatasaray olarak finansal sorunumuz yok. Aralık sonu itibariyle sporcu maaşları, prim, transfer ücretlerinde günü gelen ödemelerde sorun yaşamadık. Hepsini tek tek ödedik" "Bankalar Birliği'nde yapılandırmaya girmiş borcumuzu ödemek için Galatasaray gelirlerinin yüzde 50'sini vermek zorunda. Kalan yüzde 50 ile şampiyonluk yürüyüşünü sürdürmek zorundayız" "Takımdaki eksikleri biliyoruz. Bu eksikleri tamamlamak için çalışmalarımız devam ediyor. Biraz sabrederseniz, kısa sürede sizleri bilgilendireceğiz. Arkadaşlarım çalışmalarına devam ediyor" Galatasaray, Süper Lig'in 20. haftasında konuk ettiği Kayserispor'u 2-1 mağlup etti. Mücadelede birçok tartışmalı pozisyon yaşandı. Eski hakemlerden Deniz Çoban, Bülent Yıldırım ve Bahattin Duran, bu pozisyonları yorumladı. İşte beIN Sports Trio ekibinin maçtaki hakem kararlarıyla ilgili görüşleri... ... Devamını Oku

Areda Survey'den dikkat çeken araştırma: İsrail'in hedefi Türkiye toprakları mı? ... Devamını Oku

Filistin’i İsrail işgalinden ve saldırılarından korumak için İslam ülkelerinin barış gücü kurması tartışılıyor. Areda Survey’in yaptığı anket vatandaşların da böyle bir talebi olduğunu ortaya koyuyor. Ankette sorulan “Kudüs’ü korumak için İslam ülkelerinin bir barış gücü kurmasını destekler misiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 87,8’i “Evet” cevabını verdi. Areda Survey, Türkiye genelinde bin 752 kişinin katılımıyla İsrail’in Filistin’e karşı gerçekleştirmiş olduğu saldırıların Türk halkı üzerindeki etkisini araştırdı. Araştırmaya göre Türk halkının yüzde 60,3’ü dünyada yükselen İsrail ürünlerine yönelik boykot çağrılarına uyuyor. Ayrıca, yüzde 86,6’sı İsrail’in saldırıları karşısında Amerika ve Avrupa’nın insan hakları konusunda başka devletleri baskıladıklarını düşünüyor. ... Devamını Oku

ABD'den gemi taşımacılarına 'Kızıldeniz’i kullanmayın' uyarısı ... Devamını Oku

Husi militanlarının ABD sahipliğindeki ticari gemiyi balistik füzeyle vurmasıyla birlikte dünyanın ticarette ana arterlerinden olan Kızıldeniz’de tansiyon yeniden yükseldi. ABD Centcom’un X platformunda yaptığı açıklamaya göre Marshall Adaları bandıralı, çelik ürünleri taşıyan Gibraltar Eagle gemisi Pazartesi yerel saatle 16:00 civarında, Aden körfezinde vuruldu. Dünyanın en büyük gemi taşımacıları birliği Bimco, ABD Deniz Kuvvetleri’nce Kızıldeniz’i kullanmamaları yönünde uyarı aldıklarını bildirdi. Katar da Avrupa’ya LNG taşıyan gemilerin Kızıldeniz rotasından kaçınacaklarını belirtti. İran ise Kasım Süleymani’nin mezarındaki bombalı saldırıya misilleme olarak Suriye ve Kuzey Irak’taki hedeflere füze saldırısı gerçekleştirdi. Kızıldeniz'de son dönemde yaşanan çatışmalar nedeniyle Katar'a ait en az 3 sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) gemisinin Umman açıklarında durakladığı gözlemlendi. Normal şartlar altında Süveyş Kanalı'ndan geçişini 18 günde tamamlayan bir Katar kargosunun Güney Afrika'yı dolaşarak İngiltere gibi kuzeybatı Avrupa ülkelerine ulaşmasının yaklaşık 27 gün sürebileceği ifade ediliyor. Kızıldeniz rotasında riskleri arttırmasının ardından Katar'ın Bab el-Mendeb Boğazı'ndan sıvılaştırılmış doğalgaz tankerleri göndermeyi durdurduğu bildirildi. Dünyanın en büyük LNG ihracatçılarından biri olan Katar Avrupa'ya yakıt göndermek için Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı'nı kullanmaya devam eden bir avuç gaz tedarikçisinden biriydi. Çoğu LNG ihracatı daha uzun rotaları kullanmayı tercih ediyor. ... Devamını Oku

Yerel seçimde adaylık başvuru süreci belli oldu ... Devamını Oku

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nde adaylar listelerinin teslimi, adaylardan istenecek belgeler, adayların istifaları ya da ölümleri durumunda uygulanacaklara ilişkin kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, aday listelerinin verilmesinde siyasi parti ilçe başkanlıkları, belediye başkanlığı ve belediye meclisi üyeliği ile il genel meclisi üyelikleri listelerini ilçe seçim kurullarına, büyükşehirlerde ise siyasi parti il başkanlıkları büyükşehir belediye başkan adayı listelerini il seçim kurullarına bütün seçimler için ayrı ayrı olmak üzere en geç 20 Şubat saat 17.00'ye kadar teslim edecek. Resmi Gazete'de 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri ile ilgili aday listelerini içeren YSK kararı yayımlandı. Buna göre, aday listeleri en geç 20 Şubat Salı günü saat 17.00'ye kadar il ve ilçe seçim kurullarına verilecek. Adayların Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı, diploma örneği, adli sicil ve arşiv kaydı belgesi, askerlikle ilişiği olmadığına dair belgeyi vermeleri zorunlu olacak. Ayrıca siyasi partilerin merkez karar ve yönetim kurullarınca karar alınması halinde, tüm adaylar için siyasi parti genel merkezlerinin yetki verdiği kişiler de ilçe ve il seçim kurullarına aday listelerini verebilecek. Bağımsız aday olacaklar da seçilme yeterliliğini taşıdıklarını belirten belgeleri ve 7 bin 228 lirayı Mal Sandığı'na yatırdığına dair makbuzla dilekçeye ekleyerek 20 Şubat'a kadar ilgili seçim kuruluna teslim edecek. Seçime katılma yeterliliğine sahip siyasi partiler, herhangi bir seçim çevresinde yapılacak büyükşehir belediye başkanlığı, belediye başkanlığı, il genel meclisi üyeliği ve belediye meclisi üyeliği seçimlerinden dilediğine katılabilecek, seçim çevresindeki tüm seçimlere katılma zorunluluğu olmayacak. Adaylar hakkında seçilme yeterliliği yönünden yapılan inceleme sonucunda, eksik belgelerin tamamlanması için yapılan bildirim üzerine siyasi partilerce belirlenen süre içinde eksik belgelerin tamamlanmaması halinde o seçim yeri için partiler eksik listeyle seçime katılabilecek. Seçilme yeterliliğiyle ilgili eksik belgeleri belirlenen sürede tamamlamayan bağımsız adaylar seçime katılamayacak. Bağımsız adaylar, adaylıktan vazgeçmeleri halinde emaneten yatırdıkları paraları iade alamayacak. YSK'nin kararına göre, adaylıktan istifalar, büyükşehir belediye başkanlığı için il seçim, diğer seçim türleri için ise ilçe seçim kurullarına kimlik tespiti yapıldıktan sonra doğrudan yapılabilecek. Adaylar, ilgili seçim kurullarına iletilmek üzere il ve ilçe seçim kurulu başkanlıklarına aynı usulle başvuru yapılabilecek, istifa, il ve ilçe seçim kurullarına noter vasıtasıyla da gönderilebilecek. Siyasi partiler, verdikleri aday listelerinden istifalar olması halinde bunu tamamlayabilecek. Seçim takvimi kapsamında aday listelerinin kesinleştiği 3 Mart'tan sonra ölüm veya istifa nedeniyle aday listelerinde oluşacak eksiklikler ise tamamlanamayacak. Ancak bu kişilerin seçilmeleri halinde yerlerine kendilerinden sonra gelenler seçilmiş sayılacak. ... Devamını Oku

Devlet Bahçeli'den yerel seçim mesajı: 5 yıllık fetret devrine son vereceğiz ... Devamını Oku

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuşuyor. 3 hilal kutlu ecdadımızın zafer turuyken son 55 yıldır ülkemizin birlik sancağıdır. 3 hilal ülkücü doğup ülkücü ölmek isteyenlerin şeref payesidir. Önümüzdeki kurultayda 'Ben' değil biz diyen, kibir ve bencilliği elinin tersiyle iten, 'Bana kimse dokunmasın' demek yerine risk alan, orada burada saklanmayı tercih eden değil her türlü saldırılara göğüs geren kim varsa başımın gözümün üstündedir. Belediye başkan aday listelerimizin ilkini 10 Ocak'ta ikincisini 11 Ocak'ta üçüncüsünü de 15 Ocak'ta paylaştık. Üzerinde çalıştığımız diğer adaylarımızı da peyderpey kamuoyumuza sunacağız. CHP'de işler iyice sarpa sarmış, aday tespitinde kriz ortaya çıkmıştır. Terör ve bölücülük mağduru milletimizin güçlü iradesi CHP'den hesap soracaktır. Bizim için 2 önemli dönüm noktası vardır. İlk dönüm noktası 17 Mart'taki büyük kurultayımızdır. Üç hilal 55 yıldır Türk milletinin birlik sancağıdır. 14. olağan büyük kurultayımız yeni yüzyılın şuurunu taşıyacaktır. Davasını omuzlayan, risk alan, saklanmayı tercih eden değil her türlü saldırıya göğüs geren kim varsa başımın gözümün üstündedir, onlarla yolumuz birdir. 31 Mart 2024 tarihinde Türk siyaset tarihinin kilit seçimlerinin yapılacak olması heyecanımızı yoğunlaştırmaktadır. Cumhur İttifakı olarak bu kutlu hizmete talibiz, tüm imkanlarımızla hazırız. Biz de milli değerler cahilliği değil, Türkiye sevdalığı vardır. 2. siyasi dönüm noktası da 31 Mart seçimleridir. Bugüne kadar 165 adayımızı belirledik. Üzerinde çalıştığımız isimleri de peyderpey kamuoyuna sunacağız. CHP'de işler iyice sarpa sarmış aday tespitindeki kriz gün yüzüne çıktı. İçeriden demlenip dışarıdan yemlenen CHP istikametini hepten şaşırmıştır. 84'ten bu yana terörle mücadelede çok sayıda şehit ve gazi verildi. Terör mağduru milletimizin iradesi demlenmiş CHP'den hesap sormaya yeterlidir. Asker, polis, korucu, şehit ve gazi ailelerimizin sandık gücü bugünkü CHP'nin alacağı oyun çok üstünde olmalıdır. Doğal olan da budur. Şehit tabutu kaldıran milletin farkı ile bölcü oyları ile demlenenler arasındaki fark gün yüzüne çıkmalıdır. CHP'nin yerel yönetimlerden ayıklanması, belediyelerden atılması demokrasi namusudur. Merkezi yönetimle uyumlu yerel yönetim tezahürü Türkiye Yüzyılı hedeflerine doğrudan hizmettir. Bu kutlu hizmete talibiz. Tüm imkanlarımızla hazırız. Geçen hafta bir televizyon kanallarında yayınlanan Türkiye'ye yabancı kesimlerin gözüyle bakan Livaneli, 31 Mart seçimlerinde ya gerici oldular, ya da hareket ordusu kazanacakmış. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye'de gerici ordu değil, şanlı Türk ordusu vardır. Livaneli'nin bu tarihi çarpıtmasını gülümseyerek dinleyen İBB Başkanından tek bir itiraz gelmedi. Alın birini vurun ötekine. Çünkü bunlar Türkiye karşıtlığında buluşan yeni yetme yobaz zihniyetlerdir. Millete gerici demek küfürdür. Millete gerici demek Türkiye'ye geriden bakmaktır. Millete gerici demek su katılmamış bir soysuzluktur. Mevsimlik belediye başkanlığı yapan, her taşın altında çıkan şahsa İstanbullu kardeşlerimin yapacağı Saraçhane'den yollamaktır. Bir daha da İstanbullunun yıllarını çalmaya cesaret etmemelidir. Diğer şehirlerin de makus tarihi Cumhur ile değişecektir. Vatanımızın her köşesinde milletimiz ile buluşacağız. Yerel yönetimlerdeki ölü toprağını kaldırıp fetret devrine son vereceğiz. 5 yıllık fetret devrine son vereceğiz Emanet ehline teslim edilecek, İstanbul Muradına kavuşacak. AB ve ABD merkezli düşünce akımlarının sorgulanması batı paradigmasını da tartışmaya açmaktadır. İnsanlık buhrandadır. İsmini zikretmekten utandığım utanç adasında reşit olmayan kız çocuklarına karşı muameleleri skandal ve barbarlıktır. Bu karanlık tabloyu medeniyet diye yutturmaya kalkmak aklın inkarıdır. Batı'nın saçtığı virüsler diğer ülkelere de bulaşmakta. ABD ve İngiltere'nin Yemen'e saldırması sadece mazlumların değil insanlık onurunun hiçe sayılmasıdır. En yoksul ülkelere saldırmak, suçsuzlara füzelerle vurmak vandallıktır. ABD'nin gittikçe irtifa kaybettiği açıktır. İsrail ve ABD akıttığı kanların hesabını mutlaka verecektir. Amerikalılar ABD'ye sahip çıkmalı, böyle gelse de böyle gitmeyeceğini görmeliler. Kan dökerek, can alarak varlığını sürdüren bir devlet görülmemiştir tarihte. ABD sözde müttefik ama yapmadığı kötülük kalmamıştır. ABD'yi sorgulamak demek terörü sorgulamak demektir. Ayrıntılar geliyor... ... Devamını Oku

İsrail'den 200 Filistinliye insanlık dışı tebligat: Evlerinizi yıkın ... Devamını Oku

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberinde, İsrail makamlarının Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Eski Şehir bölgesinde yaşayan 200 Filistinli aileye gönderdiği yıkım kararına ilişkin bilgi verildi. Filistinlilerden evlerini kendilerinin yıkmalarının talep edildiği, aksi takdirde İsrail makamları tarafından yıkılacağı ve ağır para cezalarının uygulanacağının bildirildiği ifade edildi. İşgal altındaki Doğu Kudüs'te Filistinlilere imar izni konusunda zorluk çıkaran ve yapılan başvuruların tamamına yakınını reddeden İsrail makamları, Filistinlilere ait binlerce evi "ruhsatsız" olduğu iddiasıyla yıkma tehdidinde bulunuyor. İsrail'e bağlı belediyenin söz konusu uygulamasının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını vurgulayan Filistinliler, bunu "İsrail'in yıldırma ve şehri Yahudileştirme politikalarının parçası" olarak değerlendiriyor. İsrail belediyesi çoğu zaman yıkım masraflarını da evi yıkılan kişilerden tahsil ediyor. Filistin Kızılayı, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaklaşık 2 ay aradan sonra yeniden ambulans ve acil servis hizmetleri vermeye başladığını duyurdu. Kızılayın verilerine göre, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Kızılay ekiplerini hedef alan 54 saldırısında, 8 Kızılay çalışanı öldürüldü, 29 çalışan yaralandı. İsrail, 7 Ekim’den bu yana ABD ve Avrupa’nın desteğiyle, tüm dünyanın gözleri önünde Filistinlilere soykırım uyguluyor. 100. gündeki saldırılarda 100’den fazla Filistinli öldü. 100 gündeki can kaybı ise 23 bin 968’e ulaştı. BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, kitlesel ölümler, yıkımlar, yerinden edilmeler ve açlık nedeniyle “Gazze halkı için son 100 günün 100 yıl gibi hissedildiğini” söyledi. Gazze’deki soykırım dünyanın dört bir tarafında protesto ediliyor. Amsterdam’da binlerce kişi yürüdü. Öldürülen çocuklar için de Dam Meydanı’na binlerce çift ayakkabı bırakıldı. Konuşmacılar Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin harekete geçmesini istedi. Washington’da da on binlerce kişi sokaktaydı. İsrail’in soykırım saldırılarında hedef aldığı 300’den fazla camii ya yıkıldı ya da kullanılmaz hale geldi. Yıkılan ve enkaz altında kalan camilerden yeniden ezan sesi duyuldu. İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarının yüzüncü gününde kentteki insani kriz derinleşiyor. Şeridin kuzey kısmında kalan ve İsrail ordusu tarafından kuşatma altında tutulan kent merkezinde yaşayan Filistinliler, açlıkla mücadele ediyor. Gazze'deki hükümet, İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta ve kuzey kesimlerine insani yardım girişini engellemesi sonucu 800 bin kişinin açlık ve susuzluk nedeniyle hayatının tehlikede olduğunu açıkladı. ... Devamını Oku

Ebu Ubeyde’nin sosyolojisi ... Devamını Oku

Sosyolojinin ne olduğuna dair genel kanaat, Filistin özelinde Gazze’ye yapılan saldırı ve yaşanan katliam sonrası şekil değiştirdi. Sosyal bilimlerin önemli isimlerinden olan Jurgen Habarmas’ın dahi katliamı desteklediği bir dünyada sosyolojinin dönüşüm yaşaması veya ikiye ayrılması da beklenen bir durum olmalıydı. Bu sebepten, sosyolojik analizlerin yıkıma uğramış toplumların feryadından çıkacak yeni bir sese ihtiyacı vardı. Aslında yıllardır bu nida aranıyor veya bekleniyordu. Cevap Ebu Ubeyde’den geldi… Artık gündelik hayat sosyolojimizde Ubeyde karizması diye bir gerçeklik oluştu ve bu gerçeklik yaş grubu yahut sınırı tanımıyor. O; zorlu, karmaşık ve şiddetli bir savaşın ortasında kendisini İsraillilere de tanıttı. Bu durum onu, Arap ve Batı dünyasındaki pek çok destekçisi için bir ilham kaynağına fakat Tel Aviv ve müttefikleri arasında da nefret edilen bir düşmana dönüştürdü. Yeşil kamuflajlı askeri üniforma ve kırmızı kefiye ile El Kassam’ın pozisyonunu sunuyor ve savaştaki gelişmelerden bahsediyordu. Her yaştan birey, kırmızı kefiyeli Ubeyde’nin bir modeli olma çabasına girmiş vaziyetteyken, bu rol modelin dünyanın geneline yayıldığı görüldü. Hayatı hakkında çok fazla bilgi yok sadece ailesinin İsrail tarafından katledildiği ve kendisinin ilk kez 2006 yılında İsrailli asker Gilad Şalit›in yakalandığını duyurduğu zaman ortaya çıktığı biliniyor. Gündelik hayat sosyolojisi bilinmeyenleri merak ettiği için bir anlamda bilinmeyeni de güçlü olabilmenin ön koşulu sayar. Zaten katil İsrail devletinin, Ebu Ubeyde korkusu da buradan geliyor çünkü İsrail Ebu Ubeyde’yi tanımıyor ve kim olduğunu öğrenemiyordu. Ebu Ubeyde her kritik durumun öncesinde veya sonrasında ortaya çıktı ve İsrail sözcüleri karşısında medya savaşını dikkate değer bir profesyonellikle yönetti. Tel Aviv’de resmi rakamlar yayınlanmadan önce ölen veya esir alınan İsraillilerin sayısını açıklayarak onları zor durumda bıraktı. Ubeyde karizmasının kendisini “bilinmezlik” ve “mücahitlik” kavramı üzerinden inşa edişi bir anlamda modern dünyaya meydan okumanın başka bir versiyonuydu. İsrail, bu reklamları daha çok izleyeceğe benziyor çünkü İsrail bütün dünyada kaybediyor ve Filistinliler ona “Ey maskeli adam, ey Ebu el-Kufiye... ey Ebu Ubeyde, azmin güçlü, açıklamaların barut, ey Ebu Ubeyde, ey onların işkencecisi” gibi isimlerle hitap ediyor. Ubeyde karizmasının başka bir güçlü niteliği daha var; Ebu Ubeyde konuşurken herkes susuyor. Konuşmalarına genellikle “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” diyerek başlıyor ve ardından Kuran’dan bir ayet okuyor. Konuşmasını direnişi diri tutmak adına “Bu bir zafer ya da şehadet cihadıdır” diyerek, tamamlıyor. Üslubu, giyimi, askeri üniforması ve sıvadığı kollarıyla Ebu Ubeyde’nin bugün pek çok Filistinli için olduğu kadar Filistin toprakları dışındaki destekçileri için de bir sembol haline geldiği açıkça görülüyor. Ortaya çıkan hayranlık veya saygı, Ubeyde’nin sözlerinin ne kadar değerli olduğunun altını çiziyor. Mesela Arap devletleri ile alakalı söyledikleri siyasileri değil halkı harekete geçiriyor, boykot çağrısı karşılıksız kalmıyor veya Ubeyde posterleri her bir köşeye asılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir toplumsal hareket hiçbir zaman olmadı. Belki de 68 kuşağı öğrencileri bugün olsaydı, Avrupa cayır cayır yanıyordu. Ubeyde’nin karizması artık bir gölge gibi İsrail’in üstünde dolanıyor ve belki de Marx’ın ifadesinde geçtiği gibi; nasıl ki komünizm hayaleti Avrupa’yı titretiyorsa Ubeyde’nin gölgesi de İsrail’i o kadar rahatsız edecektir… Sadece sosyolojik analiz değil belki de Ubeyde için yeni bir ahlak felsefesi de inşa etmek gerekiyor. Çünkü Ubeyde öncülüğündeki Kassam Tugayları, dünyaya savaş ahlakını, cihadı anlatıyor ve uyguluyor. Katil İsrail, esirlerine dahi insanlık dışı bir zulmü reva görürken Kassam tugaylarından ayrılan esirlerin “el sallaması veya tokalaşması” dünyaya unutulan bir ahlakı öğretiyor. Aklımıza gelen Kant veya Bergson gibi isimlerin bu dönemde yaşadığını düşünmeyi istiyorum aniden çünkü onların Ubeyde ahlakını görmezden geleceklerine ihtimal vermiyorum. Aslında dikkat edilmesi gereken ana başlık, batı halkının batıya ahlakı yeniden öğretme çabasıdır. Gazzeli Ubeyde’nin ortaya koyduğu evrensel ahlak ilkeleri, batı halkı tarafından da kabul görüyor. Zaten batılı yöneticiler, bu sebepten çaresizlik içinde çırpınıyor. “Berren, Bahren ve Cevven” söylemi, büyük anlatıların bittiği postmodern sistemde yeniden karşılık buluyor, slogan küreselleşiyor ve halk tarafından özümseniyor. Arap devletleri için ifade edilen “Gazze’ye su bile getiremiyorsunuz” benzetmesinin İslam tarihindeki yeri bir kez daha vurgulandı ve “Arap kadınları kadar olmadınız” kinayesi Arap yöneticilerin üzerine yapıştı. Tüm bunların dışında yine Ubeyde’nin, cehennem melekleri olan Zebanilere dair “Onlar da sağırdır sizi duymayacak” metaforu ilahi tehdit olarak dinler tarihindeki yerini aldı. Sosyal medya üzerinden yayılan videolarda dikkat çeken bir diğer görüntü ise spor salonunda, evlerde veya kafelerde ekran başına toplanan kalabalığın Ubeyde’yi sessizce izlemeleriydi. Ama Ubeyde geri durmuyor ve İslam felsefesinin en önemli yapıtaşına işaret ediyordu; “Gazze’de ölenler için üzülmeyin, onlar şehit oldular. Siz kendi halinize üzülün” ve “Topraklarımızı işgal edenlerin hesabını biz soracağız. İşgale sessiz kalanların hesabını ise Allah soracak” sözleri ile bir yandan şehadet sevincini göğüslüyor bir yandan da sorulacak hesabın ötesini Allah’a bırakıyordu. Son tehdit hepimiz içindi aslında ve “Hesabımızı Allah görecek” diyordu. Ubeyde’nin ilahi tehditleri kendisine ait değildi. O, gücünü Allah’ın ayetlerinden alıyordu. Bir maskeli mücahit, tüm maskeleri düşürdü ve sahte kahramanların sırtını mindere serdi. Öyle görünüyor ki karizmanın sosyolojisi yeni fetih ve zaferlerle adını duyurmaya devam edecek. Dualarımız onlarla… Eğer son zamanlarda çoğu aktör tarafından önerildiği gibi barışçıl bir siyasi çözüm gerçekten arzu ediliyorsa, bu sadece Hamas ve İsrail arasındaki müzakerelerin başarıyla sonuçlanmasına değil, aynı zamanda El-Fetih ve Hamas arasında kurulacak ittifaka da bağlıdır. Bu iki aşamalı takvim bölgenin güvenliği ve kalıcı çözüm için hayati önem taşıyor. Naziler’in yöntem ve soykırım planını izleyen İsrail, yaptığı eylemleri normalleştirerek meşru müdafaa olarak dünyaya sunmakta ve böylece kötülüğün sıradanlığını kendi haklılığı olarak anlatmaktadır. İsrail ancak kendini ve hukuki ortaklığı bulunan devletlerin yöneticilerini kandırabilir ve aldatabilir. Peki ya insanlık? İnsanlık bu soykırımın cezasını kesmeyecek mi? ... Devamını Oku

Başakşehir’e yeşil çok yakışıyor ... Devamını Oku

İstanbul Başakşehir Belediyesi, yeşil alan yatırımlarına her geçen gün yenilerini ekliyor. Başakşehir, Kayaşehir, Hoşdere ve Ayazma millet bahçelerinin ardından, Altınşehir Millet Bahçesi’nin yapımı da tamamlandı. 58 bin metrekare büyüklüğündeki millet bahçesinin 25 bin 720 metrekaresi yeşil alanlardan oluşuyor. Altınşehir Millet Bahçesi hakkında bilgi veren Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu, “Söz verdiğimiz gibi Altınşehir mahallemize harika bir millet bahçesi kazandırdık. Yeni yaşam alanımızın içerisinde birbirinden güzel 818 ağacımız bulunuyor. Bin 100 metre uzunluğunda bisiklet ve yürüyüş yolumuz da mevcut. 800 metrekare büyüklüğünde kaykay pistimiz, engelsiz çocuk oyun alanımız, kapalı halı sahamız ve basketbol sahamız da dört dörtlük oldu. Başakşehirli komşularımın keyifli vakit geçireceği 11 kamelyamız, kahvelerini yüzde 50 indirimli alacağı Mola Kafemiz de hizmette olacak” şeklinde konuştu. Kitap kurtlarına da müjde veren Başkan Kartoğlu, “Kitap kurtlarımızı unutmadık. Onlar için de kütüphanemiz hazır. Yeşilin keyfini çıkarırken huzurlu bir ortamda kitaplarını okuyabilecekler. Doğa dostu ilçemizde enerji tasarrufumuza dört elle sarılıyoruz. Millet bahçemizi de 66 adet güneş enerji panelli direlerle aydınlatıyoruz. Komşularımızın araçlarınızı güvenle park edeceği otoparkımız da var. Biliyorum ki Başakşehir’e yeşil çok yakışıyor” dedi. İzmit Ziraat Odası üyesi kadın çiftiler, Büyükşehir’in topraksız tarım sistemi projesi kapsamında Darıca’da kurulan Ar-Ge serasında incelemelerde bulundu. Yerli ve milli ekipmanlar kullanılarak daha az maliyetle yetiştirilen katma değeri yüksek alternatif ürünler, çiftçilerin gelir düzeyini artıracak. Sürdürülebilir projelerle ilçesini zenginleştiren Hanefi Mahçiçek başkanlığındaki Onikişubat Belediyesi, belediye hizmet binası, EXPO 2023 Sergi Alanı ve Nikah Sarayı’nda kurduğu Solar Enerji projelerini devreye aldı. İstanbul Kayaşehir'de 4 etap halinde inşa edilen 2.450 sosyal konut tamamlandı. Konutlar, 15 Ocak 2024 tarihinden itibaren hak sahiplerine teslim edilmeye başlanacak. İşte Başakşehir Kayabaşı Mahallesi 2. etap 2.450 konut projesi ada parsel, blok no ile KDV yatırma ve teslim tarihi programı. ... Devamını Oku

Mehmet Eymür toprağa verildi ... Devamını Oku

Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, toprağa verildi. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) nedeniyle tedavi gördüğü hastanede 81 yaşında yaşamını yitiren Eymür için Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii’nde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazı kılındı. Ailesinin taziyeleri kabul ettiği cenazenin ardından Eymür, Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenazeye ailesinin yanı sıra Eski MİT Dış Operasyonlar Başkanı Yavuz Ataç, Emekli Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Bayar, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Fatih Bucak ve emekli generaller katıldı. Başta Alaattin Çakıcı, Sedat Peker olmak üzere pek çok kişi de cenazeye çelenk gönderdi. 1943 yılında doğan Eymür, 1983 yılında, yeni kurulan MİT Kaçakçılık Şubesi ve ardından 1995 yılında kurulan Kontrterör Dairesi’nin başkanı olarak görev yaptı. Görev süresince Emniyet Kaçakçılık ve Harekât Dairesi Başkanı Atilla Aytek ile birlikte ünlü ‘Babalar Operasyonu’na imza atan Eymür, 1970’lerde, THKP-C üyesi Ulaş Bardakçı’nın İstanbul’da, Mahir Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere’de etkisiz hale getirildiği operasyonlarda görev aldı. 1988’de, eski Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ, Ünal Erkan ve Mehmet Ağar’ı hedef alan bir MİT raporu hazırladı. Eymür hakkında Ergenekon operasyonları sırasında gözaltı kararı çıkılmıştı. Terör, faili meçhul suikastlar ve siyasi çalkantılarla hatırlanan 1990’ların önemli isimlerinden istihbaratçı Mehmet Eymür, hayatını kaybetti. ... Devamını Oku

Bu çağın hedefi Özgür Filistin ... Devamını Oku

Filistin’e yönelik İsrail saldırılarının sona ermesi ve Gazze’deki direnişe destek için uluslararası Arap dernekleri İstanbul’da bir araya geldi. 2 gün sürecek konferans için İstanbul’a gelen Güney Afrika eski Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın torunu Zwelivelile Mandla Mandela, “Bizler özgürlüğe erişebildik asla pes etmedik. Bunun Filistin için de olacağına inanıyorum” dedi. Filistin özgürlüğünü insan haklarının en temel maddesi olarak gördüğünü ifade eden Mandela, “Özgür Filistin bu çağın hedefi, bunun için çalışıyoruz. Mandela’nın öğretisine göre, yeryüzündeki tek bir insan dahi zarar görüyorsa ona karşı durmalıyız. Bizler de bu katliama bütün gücümüzle karşı çıkıyoruz” diye konuştu. Apartheid İsrail’in hastaneleri, ibadethaneleri, okulları hedef aldığını vurgulayan Mandela, “Yapılanları belgeleriyle Güney Lahey’deki soykırım davasına sunduk. Belgeler dehşet verici ve İsrail savunmasında asla bunlara karşı çıkamadı. 7 Ekim’e odaklanarak Hamas’ı suçladı. Halbuki bu işgal 75 senedir var. İsrail’in soykırımla yargılanması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu. New York’tan İsrail’in soykırımını lanetlemek için gelen Haham Rabbi Yısroel David Weiss de 7 Ekim’den bu yana akıl almaz katliamların gerçekleştiğini belirterek, “24 binin üzerinde sivilin hayatını kaybettiği belirtiliyor fakat biz biliyoruz ki bu sayı çok daha fazla. Müslümanlar canice katledilirken, biz bu zulme sessiz kalamayız. Bugün Filistin’in kan gölüne dönmesinin yegane sebebi İsrail’in bölgede zorla devlet kurma çabasıdır. Bizler Siyonist İsrail’i devlet olarak tanımıyoruz. İşgalci İsrail zorla devlet kurmaya çalıştığı için 75 senedir Filistinlileri katlediliyor. Bu devlet kurulmadan önce Müslümanlar ve Yahudiler komşuydu ve hiçbir sorun yaşamazdı. Bu ırkçı örgüt geldi ve hepimizin hayatı cehenneme döndü. Siyonist düşüncenin din ile hiçbir alakası yok. Yahudi dini 3 bin senedir var. Siyonistler ise Yahudi dininin kara lekesi” ifadelerini kullandı. İsrail ordusuna katılmanın haram olduğu yönünde fetva çıkardıklarını vurgulayan Haham Weiss şu ifadeleri kullandı: “İnsanların vatanlarını işgal edip, zorla hükmetmeye çalışırsanız onlar da karşılık verir. İnsanların aklıyla alay ediyorlar, İsrail düpedüz katildir ve dünyaya siyonizm adı altında yaptıklarını meşrulaştırıyor. Pek çok Yahudi İsrail’in sunmuş olduğu argümanlara inanıyor, biz Yahudi din adamları gerçeği haykırıyoruz, deliller gösteriyoruz. Onlar kendi bildiklerini okuyor. İsrail, Yahudi dininin bir temsilcisi olamaz. Derhal bu devletin yıkılmasını istiyoruz.” Bu konferansın Gazze direnişini daim kılmak ve işgalcinin suçlarını ortaya koymayı amaçladığını ifade eden Kudüs Uluslararası Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Şeyh Hamid Al-Ahmar, “Siyonist düşmanla başa çıkabilecek bilinçte olmalıyız. İnsanları, ağaçları hedef alan, merhameti olmayan korkunç bir Siyonizm terörüyle karşı karşıyayız. Siyonist yerleşim projesi yalnızca Filistin’i değil, Arap ve İslam dünyasını hedef alıyor. Bugün Filistin davasının yanında duran yeni kişi, kurum ve devletlerin öne çıkmasını sağlamıştır. Güney Afrika’nın bugün yaptıkları bu haklı davanın en büyük göstergesi. Onlara çok teşekkür ederiz” değerlendirmesi yaptı. Konferansa, Uluslararası Kudüs Vakfı, Doha Uluslararası Dinlerarası Diyalog Merkezi, Dünya Moderasyon Forumu, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği, Uluslararası Arap İletişim ve Dayanışma Merkezi ve Kuala Lumpur’un girişimiyle düzenlendi. Programa parti liderleri, yazarlar ve dini liderler katıldı. Müslüman Alimler Birliği Başkanı Prof.Dr. Ali Karadaği, “Yenilmez denen orduyu, sizler şerefinizle yendiniz ey Gazze. Aksa Tufanı sonrası batıda yer alan İslam merkezlerinden, günbegün artan ihtida haberleri alıyoruz. Bu mücadele tüm dünyayı harekete geçirdi. Unutulmamalıdır ki Filistin’de yapılan bu cihat şerî bir cihattır. Oradaki kardeşlerimiz dünyada çok büyük bir ses getirerek dönüşüme neden oldu” değerlendirmesi yaptı. Filistin Kızılayı, Gazze'de her gün 180 kadının İsrail'in saldırıları ve işgali nedeniyle "tehlikeli" ve "insanlık dışı" koşullarda doğum yaptığını ve birçoğunun İsrail güçlerinin ambulansları engellemesi yüzünden hastanelere ulaşamadığını açıkladı. ABD halkı İsrail karşıtı protestolara devam ediyor. Protestocular Beyaz Saray’a kanlı oyuncak bebekler fırlatarak hükümete tepki gösterdi. Tedavileri için Türkiye’ye getirilen Gazzeliler, Kızılay’ın misafirhanesinde ağırlanıyor. 2 aylık oğlunu Türkiye’de toprağa veren Dua Mutasım Muhamed Matar, “Oğlumu Gazze’ye götürüp gömmek isterdim. Türkiye’nin iyiliğini asla unutmayacağım” dedi. ... Devamını Oku

Yüz yılın köşe taşları ... Devamını Oku

Birkaç ay önce Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını coşku içinde kutladık. Cumhuriyetin 100 yaşına girmesi, geçirdiğimiz yüz yılı belli başlı konularda tam tekmil şekilde değerlendirmemiz için bir imkân sağladı. Kültür, sanat, edebiyat da bu konuların başında geliyor... Peki rotamızı matbuat hayatına çevirirsek, bu 100 yılın üretimleri arasında öne çıkan hangi isimleri görürüz? Daha geniş biçimde söylemek gerekirse, geçtiğimiz yüz yıl boyunca neler yazıldı, neler okundu, neler kütüphanelerin değerli eserleri hâline geldi? Şüphesiz bu çok önemli bir soru olmakla beraber çok değişken cevapları da var. En nihayetinde kütüphanelerimizi dolduran önemli kitapların hepsini, eksiksizce bir dosya-haberinde anmak mümkün olmayabilir. Ancak belli başlı isimlere, değerlere işaret edebiliriz. Bu amaçla bu ay Yeni Şafak Kitap olarak Türkiye’nin farklı üniversitelerinde görev yapmış veya hâlihazırda görevinin başındaki akademisyenlerin kapısını çaldık ve onlara geçtiğimiz yüzyılda yazılmış ve geniş kitleler üzerinde etki bırakan kitaplardan bir seçki yapmalarını istedik. Derdimiz Cumhuriyetin ilanından bugüne fikir, düşünce, edebiyat, tarih, sosyoloji gibi pek çok alanda her kesimin ilgisini çeken kitapların neler olduğunu masaya yatırmaktı. Neler okunmuş, hangi yazarlar kuşaktan kuşağa hafızalarda yer etmişti? Akademisyenlerin verdikleri cevaplar aşağı yukarı ortak isimler etrafında öbeklendi. Daha sonra ise belli alanlardaki hocalarımızla listeyi biraz daha zenginleştirdik. Bazı hocalarımız belli yazarlara bazı hocalarımız da belli alanlara dikkat çekti. Kimisi kitap ismi vermek yerine edebiyatımızın yüz yılını yorumladı kimisi de sayıyı daha geniş tutarak matbuat tarihimize ışık tuttu. Son olarak da burada verilen cevaplardan bağımsız üç akademisyenle (İsmail Alper Kumsar, Erdem Dönmez ve Yakup Öztürk) geçen 100 yılın öne çıkan edebi ürünlerinden özellikle genç okurlarımız için bir seçki yaptık. Bu seçkiyi de dosyamızın sonunda okurların istifadesine sunuyoruz. Şimdi sözü Abdullah Uçman, Arif Ay, Emine Gürsoy Naskali, Mehmet Narlı, Mehmet Samsakçı, Necmettin Turinay, Tûba Çavdar Karatepe, Turan Karataş, Turgay Anar, Mustafa S. Kaçalin, Âsım Cüneyd Köksal, İsmail Güleç, Mehlika Karagözoğlu, Yakup Öztürk, Erdem Dönmez ve İsmail Alper Kumsar’a bırakıyoruz. *** Soruşturmanızda şiir, öykü, roman, düşünce vs. türlerinde tek tek kitap isimleri istediniz; ama ben yine de yazarların, şairlerin tüm eserlerinin (külliyatının) okunmasından yanayım. Bu yüzden de külliyat olarak gelecek yüzyıla kalmasını arzu ediyorum. Önümüzdeki yüzyıla Necip Fazıl Kısakürek’in, Sezai Karakoç’un, Nuri Pakdil’in, Rasim Özdenören’in, M. Akif İnan’ın, Erdem Bayazıt’ın, Atasoy Müftüoğlu’nun, Alaeddin Özdenören’in, Cahit Zarifoğlu’nun tüm eserlerinin kalması gerektiğini düşünüyorum. Sebebi ise bu yazar ve şairlerin eserlerini bu yüzyıl insanının idraki kavramaya yetmedi. Kavransaydı bilinçsel bir dönüşüm başlardı. Avare kasnak gibi yüzüncü yıl teraneleri tekrarlanmazdı. Bu şair ve yazarların eserlerini kavramak belki de gelecek yüzyılın insanına nasip olacaktır. Ben yine de soruşturmanın kuralı gereği beş eser ismi vereceğim: Nuri Pakdil’in inancını, öğretisini ilmik ilmik işlediği şiirlerdir. Kudüs, Peygamber Efendimizin Gök Yolculuğu’nun, Miraç’ın mekânıdır. Şimdilerde tutsak ve küffarın pis ayakları altındadır. Kudüs, Filistin, Gazze tüm Ortadoğu ve İslam coğrafyası özgürlüğüne kavuşuncaya değin bu şiirlerin bilincimizi bilemesi için okunması gerekmektedir. İslam’ı insanların zihinlerinden, kalplerin silmek amacıyla yapılan devrimlerin ceberutluğu karşısında bin bir korku ve endişe yaşayan insanlarımızdan birinin anlatıldığı romanı, bu devrimlerle nasıl bir insan tipi çıkarılmaya çalışıldığının iyi anlaşılması için genç kuşakların okuması gerekir. Düşüncesinin özgünlüğü yanında dil ve anlatım tekniğiyle Türk ve dünya edebiyatında örneğini olmayan estetiğin, inceliğin, devrimciliğin, klas duruşun ve bakışın zirve yaptığı kitaplar; direnişin dil düzeyinde kıvama ermiş biçimi. Genelde bütün kitaplar bilgi dolu hazineler olduğu halde, Nuri Pakdil’in kitapları bilginin ötesinde, aynı zamanda bilinç hazineleridir de. Onun kitapları, bilgi aktarmaktan çok bilinç aktarır. Bilinç açıcıdır, bilinç bileyicidir. Üstad’ın “Bu yakın tarih ve hususî plân, İttihad ve Terakki ile başlayan, Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslâm nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zulüm kılıcıyla düşürülen masum başların hikâyelerini anlatır” dediği bu kitabı gelecek kuşaklar da okusun ki nasıl bir cehennemde yaşadıklarının bilincine varsınlar. Çağımızda insanın Tanrı’dan gittikçe uzaklaştığı gerçeğinden hareketle, insanın gelecek zamana çıkarken, her şeyden önce bakış açısını değiştirmesine vurgu yapan Sezai Karakoç, bu dört ciltlik eserinde gelecek zamana çıkacak olan insana bir yol haritası sunar; tabiata, eşyaya, kendine ve Allah’a olan bakışını düzeltmek için. *** “Değişerek devam etmek, devam ederek değişmek!” cümlesini bütün eserleri için bir nevi düstur edinen Tanpınar’ın Huzur’u dolayısıyla, “Bir şairin romanı”, “Bir huzursuzluğun romanı”, “Türk edebiyatının en güzel aşk romanı”, “Tanpınar’ın başyapıtı” gibi nitelemeler yapılmış, hattâ Huzur Atlası adıyla bir tür okuma kılavuzu bile hazırlanmıştır. Kitap yayımlandığı sırada yapılan bir röportajda, “İnsan bütün kâinattan mesuldür!” diyen Tanpınar’ın bu romanda ele alıp tartıştığı Türkiye’nin dünkü meseleleri bugün hâlâ tartışılmakta olup bu yönüyle Huzur, güncelliğini hâlâ korumaktadır. Ancak Huzur, bir Çalıkuşu, bir Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ya da Yaban gibi bir olay romanı değildir; Huzur’u anlayabilmek ve tadına varabilmek için eski İstanbul’dan, Boğaziçi kültür ve medeniyetinden, şehrin cami, türbe, çeşme gibi belli başlı tarihî yapılarından, klasik Türk musikisinden, hat sanatından az çok anlamak gerekir; roman, böyle bir alt yapı olmadan okunursa okuyucuya fazla bir şey vermez. Huzur, aynı zamanda bir defa okunup rafa kaldırılacak bir roman değildir; defalarca bıkıp usanmadan okunabilen ve her okuyuşta farklı tadlar veren bir şaheserdir. Halide Edib Mor Salkımlı Ev’de, Beşiktaş-Ihlamur’daki çocukluk günlerinden başlayıp sırayla Harem, Üsküdar Sultantepesi, Üsküdar Amerikan Koleji, matematik hocası Salih Zeki ile evlilik, yazarlığa ilk adım, 31 Mart Vak’ası, II. Meşrutiyet sonrası ve Millî Mücadele yıllarına kadar uzanan maceralarla dolu hayatını hikâye eder. Ancak benzerlerinden çok farklı olan bu kitap, Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım’ın bile yazılarının ve kitaplarının üstüne imzasını atamadığı bir devirde, bir genç kızın ne tür mücadeleler sonucu Halide Edib oluşunun hikâyesini anlatması bakımından günümüzde her genç kızın en az iki defa okuması gereken önemli bir eserdir. Türkiye Cumhuriyeti, yıkılan Osmanlı Devleti’nin küllerinden doğmuştur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun can çekiştiği XIX. yüzyıl, İlber Ortaylı’nın deyimiyle “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı”nı meydana getirmektedir. Gerçekten bu yüzyıl her türlü siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel olayların en yoğun bir şekilde yaşandığı bir zaman dilimidir. Dolayısıyla bütün bunları iyice bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ve hangi şartlarda doğduğunu anlamak mümkün değildir. İşte Niyazi Berkes’in yıllarca çalışarak hazırlamış olduğu bu kitabı, bir yönüyle geleneksel devlet sisteminden laik bir yönetime geçişin bilimsel macerasını anlatmaktadır. Cumhuriyet’ten önce Türkiye’nin ne tür bir süreçten geçtiğini, ne tür bâdireler atlattığını anlamak için başvurulması gereken önemli eserlerden biridir. İlk defa yayımlandığı 70’li yıllarda âdeta bir şiir kitabını okur gibi birçok cümsini ezberlemeye çalıştığımız Bu Ülke, muhtemelen, Cemil Meriç’in sağ okuyucu kitlesinin karşısına çıktığı ilk kitabı olması dolayısıyla, olağan dışı bir ilgi görmüştü. Günümüzde hâlâ tartışılan ve bir çözüme kavuşamayan Doğu-Batı, eski-yeni, sağ-sol, gelenek-yenilik, edebiyat ve siyaset gibi konuları Cemil Meriç’in kendi hayat macerası etrafında ele aldığı Bu Ülke, yayımlanışı üzerinden yarım asır geçmiş olmasına rağmen önemini hâlâ korumaktadır. Genç nesillerin, her paragrafı üzerinde düşünerek, Cemil Meriç’ten okuyacakları ilk eserlerden biri Bu Ülke’dir. Sezai Karakoç, 1950 sonrası modern Türk şiirinin akla ilk gelen yüz akı isimlerinden biridir. Edebiyat tarihlerinde genellikle bir şair olarak yer alır ama, o aynı zamanda ülkesinin meseleleri üzerinde düşünen, kafa yoran, çözüm yolları arayan bir entelektüel, önde gelen bir fikir adamıdır. Adıyla özdeşleşen Diriliş kavramı, evrensel bir inancın, ahlâkın, bir kültür ve medeniyet tasavvurunun ve dünya görüşünün sembolüdür. O, şiirlerini, sırf “sanat yapmak” amacıyla yazmamıştır; onun şiirleri poésie pure (saf şiir) anlayışı doğrultusunda, ama her biri aynı zamanda birer mesaj da ihtiva eden birer âbide gibidir. Dolayısıyla, Sezai Karakoç’un yarım asırlık şiir serüvenini ihtiva eden Gün Doğmadan, bütün entellektüellerin mutlaka okuması gereken, yarınlara kalacak muhteşem bir sanat şaheseridir. *** * Celal Bayar’ın Ben de Yazdım - Milli Mücadeleye Gidiş isimli anı ve tarih kitabı geride bıraktığımız yüzyıldan önümüzdeki yüzyıla taşınacak bir kitap olacak. Celal Bayar bu kitapta Kurtuluş Savaşı döneminde birebir yaşadıklarını ve dönemin siyasi olaylarını, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için girişilen mücadeleyi ve fedakarlığı anlatmaktadır. Kitabın birçok bölümü roman akıcılığında sürükleyicidir. Diğer taraftan başka hiç bir kaynakta bulunmayan belgelere de kitapta yer verilmiştir. Yani tarihçiye birinci el kaynaktır. Celal Bayar birçok olayın öncüsü olmakla beraber hiç bir zaman kendini öne çıkarmadan, “ben” demeden bu fırtınalı yüzyılı belgeleriyle anlatmıştır. Askerî tarih kitaplarından farklı olarak insan unsuru ve siyaset unsuru ön plandadır. Kitabın ilk baskısı 8 cilt olarak basılmıştır. Son baskısı -kısaltma yapılmadan- 3 cilt halinde basılmıştır. * Celal Bayar Kayseri Cezaevi Günlüğü isimli anı kitabında 27 Mayıs darbesi sonrası Yassıada’da kurulan darbe mahkemesini ve bunun akabinde üç yıla yakın bir süre kaldığı Kayseri Cezaevindeki günlerini anlatmaktadır. Kayseri cezaevi Demokrat Parti döneminde inşa edilmişti. Darbeciler Demokrat Partiyi tarihten silmek gayretiyle binanın giriş kapısındaki 1952 inşaat tarihini bile kazımışlar. Kitap insanı içine çeken ayrıntılar, hukuksuzluğa karşı dik başlı bir duruşu sergiliyor. Celal Bayar, cezaevinin avlusunu şöyle anlatıyor: “Vaktiyle bu avluda ağaçlar varmış. Zemin de toprakmış. Yassıada davaları başladıkları sırada hapishanenin tamir ve ıslahı ele alınmış, bir subay bu işle vazifelendirilmiş. Uzağı gören insanlar! Mahkemenin 450-500 kişiyi mahkûm ederek buraya göndereceklerini derin bir ferasetle daha o zaman anlamışlar! İşte bu tamir sırasında avludaki ağaçlar kesilmiş, toprak yere Erciyes›in ateş püskürdüğü devirden kalma siyah taşlar -arnavut kaldırımı tarzında- döşenmiş. Bu intizamsız kara taşlar üzerinde yürür, dört duvar arasında başımızı yukarıya kaldırır, mavi semadan temiz hava dilenirken, küçük bir ‹filiz› dikkatimizi çekti. Samet [Ağaoğlu] bu filizi himayesine aldı, korudu, büyümesi için ihtimam gösterdi. Filiz, kesilmiş bir ağacın kökünden sürmüştü. Ölçtüm, tam üç karış boylanmış, kışın kuruttuğu yaprakları dökülmüş, yerine yeşil tomurcuklar belirmiş. Bu hal bana dışarıda baharın başladığını hatırlattı. Düşündüm: İstanbul, baharının güzelliğiyle meşhur şehirlerimiz cennet olarak nazarımda canlandı. Odama döndüğüm zaman, Kayseri Hastanesi›nden muayeneden gelen Bahadır Dülger “bahar gelmiş, dışarısı yemyeşil” dedi. Ben de bu filizin beni aldatmadığını anladım.” * Nutuk: Tabii ki Nutuk. Cumhuriyetin kurucu iradesinin tarihi olaları anlattığı bu söylev önümüzdeki yüzyıla mutlaka taşınacak bir kitap. * Celal Bayar, Başvekilim Adnan Menderes: 1950’de Demokrat Partiyi iktidara taşıyan DP Genel Başkanı Celal Bayar, cumhurbaşkanı seçiliyor. Adnan Menderes kendisini görmeye geliyor. Menderes Köprülü için tavassut etmeye gelmiş. Fakat Bayar Menderes’i başbakan seçmiş. Adnan Menderes’e başbakanım sizsiniz diyor. Kitap Bayar ve Menderes’in siyasi hayatını anlatıyor. Bayar, 27 darbesinin darağacında astığı Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idam yıldönümlerinde matem tutmuştur. * Namık Kemal, Vatan Mersiyesi: 93 Harbi (veya Osmanlı-Rus savaşı da diyebiliriz) yaşanan felaketi üzerine Namık Kemal ve Deli Hikmet’in yazdığı mersiyeyi pek çok kimse tarafından ezberlenmiş, özellikle “Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini Yoğimiş kurtaracak bahtı kara kaderini” beyti pek çok vekile ile dile getirilmiştir. Bu şiir bir dönemin hafızasıdır. Bir sonraki yüzyılda bu yüzyılın savaşları anlatılırken mutlaka bu şiir hatırlanacak ve söylenecektir. *** Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün hem bugün hem de gelecekte okunacak bir roman olarak görüyorum. Çükü Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bu romanı, modernleşme bağlamındaki ironinin ve entelektüel eleştirinin kurum ve tipoloji üzerinden kurulduğu son derece etkili bir roman. Daha adıyla şaşırtmaya başlar roman ve sonuna kadar ciddi ile şaka içiçe geçmiş olarak devam eder. Onda modernlik, zaman ve iş arasındaki doğrusal ilişki görülebileceği gibi gecikmiş ve yozlaşmış bir modernleşme takıntısı da görülebilir. Romanın satır aralarındaki bilgi kuramsal bakış açısı ve modern Türkiye’nin epistemoloji yokluğu da romana kolay kapanmayacak bir yol açmıştır. Oğuz Atay’ın Tutunmayanlar romanı, iç içe geçen kurguları, bilinç akışı, çok boyutlu ve çok biçimli metinlerarasılık, bilinç akışı gibi anlatım teknikleri ile yabancılaşma, birey, ideoloji kimlik gibi entelektüel düzlemde devam eden çatışmaları, akılcı ve aydınla(n-t)macı felsefelerin oluşturduğu bir bilinçlilik düzleminden çıkarması ile bilinçaltını, insanın derin ve örtülü gerçekliğinin nedensellik kaynağı olarak, bilinç akışını ise bilinçaltı labirentlerinin simgesel uyaranlarla dolu yollarında kişisel ve toplumsal varlığın bağlantılarını öyküleştirmesi ile öncü bir romandır. Bu öncülüğü bundan sonraki yıllarda da ortadan kalmayacaktır. Bereketli Topraklar Üzerinde romanının da hem bugün hem gelecek yıllarda Türkiye’nin gündeminden çıkmayacağını düşünüyorum. Türkiye sosyoloji, kendi hayatını Türkiye’deki siyasî sosyal ve ekonomik değişmelere göndermeler yaparak işleyen, tarımdaki endüstrileşmeyi, Menderes dönemiyle başlayan demokratik siyasi uygulamaları, Türkiye kapitalizminin şafağı denilebilecek bir süreci anlatan Orhan Kemal’den ve Bereketli Topraklar Üzerinde romanından vazgeçemeyecektir. Bana kalırsa bugün olduğu gibi yarında modern Türk şiirinin merkezinde Haşim, Haşim merkezinde de Piyale duracaktır. Çünkü Cumhuriyet öncesinde ve sonrasındaki birçok şiir hareketinin, poetik duruşun izler veya karşı çıkışlar düzlemlerinde Hâşim’le ilişkisi hep kurulacaktır. Hâşim, bu bakımdan modern şiirin, Piyale’de Haşim şiirinin mihenk taşıdır. mihenk taşıdır. Piyale, gerçekliğin muhayyilede kazandığı görünümleriyle, şiirin kendinde başlayan ve kendinde biten bir gerçeklik olduğunu ortaya koyması ile şiirden okura uzanan temel etkinin telkin olduğunu tespitiyle ve şiirde sembolik tahayyülü ve müzikal değeri merkeze alan duruşu ile Türk şiirinde bir hizaya çekme işlevini yerine getirmiştir İsmet Özel, Türk şiirindeki özgün varlığını altmış yıldır koruduğu gibi, gelecek altmış yıllarda da koruyacaktır. Ve bana kalırsa İsmet Özel şiirinin merkezi yeri de Erbain üzerinden görülecek ve okunacaktır. Çünkü Erbain, İsmet Özel’in düşüncenin hareket kabiliyetini, eylemin düşünsel arka planını dile dönüştürdüğü, entelektüel bir dilden, ritmi, akışkanlığı ve söylemi özgün olan bir şiiri kurduğu bir kitaptır. Bu yüzden daima okunacak ve şairler, kendilerini hizalarını bulmak için Erbain’e ihtiyaç duyacaklardır. *** Türk ve İslâm âleminin tarihi, aktüalitesi ve geleceği konusunda geliştirilmiş perspektifler, tespitler, tenkit ve tahlillerin, oturmuş bir dil ve hikmetli bir üslûpla dile getirmesi dolayısıyla. Türk Medeniyetinin temel unsurlarını ve aksediş noktalarının (İstanbul, tarih, mimarî, musiki, hat vs.) ayrıca ferdî his ve fikirlerin, pürüzsüz bir Türkçeyle işlenmesi ve yorumlanması dolayısıyla. Türk aydınının huzursuzluğunu, Türkiye’nin Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki sıkışmışlığı, ayrıca mazi ile nasıl buluşulacağı konusundaki tereddütleri harikulâlde bir İstanbul fonu ve aşk hadisesi arasında vermesi itibariyle. Yazarın bazı angamanları dolayısıyla ihtiva ettiği kusurlarla beraber, Osmanlı Devleti’nin, küçücük bir aşiretten bir cihan imparatorluğuna tahavvülünü, destanı bir dille anlatma kabiliyeti dolayısıyla. Teknik, form ve üslûp itibariyle yeni oluşu ve küçük burjuva ve yarı-aydınının çıkmazlarını ironik bir dille verme başarısı dolayısıyla. *** * Bu tür soruşturmalar ziyadesiyle önemli. Çünkü sonuçta geride bıraktığımız yüzyılın birikimi ortaya konacak, ayrıca da seleksiyonu yapılmış olacak. Onun için mümkün olduğu kadar gerçekçi olmak gerekiyor. Fakat ben tercihimi romanlar ve düşünce eserleri ile sınırlı tutmak lüzumunu da hissediyorum. Şöyle ki: * Türk romanı asıl zirvelerini, geride bıraktığımız yüzyılda yakaladı. Tanzimat’tan Servet-i Fünun’a, Milli Edebiyat döneminden erken Cumhuriyet yıllarına doğru kademe kademe evrilerek, 1940’larda asıl büyük meyvelerini verdi. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz’i (1941), Tanpınar’ın Huzur’u (1949) ve ardından Saatleri Ayarlama Enstitüsü(1962), Peyami Safa’nın Yalnızız’ı (1951) gibi! Türk romanı bu zirveye neden daha önce değil de, 1940’larda ulaşabildi? Çünkü Türk sanatı ve sanatçıları realist, gerçekçi edebiyatın bukağılarını ancak 1940’larda kırabildi. Kendilerini de ancak o tarihten sonra ortaya koyma imkânı bulabildiler. * Ne var ki Türk romanı, 1960 sonrasında yeni bir hamle daha üretti. O hamlenin ardından da Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı (1971) doğdu. Bu dört büyük eserin önümüzdeki yüzyılda da değerini muhafaza edeceğini, kendilerine tekrar tekrar başvurulmak ihtiyacı duyulacağını şimdiden söyleyebilirim. Bunlar kadar önemli birkaç düşünce eserini de bu listeye ilâve etmek isterim. Onlar da, Hilmi Ziya Ülken’in Türk Tefekkür Tarihi (1932) ve İslam Düşüncesi’den (1945) sonra kaleme aldığı Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi(1966), Nurettin Topçu rahmetlinin Yarınki Türkiye’si(1966), Peyami Safa’nın Doğu-Batı Sentezi(1963) ve Sabri Ülgener’in Zihniyetler Aydınlar ve İzmler’i olacak. *** Hazırlandığı dönemin kütüphane, iletişim ve çalışma şartları da gözönüne alındığında, Özege’nin inanılmaz bir çaba, dikkat ve şahsî imkânlarıyla hazırlayarak bastırdığı, hatta dağıtımını sağladığı bu eser, ilgili dönemde çalışan herkesin ilk başvuru kitabıdır. Hazırlandığı dönemin şartlarını yine dikkate alarak değerini bu çerçevede bir kat daha arttıran, Mücellidoğlu Ali Çankaya’nın resmi kayıtlar, danışma kaynakları, kitap ve süreli yayınlar yanında, kitapta yer alan kişiler veya yakınlarıyla yaptığı yazışmalarla sağladığı bilgileri kontrolden geçirerek, muhtemelen hiçbiryerde bulunamayacak kimi fotoğraf ve görsellerle de zenginleştirdiği aşılması zor bir eserdir. Bu iki kitabı, bibliyografik ve biyografik alanda hala en temel ve çok değerli başvuru kaynakları olması sebebiyle birbirinden ayıramayarak 1. seçimim olarak değerlendirmek istedim. Ayrıca, Ali Çankaya’nın eserinde de belirttiği gibi, hazırlanışı sırasında Seyfettin Özege’den aldığı desteği de işaret etmek isterim. Prof.Dr. İsmail Erünsal’ın eserlerinden sadece bir tanesini işaret etmek tabii ki çok zor. Ancak taleb bu yönde olduğu için, Osmanlı kütüphane tarihinin tartışmasız tek eserini işaret edebildim. Birincil kaynakların tesbiti, değerlendirilmesi, daha önce yayınlanmış literatürün analizi, kütüphane tarihimize dair yanlış bilgi ve kanaatlerin delillendirilerek düzeltilmesi yanında genç araştırmacılara işaret ettiği yeni çalışma alanlarıyla ve özellikle, yeni ve genişletilmiş eserinin önsözünü, bütün sosyal bilimcilerin dikkatle okunması gerektiği kanaatindeyim. Prof. Dr. Özer Soysal’ın titiz çalışma prensipleriyle, ilgili döneme dair analiz ve değerlendirmelerde kullanılabilecek her türlü kaynağı kullanarak, fotoğraf, çizim ve diğer görsellerle destekleyerek hazırladığı çok değerli eseridir. Prof. Dr. İsmail Kara’nın uzun yıllardır çalıştığı, önceki yıllarda farklı yayınevlerinden çıkmış kitaplarını, makalelerini unutmamak kaydıyla, yeni baskıları işaret etmek istedim. Türkiye’nin siyaset ve fikir tarihi konusunda metinler, belgeler ve analizleri, şüphesiz alanın bütün çalışanları için çok değerli eserlerdir. Yusuf Akçura hakkında birçok çalışma yapılmış, yayınlanmış olmasına rağmen, Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere’nin bu eseri, daha önce çok az ele alınan hem Rusya’daki faaliyetlerini kapsamakta hem de şimdiye kadar hiç ulaşılmamış, kullanılmamış özel arşivlerden faydalanılarak, meşakkatli bir sürecin sonunda hazırlanmıştır. Kitapta, daha önce hiç yayınlanmamış, görülmemiş görsel malzeme yanında, yeni analizlerle bu konuda çalışanlara delillendirilmiş yeni bilgiler sunmaktadır. *** * Bir yüzyılda elli eser deseydiniz işim kolay olurdu. Yirmi bile değil. Bu durumda çok sevdiğim kitapları dışarıda bırakacağım. Şundan eminim ki, geçen asrın üç büyük Türk şairinin şiirleri gelecek yüzyıllarda da okunacak. * Nâzım Hikmet’in; hasreti, tutkuyu, sevmeyi, acıyı, isyanı söylediği ve ideolojisine ırgat etmediği şiirleri yaşayacaktır. Tek tek kitap olarak değil de, bütün şiirleri içinde insanlık türküsünü çığıran eserleri daha asırlarca okunabilir. * Necip Fazıl’ın Çile’si, sonraki yüzyılların kitaplıklarında yer alacak niteliktedir. Elbette şiirin edebî kıymetini bilen, tadına varan okurun kitaplığında, belki başucunda, elinin altında. Çünkü nereden bakarsanız bakın, o muazzam toplamda en az 10 şiir, bir benzeri söylenemeyecek biricikliktedir. “Beklenen”i bir daha kim söyleyebilir? * Sezai Karakoç’un Gündoğmadan’daki büyük şiirlerinin bizden sonraki nice kuşaklarca okunacağından eminim. Bu yeni dil, bu yerli ve diri bakış; şiirlerin parıltısını, etki gücünü hep diri kılacaktır. Bu toprağın sesini ve medeniyetimizin asırlara yayılan yankısını taptaze imgelerle yansıtan bu şiirleri, sanattan anlayanların görmezden geleceğini düşünemiyorum. * Roman ve hikâyede çok eser var, ama ancak ikisini söylemek zorundayım. * İlki Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Bu romandaki çarpıcı şahıs karikatürlerini ve abesle iştigali her devrin insanı hep ilgiyle karşılayacaktır. Çünkü karikatür hem sevimli hem de gerçeğin biraz çarpıtılmış biçimidir. Hemen her çağda fakat bilhassa bizim toplumumuzda örneğine rastlayacağımız bu kadar renkli, ilginç ve “cins” insanı böyle bir harmoni içinde anlatan roman çok değildir. Abesle kurulan ve işleyen bir kurumun varlığı da. Hikâyesi, kişileri, hayran bırakan üslubu, gıpta edilesi dili, bu kitabı kolay kolay unutturmayacaktır. * Oğuz Atay’ın bir avuç hikâyesini toplayan Korkuyu Beklerken’i de asırlara kalacak yapıtlardandır. Kitaptaki bilhassa “Beyaz Mantolu Adam”, “Unutulan”, kitaba adını veren 65 sayfalık o muhteşem anlatı, “Babama Mektup”; çağın insanından yansıyan dramı, ironiyi, hüznü ve acıyı anlatır. İnsan adım başı korkudadır, korkacaktır. Çünkü onu bekleyen akıbeti hiçbirimiz bilmiyoruz. * Geleceğe kalacağına inandığım ama eserlerini söyleyemediğim şairlerden, yazarlardan af diliyorum. Yahya Kemal’den (Kendi Gök Kubbemiz), Haşim’den (Piyale), Cahit Sıtkı’dan (Otuz Beş Yaş), Dıranas’tan (Şiirler), Orhan Veli’den (Bütün Şiirler), Necatigil’den (Evler), Attila İlhan’dan (Tutuklunun Günlüğü), Turgut Uyar’dan (Büyük Saat), Cahit Zarifoğlu’ndan (Şiirler) ve İsmet Özel’den (Erbain); Memduh Şevket’ten (Otlakçı), Refik Halit’ten (Memleket ve Gurbet Hikâyeleri), Sabahattin Ali’den (Bütün Hikâyeleri), Peyami Safa’dan (Yalnızız), Saik Faik’ten (Alemdağ’da Var Bir Yılan vd.), Tarık Buğra’dan (Yağmur Beklerken), Tomris Uyar’dan (Bütün Öyküleri), Füruzan’dan (Gecenin Öteki Yüzü), Rasim Özdenören’den (Çarpılmışlar), Mustafa Kutlu’dan (Bu Böyledir) ve Orhan Pamuk’tan (Kara Kitap). *** * Bir sınırsız edebi/sanatsal evrende insanın aslında bütün kitapları okuyup inceleyecek çok az bir vakti vardır. Bu sınır fikri doğal olarak bazı seçme/seçilme kriterleriyle süreyi daha da verimli kullanmaya imkân tanır. Fakat burada belki de daha başka ve daha büyük bir sorun çıkar ortaya: Bu eserleri kim seçti? Niye seçti? Ardında saplantılı bir ideolojik körlük var mı? Kimin değirmenine su taşıdığını merak eden bir bilinç, bunlarla ilgili niyetleri, kriterleri, şüpheleri de çeşitlendirebilir… Amacım Cumhuriyetimizin 100 yıllık birikimde edebî-estetik-epistemolojik amacı gözeten ve sadece kendi zevklerimi o plana çıkaran bir liste yapmak… * En zorlu tercihim şiir alanında… Mehmet Âkif Ersoy-Safahat… Onun şiirlerini bir araya getirdiği Safahât isimli kitabı sadece devrinin sosyal manzaralarını aktaran bir şiir kitabı değil, zaman zaman “sessiz çığlıklarıyla” zamanın dramını en çarpıcı şekilde ortaya koyan bir “ayna”, bazen aykırı fikirleri en açık şekilde dile getiren bir “işaret fişeği”, bazen de karanlıktan aydınlığa çıkışı gösteren güvenli bir “patika” ve çoğu zaman da mütevekkil bir ruhla hakikati bütün acıtıcı yönlerine aldırmadan, dobra dobra haykıran bir “vicdan”… Unutmadan Mehmet Âkif’in 150. doğum yıldönümünü de kutlamak isterim. * Türk romanları içinde en sağlam yer Tanpınar’a ait. Onun Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı, modernleşen Türkiye’nin birçok meselelerine temas etmesi yönüyle insan denilen bilmecenin ironik ve son derece de görsel bir tasvirini yapmasıyla değerli… * Modern Türk öyküsünün en dikkat çekici kitabı ise Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerken eseridir. Birçok anlatım ve teknik yeniliğin yanı sıra sıradışı ile sıradanı bir arada ahenkle veren, modern olan pek çok şeyle hesaplaşan, onun ardındaki anlam katmanlarını tarayan yönüyle mutlaka okunması gereken bir eser… * Diğer alanlarda ise sadece eser ve isimleri sıralasam faydalı olabilir: Şerif Mardin, Türk Modernleşmesi; Ömer Lütfi Barkan, Kolonizatör Türk Dervişleri; Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi; İdris Küçükömer, Düzenin Yabancılaşması; Fuat Sezgin, İslamda Bilim ve Teknik; İsmail Tunalı, Estetik; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye Çağdaş Düşünce Tarihi; Halil İnalcık; Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600); Sezer Tansuğ, Çağdaş Türk Sanatı… *** * Bir kütüphaneciye sorulacak en zor sorulardan biri bu olsa gerek. Sonraki yüzyıllara miras denildiğinde cevap listesi biraz daralsa da izi kalacak olanları beşle sınırlamak çok zor. O sebeple ben birkaç temel nokta üzerinden cevap vermek isterim: * Klasik diyebileceğimiz edebi eserlerimiz: Huzur, İnce Memed, Devlet Ana. * Her dönemde varlığını koruyacak insana özgü duyguları özgün bir dille okura doğrudan aktaran eserler: Kürk Mantolu Madonna başta olmak üzere Sabahattin Ali’nin şiir ve romanları, Sait Faik ve Tarık Buğra’nın öyküleri, Attila İlhan’ın şiirleri, Tanpınar’ın Yaz Yağmuru hikâyesi. * Geçmiş yüzyıllardan Cumhuriyet’in ilk yüzyılına hem medeniyet krizimizi hem de edebiyatımızın değişim serüvenini safha safha veren edebiyat tarihleri, başta Tanpınar, Köprülü ve Banarlı. * Kitabın, kütüphanenin, okumanın bizdeki tarihini, yanlış bilgileri çürüterek doğru şekilde kavramamızı sağlayan İsmail Erünsal hocamızın eserleri. * Sosyolojik tarihimizin fotoğrafını çeken eserler: Erol Güngör, Nurettin Topçu, Cemil Meriç ve Alev Alatlı’nın eserleri. * Kadın duyarlılığı ile yazan isimlerin eserleri: Halide Edip, Samiha Ayverdi, Adalet Ağaoğlu ve Gülten Akın’ın eserleri. *** Elmalılı’nın Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsiri İslâmî ilimlere dair Cumhuriyet döneminde kaleme alınmış eserlerin başında gelir. Bu tefsir tarih boyunca İslâm düşüncesi içerisinde ele alınmış, tartışılmış her büyük meseleye bir şekilde temas eder. İlgili âyetlerin yorumu münasebetiyle pek çok itikâdî, amelî, bilimsel ve felsefî meseleyi ele alır, bu meselelere âlim ve mütefekkir bir şahsiyetin bütüncül bakış açısıyla, çağdaş felsefî birikim ve metodolojiyi de kullanarak, geniş ölçüde orijinal düşünce ve çözümler ortaya koyar. Eser, bütün bir İslâmî geleneğe yaslanmak suretiyle farklı bilgi alanlarının arasındaki irtibatı kuran son tefsirdir. Hak Dini Kur’an Dili ayrıca Türkçenin de bir şahikasıdır. Kur’an-ı Kerîm’den sonra en sahih kitap olarak kabul edilen Sahih-i Buhârî’nin muhtasarı olan Tecrîd-i Sarîh’in tercüme ve şerhi niteliğindeki bu eser, hadis ilimlerine dair cumhuriyet döneminde yapılmış en nitelikli çalışmadır. Bilhassa Babanzâde’nin 500 sayfalık hadis usulüne dair mukaddimesi bu alanda aşılamamış olup, onun tercüme ve şerh ettiği kısımlar da fevkalade büyük bir emeğin ve ince bir tetkikin mahsulüdür. İslam hukukunun geleneksel usulle ve Türkçe olarak yazılmış son büyük eseridir. Ömer Nasuhi Bilmen’in derin bir ilmî birikime ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden geniş kapsamlı tecrübesine dayanan bu eserde Hanefî mezhebi esas alınmakla birlikte diğer mezheplerin de görüşlerine mukayeseli olarak yer verilmiştir. Her bölümün başında o bölümle ilgili hukukî kavramların tanımlarını aktaran, İslâm hukukunun her bahsiyle ilgili hikmet ve amaçlara değinen, müellifin kendi vazife gördüğü zamanlara ait fetva ve resmi belgelere de yer vermesi itibariyle tarihî kıymeti de büyük olan zengin bir çalışmadır. Türkçemizdeki en geniş siyer kitabıdır. Resûlullah’ın (s.a.v.) hayatı ve İslâm’ın doğuş tarihi en ince detaylarına kadar, geniş bir kaynakçaya dayalı olarak kaleme alınmış, daha önceki eserlerde yer alan çeşitli çelişik açıklama ve tarihî boşluklar adeta iğneyle kuyu kazarcasına bir çabayla aydınlatılmıştır. 1983 yılında Pakistan’da dünya sîret eserleri birinciliğini kazanan eserin (ki aynı sene Martin Lings’in eseri ikinci olmuştur) ikisi de müellifi tarafından hazırlanan 18 ve 8 ciltlik iki versiyonu vardır. 20 yüzyılın önde gelen İslâm âlimlerinden Mustafa Âsım Köksal bu esere ömrünü adamıştır. Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin Türkçe şerhleri arasında Konuk’un şerhinin ayrı bir yeri vardır. Bazı Mesnevî şerhlerinden farklı olarak eserin tamamının şerhi olmasının yanısıra Arapça ve Farsça geniş bir şerh literatürüne dayalı olarak kaleme alınmış, önceki Osmanlı şârihlerinin görmediği Hint kaynaklarını da kullanmıştır. Eserin önemli bir özelliği, daha önce Hz. Şârih ünvanlı İsmail Ankaravî gibi, Mevlânâ’nın eserini İbnü’l-Arabî’nin eserleriyle uyumlu bir şekilde açıklamasıdır. *** * Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı Masumiyet Müzesi ve Kara Kitap. Çok iyi kitaplar olduğu için değil, sadece Nobel alan tek Türk romancı olduğu için kalacağını düşünüyorum. * Oğuz Atay, Tutunamayanlar. Modern Türk romanının kült isimlerinden biri olarak tarihteki yerini aldı ve her niteliklli edebiyat okuru mutlaka okumak isteyecektir. * Sebahattin Ali: Kürk Mantolu Madonna. Edebi bakımdan belki çok önde gelen romanlardan değil ancak okuyan herkese dokunan bir tarafı olduğu için okunmaya devam edecek. * Abbas Sayar, Yılkı Atı. Nedense hacimce küçük fakat söyledikleriyle çok büyük olan bu roman bizde yeterince okunmadı ve oktulmadı. Onun da keşfediliği gün Kürk Mantolu Madonna gibi çok okunacağını düşünüyorum. İnsanın yalnızlığını ve hayat karşısındaki mücadelesini ve hayata tutunma gayretini bu kadar güzel anlatan roman çok fazla yok maalesef edebiyatımızda. * Şiir olarak Mehmet Akif, Yahya Kemal ve Sezai Karakoç’un okunmaya devam edeceğini düşünüyorum. Bu üç şairi birlikte zikretmemin nedeni şiirlerinde çok güçlü bir bağ görüyor olmam. Bu üç şairin şiirlerinde bu milletin özünü kusursuz bir biçimde ifade edildiğini görüyorum. Her ne kadar üslupları farklı olsa da ben onlarda Türkiye’ye ve milletimizi ayakta tutan ruhu görüyorum. * Lütfi Filiz, Noktanın Sonsuzluğu. Onlarca tasavvufu anlatan kitap arasında ben Noktanın Sonsuzluğu’unu ayrı bir köşeye oturtuyorum. Tarihi ve biyografik bilgiye boğmadan herkesin anlayabileceği bir üslup ve dil ile en çetrefilli konuları rahatça anlatan müstesen bir kitap. * Atilla Şentürk, Osmanlı Şiiri Kılavuzu. Klasik şiirimizi anlamak için mutlaka başvurmamız gereken bir eser. Bir ömür verilerek hazırlanan bu sözlük klasik şarkiyatçıların hazırladıkları sözlüklerden nasıl vazgeçemiyor ve kullanmaya devam ediyorsak bundan Osmanlı şiiri ve kültürü ile iştiğal edeceklerin mutlaka başvurmak zorunda oldukları bir eser. *** * Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili Türkçe Tefsir, İstanbul 1935, 8 cilt. Bir dili konuşulduğu topraklara gitmeden öğrenmişliğin örneği. Türkçe telifin, Türkçe tefsirin, Türkçe düşünmenin ve döşenmenin Türkçe anlatabilmenin şahikası harikası zirvesi. Meselelerin gavamızı idrakte ve izahta on parmakta on hüner örneği. Enine boyuna uzun uzadıya bilgileri derleyip toparlayıp muhatabına anlatabilmenin benzeri az bulunanı. Yüzyılların birikimini on iki yıla ve sekiz cilde sığdırabilmek nasıl olurmuşun belgesi. * Babanzade Ahmed Naim – Kâmil Miras, Sahîh-u Buhârî Muhtasarı Tercîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, İstanbul 1928 - Ankara 1948, 12 cilt. Celaleyn tefsiri örneğinde gördüğümüz gibi yarım kalmış bir çalışmayı tamamlama kadir bilirliği örneği. Bağdad ve Afyonkarahisar doğumlu iki mütercimin tercümedeki rüsuh ve dirayet ve becerilerinin engiz denizi. Türkçesiyle, kendisinden öncekilere hürmetkârlığıyla ve tercümedeki isabetliliğiyle bir baş ucu kitabı. * Yûsuf Hâs Hâcib, Kutadgu Bilig, Neşir: Reşid Rahmeti Arat, Ankara 1947. Bütünlüklü ilk dev eser. Birçok yerde düzeltmeye muhtaç olsa da zamanının yüz akı bir neşir harikası. Yanlışları bile tutarlı. Türkçeyi kaynağından öğrenmek için bütünlüklü bir metin. Eğitici, öğretici, Türkçenin eskisini yeniye taşıyıcı gür kaynak. * Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1949-1952. Tarifler konusunda süzülmüş bir eser. Aynı müellifin öbür sözlük ve sözlük içeren eserleri gibi erbabının veya ihtiyaç duyanının güveneceği baş ucu veya el altı kitabı. * Ahmet Atillâ Şentürk, Osmanlı Şiiri Kılavuzu, İstanbul 2015-2022, 6 cilt bitmemiş. Bilinenleri tekrar etmek şöhretten pay kapmak iddiasından uzak, dağınık değerleri toplayan, lüzumsuz fazlalıkları ayıklayan, arayana aramadığını da sunan, zanna değil delile dayanan, bir ömrün toplamında ortaya çıkan bir değer. Bir heyetin yapacağını bir nefer olarak ortaya koyan demirbaş defteri. *** * Bu sorunuza cevap vermek gerçekten çok güç bir iş. Bir anlamda şahsi düşünce, zevk ve birikimime göre Türkçemizin son yüz yılı içinde klasikleşme eğilimi içine girmiş eserlerini söylememi istiyorsunuz. Yazıldığı günden bu yana önemini muhafaza eden ve gelecekte de kıymetini koruyacak eser… İş epey zor olmakla birlikte zihnimde sıkı bir eleme yaparak dört-beş eser için bir gerekçelendirme yapmaya gayret edeyim. * XX. yüzyıl başındaki var oluş mücadelemizi en iyi yansıtan eser olması bakımından şiir alanında Safahat’ı ilk sıraya alıyorum. Birinci Safahat’ın yayımlandığı 1911’den günümüze kadar tesirini devam ettiren bu eserin etki gücü şüphesiz öncelikli olarak yazarının hayatı ile söyledikleri arasında güçlü bir uyum bulunmasından kaynaklanıyor. Safahat’taki düşüncelerin somut ve net oluşu etki gücü ve kalıcılığını artıran bir başka unsur. Samimiyet, fikirde sadelik, yerlilik, manzum hikâye geleneğine yaslanma, mizah ve ironiye yoğun biçimde yer verme gibi unsurların yanına Safahat’ın dikkat çektiği problemlerin güncelliğini koruması da eseri anlamlı kılıyor. Bu bağlamda bidat ve hurafelere fazlasıyla düşkünlüğümüz, dini ölülere has bir ritüeller zinciri olarak algılamamız, tefrikaya düşmüş Müslümanların içler acısı hali, miskinlik ve tembelliğe alışmış bedenlerimiz her birimizi belli oranda Safahat’ın kahramanı haline getirmektedir. Bahsi geçen problemler var olduğu müddetçe Safahat ilgi çekici bir eser olmaya devam edecektir. * Yahya Kemal Beyatlı’nın Kendi Gök Kubbemiz (1961) isimli eseri modern Türk şiirinin oluşumunda mühim bir aşama teşkil etmesi bakımından önemli. Eser medeniyetimize dair birçok kişi, kavram ve mekânı milli romantik bir duyuş tarzı ile ele alıyor. Yahya Kemal bu eseri ile tarihimizin önemli bir kırılma anında geçmişin dünyasını estetize ederek kendi dönemine taşımıştır. Kitaptaki şiirlerden “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”nı bu dikkatle okuduğumuzda şairin varmak istediği yer daha iyi anlaşılacaktır. Mazi bir millet için var oluşunun anlamını ve derinliğini hissettiği çok kıymetli bir hazinedir. O halde Yahya Kemal’in güçlü bir estetik duyarlılıkla kurmaya çalıştığı mazi ve hâl bağına istikbalde de ihtiyacımız olacak. * Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü (1962) Türk modernleşmesini ironik bir dille anlatan öncü eserlerden olması bakımından kıymetli buluyorum. Roman kahramanları hayal ile gerçeğin sınırlarının kaybolduğu bir düzlemde kendi gerçeklerini yaşasa da onların hayatları bir medeniyet krizinin komik yansımalarından ibarettir. Bu detay romanı çok katmanlı bir metin haline getiriyor. Dolayısıyla edebiyat araştırmacılarını uzun yıllar meşgul etmesi de kaçınılmaz. Saatleri Ayarlama Enstitüsü sadece ele aldığı mesele bakımından değil meseleyi ele alış biçimi bakımından da öncü bir eserdir. Bu bağlamda kendinden sonraki birçok romanı/romancıyı da etkilemiştir. Tüm bunlara Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o eşsiz üslubunu ve Türkçeye hâkimiyetini eklediğimizde Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün daha uzun yıllar ilgiyle okunan bir eser olarak kalacağı sonucuna ulaşmak zor olmayacaktır. * Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerken (1975) isimli küçük hacimli kitabındaki hikâyeler modernizmin meseleleri ile ülkemiz için erken sayılabilecek bir dönemde hesaplaşamaya başlamış metinler olmaları bakımından önemli. Eserde bahsi geçen problemler içtimai hayatımız üzerindeki etkilerini o günden bugüne daha fazla hissettirmeye başladı. Muhtemeldir ki gelecek on yıllarda bu meseleler daha can yakıcı bir hâl almaya başlayacak. Dolayısıyla hâlihazırda epey ilgi gören bu eserin gelecekte daha yoğun bir ilgi ile karşılaşması muhtemeldir. * Sorunuza verdiğim cevabı bitirmeden Erbain’i, Gün Doğmadan’ı, Otuz Beş Yaş’ı; Sabahattin Ali’nin tüm hikâyelerini, Küçük Ağa’yı, Devlet Ana’yı, Huzur’u, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu, Yalnızız’ı, Bu Ülke’yi, Çalıkuşu’nu şuracığa iliştirivermemi hoş karşılarsınız sanırım. *** * Türk edebiyatının son yüzyılında görülen çeşitlilik, hareketlilik, yoğunluk, bin beş yüz yıl önce Orta Asya bozkırlarına diktiğimiz taşlardan bu yana görülen çeşitlilikten kat kat fazladır. Hatta batıyla ilk kültürel çarpışmanın yaşandığı, edebiyatta yeni türlerin ve anlayışların söz konusu olduğu 1850’lerden sonraki yeni Türk edebiyatında da, Cumhuriyet sonrasına nazaran büyük bir çeşitlilikten bahsedemeyiz. Türk romanının ilk numunelerinde, klasik biçimleri kullansa da muhtevayı yenileştirmeye çalışan Tanzimat şiirinde de temalar üçü beşi geçmez. Metne dayalı tiyatroda da temalar gelip politik kavramlara, doğru evliliğe, küçük aşk hikâyelerine dayanır. Tanrı inancı, tabiatın bir ruhu olduğu iddiası gibi birkaç metafizik muhasebe, Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatını önceki yüzyıllara göre orijinal bir seyir içerisine dahil eder. Asıl büyük sıçrama, üretilen metinlerdeki edebî seviyenin serpilmesi, farklı anlayışların birbirini iterek ya da tetikleyerek genişlemesi son yüzyılın hikâyesidir. Çok eski zamanlardan kaldığını düşündüğümüz Tanzimat kuşağı şairlerinin, Meşrutiyet senelerini henüz çok genç yaşında bile dolduran romancıların Cumhuriyette hayatta olduklarını hatta üretmeye devam ettiklerini düşündüğümüzde bu yüzyılın manzarasını ortaya çıkarmak kolay olmayacaktır. * Milletlerin edebiyatını bir edebî türe yaslayacak olsak türk edebiyatı için şiirden başka bir türü sayamayız. Romanın, hikâyenin, tiyatronun Türk şiiri karşısında ne kadar acemi ve taze olduğunu söylemeye gerek yok. Cumhuriyetin ilk senelerinde yukarıdan beri bahsettiğim çeşitliliğin önce şiirde görünmesini bu açıdan garip karşılamıyorum. Bin yıllık Türk şiir tarihinde bir anlayışın yerini başka bir şiire bırakması için birkaç yüzyıl beklemek icap ediyordu. 1930’lardan sonra ise hemen her dönem birden fazla şiir anlayışının bir arada yürüdüğünü gördük. Ahmet Haşim’in şiirleri, hatta bu şiirin müdafaasını yapmak için kaleme aldığı poetikası bir yanda dururken Orhan Veli’nin Türk şiirinin temellerini nasıl kökten sarstığını hatırlayalım. Hemen bu yılların biraz sonrasında Nazım Hikmet’in, Marksist sanatın, Necip Fazıl’ın hidayete ermesiyle İslamcı şiirin, yeni dünya ve kentlileşme adımları atan yeni Türkiye’nin şiirini yazan Turgut Uyar ve kuşağının, Attila İlhan’ın, köy romanı, işçi romanı, darbe romanı, hiçbir yerli karşılığı olmayan feminist romanı, popüler kadın romanı, hidayet romanı gibi hepsi hemen aynı dönemlerde yazılmış onlarca roman anlayışından bahsetmek de Türk edebiyatının son yüzyıllık gerçeğidir. Bunca çeşitliliğin ortasında okunan kitapların da mahiyeti değişti. Türk edebiyatının politikadan bağımsız okunması, konuşulması hiçbir zaman mümkün olmamıştır. En soyut, en varoluşçu metinlerin bile Türkiye’deki politik atmosferin mahsulü olduğunu iddia edebiliriz. Hâliyle darbelerin cirit attığı memlekette bir dönem darbe romanlarının iştahla okunduğunu biliyoruz. Cumhuriyetin mekteplerinde yetişmiş, ekonomik seviyesi ortalamanın üstünde, Avrupa’ya seyahat eden, spor yapan, otomobille gezintiye çıkmayı öğrenmiş yeni kentli sınıfların genç kız ve erkeklerine odaklanan popüler romancıların da nasıl yeni kitapları ile beklendiğini biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi döneminin bir defa başlı başına bir edebiyat meydana getirdiğini söyleyebiliriz. Kendi eliyle, kendi döneminde güdümlü bir edebiyat ortaya çıkarmasının yanında parti politikalarının tesiriyle bir karşı edebiyat da var olmuştur. Ardından gelen Demokrat Parti yılları, Türk edebiyatında Tarık Buğra ve Orhan Kemal gibi aynı dönemlere iki farklı gözle bakan romancıyı kazandırmıştır. Anadolu gerçekliği de son yüz yılın büyük hikâyesidir. Köy enstitülü romancıların gözünden Anadolu insanının anlatılması kimilerine göre ağır eleştiri sebebi olsa da son yüzyılda çokça okunan romanlar bu yazarlardan çıkmıştır. Türk edebiyatında her şeyin bir derleyip toparlayıcısı olduğu gibi enstitülü romancının köylüsünü, Anadolu insanını 1970’lerden sonra gelen Nurettin Topçu muhitinden hikayeci ve şairler yeniden yorumlamıştır. Onlar sadece köy insanını değil, köyden kopup nereye gittiğini tam olarak idrak edememiş yeni göçmen sınıfı da yazmışlardır. Mustafa Kutlu’nun bu açıdan yüz yıllık Cumhuriyet tarihinin son elli yılının kaydını tuttuğunu, edebiyat zevki yanında onun tarihî belge olarak da daima okunacağını biliyorum. Sözü epey uzattım. Aslında Türk edebiyatında son yüzyılda kimler, hangi kitaplar okundu sorusuna cevap vermem gerekiyordu. Dilimden düşürmediğim bu çeşitlilik beni sürekli tahrik edip gözümü korkuturken yazarlar ve eserler anmayı beceremedim. Fakat yine de şiir, roman, tiyatro gibi türlerden birer eser sayacağım. Bunlar, yayımlandıktan sonra kendilerinden öncesi ve sonrası diye bir milat kabul edilmişlerdir. Türk şiirinde Orhan Veli’nin Garip kitabı bunlardan biridir. Romanda Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı, onun “Bizde Roman” yazılarındaki iddialarıyla kendisini sınadığı bir metindir ve Türk romanı oradan gelip Orhan Pamuk’u yetiştirmiş, Türk edebiyatı Nobel’i almıştır. Tiyatroyu Türk edebiyatçısı terk edeli çok oldu. 1950’lere, 60’lara kadar kalburüstü isimlerin hepsi en az bir tiyatro eseri verdikleri hâlde o günden bu yana tanıyıp okuduğumuz bir romancının, şairin tiyatro metni yazmaya tenezzül etmediğini görüyoruz. Sanırım bize çok az okuduğumuz tiyatro yazarlarını daha yakından tanımamız için fırsat, vakit bırakıyorlar. Güngör Dilmen’in Canlı Maymun Lokantası’nı, Türk tiyatrosu için hâlâ erken bir adım olarak görüyorum. Ne kadar okunduğunu bu eser için düşünmedim. Okunması gerektiği düşüncesi bana yetiyor sanırım. Bir edebiyat tarihi söz konusu olduğunda hatrımıza gelmemesi gereken, çünkü böyle edebiyat tarihi olmaz, Tanpınar’ın On Dokuzuncu Asır Türk Tarihi’ni deneme türünde yüz yılın şaheseri kabul ediyorum. Bu kitabı bir edebiyat tarihi olarak okumak epey noksan bırakır bizi. İsimlerini saymaktan yorulacağım onlarca sanatçıyla akrabalığım var. Bugünden geriye yüz yıllık Türk edebiyatında Selim İleri, Mustafa Kutlu, Latife Tekin, Behçet Necatigil, Tarık Buğra, Kemal Tahir, Turgut Uyar, Orhan Kemal, Samiha Ayverdi, Attila İlhan, İsmet Özel, Ali Ayçil, Şeref Bilsel, Atakan Yavuz, Ömer Erdem, Süleyman Çobanoğlu gibi bana sen onu nasıl unuttun diyecek dostlarımın sesini duyarak birkaç isim vermiş olayım. Yaşasın Türkçe, yaşasın Türk edebiyatı! *** * Edebiyat tarihinin dönemleştirilmesi, tarih yazıcılığının standartlarından farklı gerçekleşir. Edebi eser her ne kadar bir yazarın kaleminden çıkıyor, onun algı ve duygu dünyasını yansıtıyor olsa da bu yazarın ait olduğu toplumun kolektif bilincini yansıtan pek çok ayrıntıyı haizdir. Meseleyi modern Türk edebiyatı bağlamında ele alırsak bu durum daha dikkat çekici bir boyuta ulaşır. Gazete aracılığıyla yaygınlık kazanan nesir diliyle demokratikleşme faaliyetlerini, gündelik hayattaki Batılı yaşam tarzıyla yeni edebi türleri aynı süreçte tanıyan Türk toplumunun modern koşullarda gelişen edebiyatının pek çok meseleyi bir arada sıkıştırılmış biçimde içermesi beklenen bir gelişmedir. Diğer taraftan Tanzimat’tan itibaren kısa aralıklarla pek çok kırılmanın yaşanması da söz konusu iç içeliğin önemli gerekçelerindendir. Türk modernleşmesinin 1839’da ilan edilen Tanzimat’la başlatılmasını kabul edersek, bu süreç tarihsel bağlamda çok da uzun sayılmayacak 80 yıllık bir zaman diliminin sonunda Cumhuriyet rejiminin ilanıyla sonuçlanmıştır. Dolayısıyla bu kısa zaman dilimi içerisinde yaşananları ve üretilen eserlerin eğilimlerini birbirinden kesin çizgilerle ayırmak pek mümkün görünemez. Cumhuriyet’in ilanı sonrasında da kültürel bellek bağlamında aynı şartların sürdürüldüğü söylenebilir. Pek çoğu Osmanlı’nın son dönemine şahitlik eden erken dönem Cumhuriyet neslinin ürettiği edebi ürünlerin Cumhuriyet sonrasında, önceki dönemin şekil ve muhteva özelliklerini taşıdığı da kolaylıkla gözlemlenebilir. * Aradan yüz yıl geçtikten sonra geriye dönüp bakıldığında belli başlı eserlerin köşe taşı olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu bağlamda her ne kadar Cumhuriyet’in son yüz yıllık tarihinden önce kaleme alınmış olsa da Türk romanının gelişiminde esaslı bir kırılma olarak niteleyebileceğimiz Amak-ı Hayal (1910), Cumhuriyet’e giden yolda önemli bir köşe taşı olarak anılabilir. Cumhuriyet’e giden sürecin II. Meşrutiyet’le başladığı görüşünü dikkate alırsak Amak-ı Hayal’i son yüz yıllık sürece dahil etmek de mümkündür. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi’nin eseri olan Amak-ı Hayal, bu dönemde yükselişe geçen pozitivizme eleştirel yaklaşımıyla dikkat çeker. Eserde tasavvuf ve Doğu mistisizminin alternatif olarak öne sürülmesi, modernleşmeye karşı geliştirilen bilinçli bir tepki olarak okunabilir. Amak-ı Hayal’i roman türü için önemli kılansa yerliliğidir. Türk romanı doğuş yıllarından itibaren gelenekle barışma, onu modern koşullarda uygulama amacındadır. Şehbenderzade’nin Amak-ı Hayal’deki başarısı bu bağlamda öne çıkar. O, Doğu coğrafyasının değerlerini, anlam ve anlatım dünyasını modern bir biçim olan romanla bir araya getirerek Türk edebiyatında idealize edilen romanın ilk örneğini vermiş kabul edilebilir. Cumhuriyet’in yüz yılı içerisinde yine bir köşe taşı olarak niteleyebileceğimiz Huzur’un kurgu biçiminin geleneksel aşık-maşuk-rakip üçgenine dayandığını dikkate alırsak, Amak-ı Hayal’le 1910’da neyin başarıldığı daha açık şekilde anlaşılabilir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’unu yüz yıllık periyotta değerli kılan pek çok hususiyetten bahsetmek mümkünse de kanaatimce bu romanın bir devri kapatması, en önemli özelliğidir. Türk romancısının ilk dönemden itibaren sentez arayışında olduğu bilinmekte, söz konusu arayışın idealize edilen karakterler üzerinden gerçekleştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Tanpınar, her ne kadar “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” fikrini düşünce düzeyinde benimsemiş görünse de Huzur’da Mümtaz ile Nuran’ın kavuşamaması, Türk modernleşmesinin sentez arayışının imkânsız bir çaba olduğunu imler. 1950’lerle beraber Türk romanında yeni arayışlar devrinin başladığını dikkate alırsak, Huzur’un bu anlamda bir devrin kurmaca tarzını sonlandırdığı söylenebilir. * Yüz yıllık edebiyat tarihimizde Huzur’la kapanan anlatım tarzına mukabil yeni bir ses olarak Sait Faik’in Alemdağ’da Var Bir Yılan’ı öne çıkar. Esasında genelde Türk edebiyatı özelde Türk öykücülüğü için büyük bir “şans” olarak nitelenebilecek olan Sait Faik, ilk eserlerinden itibaren Türk edebiyatının gelişim sürecinde beklenmeyen bir adam olarak değerlendirilebilir. Nitekim henüz kent olgusuna kavuşamamış bir hikâyede modern bir “flaneur” olarak nitelenebilecek olan Sait Faik, özetle Türk edebiyatı için sert bir yükseliştir. O, özellikle Alemdağ’da Var Bir Yılan’da modern bireyin hikâyesini klasikten uzaklaşmış özgün bir dille anlatır. “Bir insanı sevmekle başlar her şey” ifadesinde de görüleceği üzere insanı sadece insan olduğu için öyküsünün merkezine koyan Sait Faik, kentli bireyin yalnızlığını, düşkünlüğünü, modern hayat karşısındaki yabancılığını, zamansal ve mekânsal kırılmalarla, iç ve dış dünyanın ani geçişlerle sağlanan birlikteliğiyle alışılageldik anlatım tarzlarından farklı biçimde ele alır. “Yazar hikâyesine ne kadar dahildir?” sorusuna verilecek cevapların imkânlarını zorlayan Sait Faik, Türk edebiyatında “1950 Kuşağı” olarak adlandırılan neslin öncüsü olur. * Sait Faik’in açtığı yolun uzandığı noktada Tutunamayanlar, yeni biçim önerisi olarak tarihe geçer. Yazıldığı dönemde büyük bir ilgisizliğe mahkûm olan romanın avangart çıkışı, çok sonraları anlaşılır ve 2000’lerden itibaren hak ettiği alakayı görür. Oğuz Atay, Tutunamayanlar’da yeni bir dil yaratma peşindedir. Bu yeni dilin kurgusu ise dıştan çok içe yöneliktir. Dolayısıyla pek çok oyunla, muğlaklıkla ve sırla kurgulanan bu “anlatı ormanı”na temas eden okur, alışık olmadığı bir dünyanın içine girer. Selim Işık ve Turgut Özben’in somut gerçeklikten uzaklaşmaya çalıştıkları trajik sürecini oyuna dönüşen bir anlatımla kurgulayan, kurmacayı hayatın önüne koyan Oğuz Atay, Türk edebiyatında postmodernizme açılan kapıyı aralar ve romana kendine dönük yeni bir istikamet verir. * Türlerin kendi gelişim çizgisini belirlemek, edebiyat tarihi yazımı yöntemlerinden biridir. Türk edebiyatının Batı’dan örneklediği modern kurmacanın gelişimini kendi gelişim süreci üzerinden okumak, türlerin daha bütünlüklü ve edebiyat merkezli bir bakışla değerlendirilmesine imkân sağlar. Bu yazı çerçevesinde köşe taşı olarak belirlenen kurmaca metinler, en genel perspektiften izlenen kırılmaları temsil eder. Bakış açısının konumunun değişmesi, elbette pek çok eserin farklı niteliklerini ön plana çıkaracak, hatta örgün eğitimde gözden kaçan roman ve öykülerin yeniden değerlenmesini sağlayacaktır. Sermet Muhtar’ın büyük bir yekûn tutan ve hemen hemen tamamı İstanbul’la bağlantılı olan yazıları ve romanlarının arkasında özellikle dedesi Osman Âbid Paşa’nın Saraçhanebaşı’ndaki kışlık, Göztepe’deki yazlık konağında geçen yıllarına ait hayat deneyimleri, orada edindiği görgü ve bilgi bulunmaktadır. ... Devamını Oku

Takdir ve tenkit arasında Mehmet Akif ... Devamını Oku

Mehmet Âkif’in 63 yıllık hayat çizgisinde tamamlanmayı bekleyen eksik kareler olduğu gibi hakkında yazılanlar noktasında da bir hayli eksiğimiz olduğu aşikâr. Âkif’in hayatından ve dost çevresinden yazılanlar noktasında eksik kareleri tamamlayan çalışmaları ile tanıdığımız yazar Yusuf Turan Günaydın, bu kez Ali Ekrem Bolayır ve Mehmet Âkif irtibatı ile ilgili Tenkit Sayfalarında Mehmet Âkif (Haz. Yusuf Turan Günaydın, E. Baybars Günaydın, Atlas yay. Ağustos 2023, 120 s.) kitabıyla bilmediğimiz bir noktayı daha gün yüzüne çıkarıyor. Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır ile Âkif aynı çevreden ve dost insanlar. Her ne kadar merhum Âkif, Ali Ekrem Bolayır’dan altı yaş küçük olsa da Ali Ekrem Bey, ona büyük değer vermiş, derslerinde onun şiirlerini okutmuş. Günaydın, Bolayır’ın Âkif’e ve şiirlerine verdiği değerle ilgili olarak “Hasta” şiirini sınıfta dura dura okuduğunu ve durdukça da okuduğu mısralara sınıfın verdiği tepkiyi ölçtüğünü örnek veriyor. Kitap Ali Ekrem Bolayır’ın 7 Ağustos-25 Aralık 1913 tarihleri arasında Sebilürreşâd dergisinde Sahâif-i Tenkîd: Mehmed Âkif üst başlığı ile yayımladığı yazılardan oluşuyor. Yazıların içeriğinde ise Safahat’tan seçilmiş 6 şiirin şerhi yer alıyor. Bolayır, sadece şiirleri şerh etmekle kalmıyor, Âkif’i tenkit de ediyor. Kitabı yayına hazırlayan Günaydın’ın da ifade ettiği gibi bizzat Mehmet Âkif’in yönettiği bir dergide Ali Ekrem Bolayır’ın Âkif’in sanat açısından şiirini tenkit etmesi eşine az rastlanır bir durumdur. Bu hem yazan, hem yazıya konu olan kişi açısından takdir edilesi bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Günaydın’ın dikkat çekmesinin üzerinden on beş yıllık bir zaman geçmesine rağmen Sebilürreşâd dergisinin sayfaları arasında kalmış bu tefrika, edebiyatımızda tenkit geleneği açısından da önemli bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Ali Ekrem Bolayır şiirleri değerlendirirken belli bir plan takip etmiş. Önce şiiri bütünüyle vermiş, daha sonra şiirin kuvvetli ve zayıf yönlerine, edebi değerine, Âkif’in şiir toplamı içindeki yerine, muhatabı üzerindeki tesirine yer vermiş. Bir diğer husus ise sadece tenkit etmemiş, olumlu yönlerini, takdir ifadeleri ile birlikte zikretmiş. Bolayır, Âkif’i pek çok noktadan tenkit etmiş. Bunlardan bazıları: noksanlık ve fazlalık ifadeler içeren mısralara yer vermesi; hem söyleyişte hem manada tutukluk; vezin doldurmak için kelimat-ı zaide kullanması; asıl mevzudan sapıp başka mevzuları tasvire girişmesi… gibi hususlara yer verirken takdir ifadelerinde ise şu hususlara yer vermiş: şiirlerini “yaşadığı gibi yaşatmak” istemesi ve bu yoldaki başarısı, tasvirlerin güçlü, hazin, şairane oluşu; bütün bir tasvir levhasını bir kelimenin manasına sığdırabilmesi, en duyulmamış, görülmemiş fakat en tabii kafiyeleri seçerek şiir dilimizi zenginleştirmesi… gibi. Kitapta sıklıkla Âkif’in şiirlerinde tasvir ve tahkiye yolunu seçtiğini belirten Bolayır, Âkif’in çok bilinen şiirlerinden Seyfi Baba şiiriyle ilgili düşüncelerini sıralamış. Hem müstesna hem garip olarak nitelemede bulunan Bolayır, Seyfi Baba şiirinin çok sade bir şiir olduğunu ifade ederek şunları söylüyor: “Mehmet Âkif her zaman ulvi, fevkalade müstesna ve mümtaz, gayet bârik ve nâzân şiirler yazmıyor hatta ihtimal ki yazamıyor. Fakat sade, mahviyetli, rakik ve hazin şiirler yazıyor, hem de pek güzel yazıyor. Bu az muvaffakiyet değildir.” (s.101) Şiirin kimi yerlerinde de bazı beyitlerin kuvvetsizliğine rağmen ilavelerle sözü çoğaltmasını tenkit ediyor ve bunun gerekçelerini de sıralıyor: “Birincisi yazılıvermiş şeyleri çizmeye kıyamamak. Şair birçok kafiyeler buluyor, o kafiyeleri yerleştirmek için beyitler yazıyor. Bir kere de beyitler yazıldı mı onlara evladı imiş gibi dokunmaktan ihtiraz ediyor. (…) İkincisi şair, kendisinin pek güzel anladığı mealin başkalarına karanlık kalmasından çekiniyor, onu tefsire, teyide kalkışıyor.” (s.103) Âkif’in şiirinde sadeliği ve tesir gücü karşısında çarpıcı bir değerlendirme ise Hasta şiiri ile ilgili. Bolayır şiiri okuyup, öğrencilerle değerlendirmesini yaptıktan sonra sınıfta ara sıra duyulan hıçkırıklardan sonra sorar: “Bu şiiri nasıl buldunuz?” Umumi bir savt-ı bülend: “Pek güzel.” Dedim ki: “Size ben bundan çok güzel şiirler okudum. Daha geçen derste Abdülhak Hamid’in eserinden bir parçayı tetkik ettik. Acaba niçin o eserlerden hiçbiri size bu kadar tesir etmedi? Şimdi ağlıyorsunuz fakat neden dolayı ağlıyorsunuz, anlamak isterim?” Sınıfta bütün nazarlar ilk sırada oturan Kemaleddin’e yönelir. O da şu cevabı verir: “Bu şiir bize kendi halimizi tasvir ediyor, mektepli hayatını gösteriyor. İçimizden biri, -Allah esirgesin!- verem olsa da mektebden çıkarılsa biz ne hâle gireriz? İşte siz bu şiiri okurken biz bir arkadaşımızı karşımızda görür gibi olduk, onun için ağladık.” (s.71) Bolayır’ın metinlerinden her halükarda Âkif’in şiirleri konusunda hakkı teslim ettiği görülmektedir. Mehmet Narlı’nın Eleştirinin Eleştirisi kitabı Tanzimat sonrası kaleme alınan eleştiri metinlerini yeniden okuma ve anlamayı hedefliyor. Bir bakıma kitaba da adını verdiği üzere eleştirinin eleştirisini yapıyor. Kitap sadece eski metinler üzerine değil. Harf inkılabı öncesine ait metinlerden Yedi Meşale önsözü sonrasında Cumhuriyet’ten günümüze doğru bir seyir takip ediliyor. ... Devamını Oku

Bir lirayla 1930’ların İstanbul’una yolculuk ... Devamını Oku

“Bir tek lira saatlerce süren didinmeden sonra damla damla akan alın teri demektir. Onun varlığı bir insanı doyurur, yokluğu açlık demektir, ölüm demektir.” Kemal Ragıp Enson’un 1932 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen Bir Liranın Başından Geçenler adlı romanı Vakıfbank Yayınları arasında kitaplaştırılarak günümüz okuruyla buluşturuldu. Kitabı çağındaki eserlerden ayıran en önemli özelliği ise ilk kez Türk edebiyatında olayların bir nesnenin ağzından anlatılmasıdır. Uzun yıllar gazetelerde pek çok romanı yayımlanan Kemal Ragıp Enson aynı zamanda gazetelerde yazı dizileri de hazırlamış. Bunlardan birisi de Bir Liranın Başından Geçenler romanına da konu olan kumarhanelerdeki hayatlar üzerine olmuş. Sade ve akıcı bir üslupla kaleme alınan romanda bir liranın macerası bankadan çıkıp üç aylığını alan bir yaşlının cüzdanına girmesiyle başlar. İhtiyarın harcamaya kıyamadığı para ondan eşine geçer ve bir bohçanın dibinde saklanır. Evin genç kızı ise bir gün bu parayı çalar, babadan dayağı ise evin küçük oğlu yer. Bir liranın gözünden girdiği her insanın, her mekanın hikayesini ayrıntılı olarak okuyoruz. Bir lira ile birlikte okur 1930’ların İstanbul’unda farklı semtlere, farklı hayatlara doğru bir yolculuğa çıkıyor. Aynı zamanda paranın etrafında dönen hırslı, zavallı, yoksul, kumarbaz, bağımlı her yaştan insanın dünyasına şahit ediliyor. 1930’ların İstanbul’unda iyinin kötünün dünyasında gezerken aynı zamanda o dönemin İstanbul hayatına dair de pek çok şey öğreniyoruz. En son olarak ise bir yankesicinin avucuna düşen bir liranın buradan acı sonuna uzanan hikayesine şahit oluyoruz. Kemal Ragıp Enson bugün pek bilinmese de Cumhuriyetin ilk yıllarında rağbet gören bir kalem olarak romanları tefrika edilmiş ve sevilmiş bir yazar. Ancak romanı okuduktan sonra hayatını merak ettiğim de ayrıntılı bir bilgiye ulaşamadım. Kitabın girişinde yazar ile ilgili kısacık not şuydu: “Gazetecilik, çevirmenlik, tefrika roman yazarlığı yapmıştır. Bir İzdivâcın Hikâyesi, Kapalı Kutu, Yaşamak mı Bu?, Gizli Eller, Kalp Kalbe Karşı, Fırtına, Dünya Böyledir İşte, İç Güveysi, Adak, Hep O Masal, Acıların En Büyüğü romanlarını yazmıştır. Oğlunun vefatından sonra yazdığı Oğlumla Başbaşa kitabında, oğlunun hayatını, ölümünü ve yas sürecini anlatmıştır. 31 Temmuz 1954’te vefat etmiştir.” Vefatıyla ilgili ise Taner Ay’ın kaleme aldığı Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler kitabında yer alan haberler dikkatimi çekti. Buradan öğrendiğime göre Kemal Ragıp Enson ve eşi Fatine Enson’un tek evlatları Atıf 21 yaşında intihar ediyor. Bu acıya dayanamayan anne de bir hafta sonra intihar ediyor. Yazar Enson bu iki acı kayıptan sonra Oğlumla Başbaşa adlı bir kitap kaleme alıyor ve bu kitapta oğlunun ölümüne kadarki süreci anlatıyor. Kitap okurla buluştuktan üç gün sonra ise kendi canına kıyıyor. Bütün bu feci ölümler o yıllarda gazetelerde geniş şekilde yer buluyor. Kemal Ragıp Enson'un ve ailesinin de belki bir gün romanı yazılır. Kimbilir. Mehmet Şeker, bir anlatıcı. Yurdun dört bir yanından derlediği ‘yaşanmışlık’ları hikâye ediyor. Ortaya biraz hüzünlü, biraz mizahi ve fakat ‘gerçek ve sıcak’ metinler çıkıyor. ... Devamını Oku

Beyaz bir şehir: Ankara ... Devamını Oku

Ahmet İhsan Tokgöz, 1893’te, Ankara tren hattının açılması üzerine, İstanbul’dan bu şehre bir seyahat yapar. Yirmi altı yaşındadır. Yanında Âsım ve Mazhar adında iki arkadaşı vardır. Bunlardan Âsım’ın, bir süre önce İstanbul’da beraber matbaa kurduğu iki ortağından biri olduğunu tahmin edebiliriz. Tren bir boğazdan çıkıp bir tepeyi dolaşınca uzaktan “beyaz bir şehir” görünür. Burası Ankara’dır. O zaman Âsım Bey, Ahmet İhsan’a sorar “Hani ya Ankara ‘en kara’ tabirine layık olarak simsiyah görünecek diyordun?” Ahmet İhsan Tokgöz’ün Ankara izlenimlerini anlattığı yazıları Necati Tonga tarafından bir araya getirilerek Ankara Yazıları adıyla, Büyüyenay Yayınlarının Şehir Kitapları serisi içinde çıktı. Tokgöz deyince ilk akla gelen onun Türk matbaacılığına olan katkılarıdır. Özelliklerinden bir diğeri de onun bir seyahat yazarı olmasıdır. Ankara’ya bu seyahatinde de bir gazeteci ve seyyah dikkatiyle şehri gezmiş, izlenimlerini dönüşte bir seri halinde Servet-i Fünûn’da yayımlamıştır. Aslında Ahmet İhsan’ın Ankara’ya bu ikinci gelişidir. İlk gelişi 1880 yılında, on üç yaşındayken, babasının Ankara Defterdarı olması üzerinedir. Bursa’dan ailecek, yolların kötülüğü sebebiyle sıkıntılı geçen bir seyahatleri olmuştur o zaman Ankara’ya. Ahmet İhsan’ın şehre ait bu ‘en kara’ izlenimi o yıllardan kalmadır. Şehrin kazandığı bu beyaz yüz, bu yeni gelişinde Ankara Valisi olan, Abidin Paşa’ya ait olmalı. Nitekim trendeki posta memuru da “Evet, Ankara vaktiyle öyle idi ama şimdi evleri badana ettiler de dediğiniz gibi en beyaz oldu.” Abidin Paşa valiliği sırasında Ankara’ya birçok hizmetlerde bulunmuştur. Altyapı hizmetleri yanında şehre sağlık ve eğitim alanıyla ilgili bazı binalar onun zamanında kazandırılmış, Eymir Gölü’nden şehre su sağlanmış, demir yolu onun gayretleriyle Ankara’ya kadar getirilmiştir. Nitekim bu 1893 seyahatinde Ahmet İhsan Bey, eserlerine “meftun” olduğu Abidin Paşa’yı da ziyaret edecek, onunla tanışma şerefine erecek ve Paşa onları “Abidin Paşa Köşkü” diye bilinen evinde bir gece misafir de edecektir. Bilindiği gibi Abidin Paşa, siyasi hayatının dışında Mesnevî “şârihi” olarak tanınmış, kültürlü, edîb bir insandır (Abidin Paşa, Necip Fazıl’ın gençlik arkadaşı ressam Abidin Dino’nun dedesidir). 1893 seyahati birçok bakımdan dikkat çekici ayrıntılar içeriyor. Mesela yolcular garda trenden inince önce görevlilerce yol tezkereleri (“Mürûr Tezkeresi”) gözden geçirilir. Osmanlı döneminde bir şehirden bir başka şehre giderken bir çeşit ülke içi pasaport anlamına gelen bu belgeler alınıyordu. Bu uygulamanın iç göçü denetim altında tutmak, vergi ihlalini önlemek gibi amaçları bulunuyordu. Ahmet İhsan ve arkadaşları, kontroller bittikten sonra gardan bindikleri lando arabayla, güzel bir şoseden Ankara’ya, İsmail Efendi Oteli’ne ulaşırlar. Bu otel, Ankara’nın o dönem hayatında ve daha sonraki yıllarda önemli bir yeri bulunan meşhur Taşhan’dır. Yazar ‘şehrin girişinde pembe, taştan kârgir bir bina’ olarak bahsediyor ondan. Otelin içi hiç de umdukları gibi çıkmaz; bir kere içeriye iğrenç bir koku hakimdir. Yemekhanedeki masa örtüleri de bir hayli kirlidir. Asıl zorluk uyku için yataklarına uzandıktan sonra ortaya çıkar. Odayı sivrisinekler istila eder. Nice sonra “ayakta çorap, elde eldiven yüzde mendil olarak bir zayıf uykuya” dalabilirler. Ertesi gün, ziyaretinde bulundukları Abidin Paşa, onları akşama yemeğe ve evinde kalmaya davet edince biraz mahcup olsalar bile nasıl teşekkür edeceklerini bilemezler. Ahmet İhsan, dikkat çekici ayrıntılarla kaleme aldığı bu seyahatinde yazıyı tamamlayan bir unsur olarak fotoğraf çekmeyi de ihmal etmez. Batılı standartlarda bir seyyah, bir gazeteci tavrı onda doğal bir haldir adeta. Fotoğraftan söz etmişken Ankara Yazıları kitabındaki fotoğraflara da değinmeden geçemeyeceğim. Değişik arşivlerden temin edilmiş döneme ait ilgi çekici Ankara fotoğrafları bunlar. Kitaba ayrı bir değer katıyor. Her kitapta göremeyeceğimiz bir baskı kalitesine ulaşmış yayınevi. 1893 seyahatinde Ahmet İhsan ve arkadaşları, şehri yer yer ayrıntılı olarak gezerler. Ankara Kalesi’ne çıkarlar, çarşıyı dolaşırlar. O dönemde küçük bir Anadolu kasabası olan şehirde, güneşte kurutulmak üzere sokağın tenha köşelerine dizilmiş tezeklere, onları hazırlamak için kullanılan tezgahlara da rastlarlar. İlk görmeye bunların ne olduğunu anlayamazlar. Çarşıda bugünkü “milyoncu” dükkanlarına benzer şekilde “her şeyci” diyebileceğimiz dükkanları görürler: Mesela bir bakkaliye dükkanında kereste, çivi, kürek, orak, boya aletleri hatta giysi de satılmaktadır. Yazarın benim dikkatimi çeken bir benzetmesi de var yazmak istediğim: Tren vagonlarından “müteharrik odalar” diye söz ediyor bir yerde (Sezai Karakoç’un bir şiirinde tren için kullandığı “hız kazanmış kristal camlar” imgesini hatırladım bunu okurken). Kitabın ilgi çekici yönlerinden biri de yazarın çocukluğunda bir süre yaşadığı Ankara’ya 1893’teki ziyaretinden sonra 1927 ve 1931 yıllarında yaptığı seyahatleri anlatan yazılarının da alınmış olması. Böylece XVIII. yüzyılın sonunda bir Osmanlı şehri olarak görünümlerine tanık olduğumuz Ankara’nın Cumhuriyet’in kuruluşundan sonraki ilk dönemlerine de tanıklık ederiz. Başkent olarak şehrin ilk on yılı! Bazılarınca Ankara’yla İstanbul’un karşı karşıya getirilip Ankara’nın övülmesi buna karşılık İstanbul’un küçümsenmesi, hatta nedense aşağılanma ihtiyacı duyulması! Ahmet İhsan da o günlerin bu akımından kendini kurtaramaz. 1927 yılında artık yataklı vagonla seyahat ettiği trenle Ankara’dan İstanbul’a dönerken şöyle bir “hülasaya” varır: “İstanbul’da bedbinlik, Ankara’da nikbinlik./İstanbul’da menfi ve Ankara’da müspet hayat./İstanbul’da gevşek ve uyuşuk, Ankara’da çalışan ve faal hayat./İstanbul’da her şey köhneleşiyor, Ankara’da her şey yeni.” Bu da bir dönemdi herhalde. Zihniyet analizi yapacaklara bırakalım değerlendirmesini. Bir hatırlamayla daha bitireceğim sözlerimi: Yıllar önce klasikler arasında yayımlanan Puşkun’nin Seçme Yazıları’nı okurken şairin Petersburg ile Moskova’yı karşılaştırmalı ele alan seyahat yazılarını okumuştum, o geldi aklıma. Süleymaniye Camii’nin herkeste farklı bir karşılığı olabilir. Ama şairlerde onun bambaşka bir karşılığının olduğunu düşünüyorum. Mehmet Akif’in “Süleymaniye Kürsüsünde”si, Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”sı ilk aklıma gelen şiirler. ... Devamını Oku

Her yazar anlatmaya kendinden başlar ... Devamını Oku

Her yazar anlatmaya önce kendinden başlar. Anıları, tecrübeleri ve kayıpları hayal dünyasının kapısını aralar. Belleğindeki birikimi yeteneğiyle birlikte örer. Varolmayan ama var olmaya müsait bir kurguya imza atar. Son Osmanlı sultanlarından V. Murad’ın torunu olan Kenize Mourad’ın (Murad) da önce gazetecilikle başlayan ardından yazarlığa dönüşen yazı macerası böyle ortaya çıkıyor. Mourad, romanları ve anlatılarıyla yapılan haksızlıkları, unutulmaması gereken kahramanlıkları geçmiş zamanın sarmaşıklaşmış kolları arasından çekip çıkarıyor. Kalemi, yalnızca ailesi ve atalarıyla değil, soyundan geldiği Osmanlı hanedanının sınırları kadar geniş bir coğrafyayla ilgileniyor. Sorbonne’da sosyoloji ve psikoloji eğitimi alan Mourad, 15 yıl boyunca muhtelif dergi ve gazetelerde yer alıyor. Bir muhabir olarak Bangladeş’ten İran’a, Pakistan’dan Etiyopya’ya farklı coğrafyalara seyahat ediyor. Belleğindeki birikimi kaleme almaya ise önce kendi ailesinden başlıyor. 1987 yılında ilk kitabı “De la part de la princesse morte”, Saraydan Sürgüne’yi kaleme alıyor. Murad, hiç tanımadığı annesi Selma Sultan’ın hikâyesini konu ediniyor. Roman, henüz küçük bir çocuk olan Selma Sultan’ın annesi V. Murad’ın kızı Hatice Sultan’a dedesinin kardeşi Sultan II. Abdülhamid’in öldüğünü haber vermesiyle başlıyor. Tarihi olayları hanedanın içerisinden bir bakış açısı ile anlatan romanda, aile bağları ve ülke yönetimi arasındaki pamuk ipliğini gözler önüne seriyor. Tüm zorlu şartlara rağmen güçlü görünmeye çalışan bir imparatorluk ailesi, saltanatın kaldırılması ve sürgün… Hanedanın minik sultanı Selma, Lübnan’da “yamalı çoraplı prenses” oluyor. Annesi Selma Sultan’ın hikâyesinin bittiği yerde, Kenize’nin hikâyesi başlıyor. Murad’ın 1998 yılında sürgündeki aile hikâyesinin ikinci kuşağını -dolayısıyla kendini- anlattığı ikinci kitabı “Le Jardin de Badalpur”, Badalpur Bahçesi aynı zamanda sürgünde doğan/yetişen tüm hanedan mensuplarının ortak yarasına odaklanıyor: Batı ve Doğu arasındaki kimlik problemlerine. Başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa’da iki romanıyla büyük bir yankı uyandıran Mourad, üçüncü kitabında Doğunun masalsı geçmişini bir kenara bırakıyor. 15 yıllık Orta Doğu muhabirliği tecrübeleriyle yola çıkıyor ve soluğu Filistin’de alıyor. En uzun huzur ve barış dönemini atalarının hüküm sürdüğü yıllar olan Filistin’de İsrail işgalinin günlük hayata nasıl yansıdığını izliyor. Halktan insanlarla konuşan ve her iki tarafı da dinleyen Mourad, dört ay sonunda edindiği izlenimlerini Toprağımızın Kokusu - Filistin ve İsrail’in Sesleri kitabında anlatıyor. Romancı duyarlılığını gazetecilik deneyimiyle birleştirip ortaya çıkardığı çalışma, çatışmanın gerçek kurbanlarının sesleriyle ilk kez bu kadar gerçek ve çıplak olarak su yüzüne çıkarıyor. Evi üç kez yerle bir edilen bir Filistinli, Filistinliler için mücadele eden İsrailli bir komite ve yöneticisi, bebeğini kocasından uzakta doğurmak zorunda kalan Kudüslü bir kadın, 18. yaşını yapayalnız kutlamak zorunda bırakılan hevesli bir genç, güzel sanatlar okumak için ailesinden ayrılan ve ailesi ile yalnızca telefonla görüşebilen ressam Yusuf, tenefüs zili çalmasıyla okul bahçelerinde patlayan bomba ile karşılaşması muhtemel yüzlerce çocuk… Kenize Mourad, dinlediği anıları aktarırken şaşkınlıktan zaman zaman mimiklerini tutamadığını da satırlara ekliyor. Filistinliler ona anlattıklarının uydurma değil gerçek olduğunu hesaplamak için tarihi, mahkeme kararlarını, haberleri şahit gösteriyorlar. Oysa Mourad Filistinlilere değil, bir milletin bu kadar zalimleşebileceğine inanamıyor. Mourad, anılarında yer verdiği Filistinlileri korumak için bir çoğunun adını ve yer isimlerini değiştirmiş. Oysa Filistinlilerin böyle bir çekincesi olmadığını kitabının önsözünde şu cümlelerle ifade ediyor: “Filistinlilerle yaptığım görüşmelerde, bana hikâyelerini anlatan insanları korumak amacıyla, kişi ve yer adlarının çoğunu değiştirdim. Bazen bunu yaptığımda, bana buna gerek olmadığını, yaşamlarının zaten ölümden farksız denilebilecek kadar çekilmez olduğunu söylediler.” Toprağımızın Kokusu - Filistin ve İsrail’in Sesleri kitabından sonra tüm Fransız basını tarafından görmezden gelinse de Mourad, elindeki kalemi bırakmıyor. Köklerine saygıyla bu kez yönünü annesinin kökeninden babasının kökenine çeviriyor ve Hint Racası babasının ülkesinden güçlü bir kadının hikâyesini anlatmaya koyuluyor. Kuzey Hindistan’daki Awadh Krallığı’nın Begüm Hazret Mahal’in az bilinen hikâyesini konu ettiği Begüm - Bir Devrimin Ruhu romanında İngiliz işgaline karşı 1857 yılında gerçekleşen ve Begüm’ün bizzat başını çektiği Sipahi Ayaklanması’nı anlatırken bugünün dünyasına da göz ardı edilemeyecek göndermelerde bulunuyor. Mourad’ın Everest Yayınları arasından okuyucu ile buluşan son kitabı ise “Au Pays des Purs” Pak İnsanlar Ülkesi. Kurgusuyla bu kez okuyucularını Pakistan’a götüren Mourad, sarsıcı bir aşk romanına imza atıyor. Tarihi anlatılardan sıyrılarak günümüze odaklanan bu hikâyede kendisi gibi Fransız bir gazeteci olan Anne, nükleer güce sahip tek Müslüman ülke olan Pakistan’da bir araştırma yürütüyor. Roman ayrıca Pakistan’da bulunan farklı taraflar üzerinden küçük liman şehri Gwadar etrafında, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan gerilimi de konu ediniyor. Yazar Özgür Aras Tüfek’e çocuk edebiyatı ile ilgili sorularımızı yönelttik. Tüfek, hayatı anlama yolunda bocalayan, kendisini salyangoz sanan bir sümüklü böceğin yolculuğunu anlattığı Evsiz Ben’in Hikâyesi ile ilgili olarak “Hepimiz aslında içine düşüverdiğimiz yeryüzünde evimizi arıyoruz. Benim evim; okuduğum, yazdığım, anlattığım ve yaşadığım hikâyelerdir” diyor. ... Devamını Oku

Pergelin iğnesini doğru sabitlemek ... Devamını Oku

Siz, elinizdeki bu dergiyi okurken, işgalci güç İsrail’in Gazze’de yaşayan çoğu kadın ve çocuk 2,3 milyon Filistinli’yi hedef alan etnik temizlik ve soykırım girişimi 100 günü geride bırakmış olacak. ABD’nin sınırsız desteğiyle Filistin’i hedef alan bu hayasızca akının karşısında Filistinliler, gazeteci Wael Dahdouh’un kişiliğinde gördüğümüz dik ve sağlam duruşlarıyla tüm insanlığı bir sınavdan geçiriyor. Ailesinin önemli bir kısmını İsrail saldırılarında kaybeden gazeteci Dahdouh, en acılı anında bile vakur tavrından ödün vermeden ne diyor; “Bu topraklarda yaşamak bunu gerektirir. Onda doğduk, onda büyüdük ve onda yaşadık. Ve elbette bedelini ödemeye hazırız.” Bu sözler aslında, milyarlarca insanın içinden geçen şu soruya bir cevap: “Nasıl oluyor da ellerinde hiçbir şey olmayan Filsitinliler, dünyanın en büyük ve zalim savaş makinası karşısında 75 yıldır direnebiliyor?” Wael’in verdiği cevabın ardındaki sır ise Filistinlilerin pergelin ayağını doğru noktada sabitlemesinden geçiyor. O sabit nokta Filistin’in kendisidir. Bu yorumu çıkarmamda, 2023 yılında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı görevine atanan Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın taze taze matbaadan çıkan kitabı Öze Yolculuk yardımcı oldu. Entelektüel birikimini, devlet adamlığı tecrübesiyle harmanlayan İbrahim Kalın, kitabının bir bölümünde Batı sonrası bir küresel düzen arayışında Türkiye’nin yönünü nasıl belirlediğine değinirken kullandığı pergel metaforuyla yolu açıyor: “Kural, pergelin iğnesini doğru yere sabitlemektir. Bizim için pergelin iğnesini sabitlememiz gereken yer, Anadolu irfanı geleneğidir…Pergelin iğnesini doğru sabitledikten ve kendi merkezimizin farkına vardıktan sonra yetmiş bin alemi istediğimiz gibi merakla, tecessüsle, heyecanla ve keyifle gezebiliriz.” O halde Filistin’in de bir direnme irfanı var ki, bunca şiddetli yele ve fırtınaya rağmen eğilmeden topraklarında durabiliyorlar. Vatanlarını evlerinin anahtarlarıyla yanlarında taşıyorlar. Filistinlilerin, işgalin onlarca yıla yayılan sistematik şiddetine ve dayatmalarına rağmen özlerini ve özne olma vasıflarını kaybetmemiş olması da bu direnişte öneme sahip. İbrahim Kalın, kitabında özünü korumak için en önemli hususiyetin, mutluluğu aramayı “geçici olanda değil” geçici olmayan, daimi ve ebedi olana tutunmak, olduğunu belirtiyor. Bu noktada aklıma, İslam’ın ilk kıblesi, Mescid-i Aksa geliyor. Filistin’in ulusal kimliğinin de bir parçası olan bu kutsal mabedin varlığı, işgalci sistem karşısında Filistinlilere ayrı bir ruh üflediği, özlerini korumasına yardım ettiği anlaşılıyor. O nedenle ki, işgalci güç her fırsatını bulduğunda Mescid-i Aksa’ya müdahale etme ve onu ele geçirme fırsatı kolluyor. Filistin’in aklının ve kalbinin Aksa’da var olduğunu biliyor. Elbette, Gazze’de yüz günü aşkındır yaşanan katliamlar karşısında elimizden bir şey gelmemesi, bizleri hem zihnen hem de ruhen oldukça zorluyor. Beşikteki bebeklerin bir tonluk bombalarla öldürülmesi karşısında susmasak da gürleyemiyoruz. Burada elbette İslam ülkelerinin, Batılı devletler karşısında dağınık görüntüsü de hepimiz tarafından sorgulanıyor. Kriz çözme kapasitesi ve mekanizmasını kurmamış olmanın önemli eksikliklerimiz arasında olduğu görülüyor. İşe, Dünya’nın “oluş ve bozuluş” alemi olduğunun bilincine varmakla başlamak gerektiğini belirten Kalın, “Bireyler, toplumlar, milletler, devletler ve medeniyetler bu geçreği kabul edip krizlere çözüm üretebildikleri oranda ve müddetçe ayakta kalırlar… Önemli olan risk yönetme ve çözüm üretme kabiliyetini canlı tutmak ve yeni sınamalar karşısında sürekli geliştirmektir” değerlendirmesiyle bize önemli bir pencere açıyor. Türkiye’nin geçen yirmi yılda bu kapasitesini önemli ölçüde geliştirdiğini ve bir rol model olarak çevre coğrafyasına uygulamalı örnek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu birinci şartın dışında, İslam dünyasını tek bir parça olarak görme yerine, birçok farklı parçanın zenginliğine sahip bir yapı olarak görmenin önemine de vurgu yapılıyor. Yani, “Kesrette vahdet, çokluk içinde birlik, birlik içinde kuvvet ilkesiyle hareket etmek gerekiyor.” Türkiye’nin rolü bu noktada önemli. Son 20 yılda çevre bölgelerle ilişkimizin özünü yeniden keşfederken aslında karşılıklı alışveriş ve birlikteliğe giden yolun da inşa edildiğine şahit oluyoruz. Türkiye’nin tüm ekonomik ve siyasi baskılara rağmen başarılı olduğunu gören İslam ülkeleri ve emperyalizme karşı mücadele veren ülkeler de, kendi özlerini keşfetme ve inanma yoluna giriyor. 200 yıldır Dünyamızı cenderesine alan Batılı düzenin kolay kolay egemenliğini bırakmayacağı açık. Filistin topraklarında yaşananlar karşısında gösterdikleri refleks bunun en açık kanıtı. Kurdukları düzenin ancak kendi çıkarlarına hizmet etmesini amaçladıkları da aşikar. Kalın, Öze Yolculuk’ta bu çürümüş yapının yerini alması gereken insan merkezli yapıyı, şu şekilde tasvir ediyor: “Düzen, ancak insanın gerçek hedefine ulaşmasına imkan sağlayacak bir güvenlik ve özgürlük alanı inşa ettiği zaman düzendir.” Bir kitap eki için yazılan bu yazıda elbette İbrahim Kalın’ın okumaya ilişkin görüşlerine yer vermemek olmaz. Öze Yolculuk ilk elime geçtiğinde, ki bunun bende çok hoş bir anısı var, sayfaları karıştırırken karşıma ilk çıkan hususlardan birisi Kalın’ın okuma alışkanlığı olması bir tesadüf sayılamaz. Şöyle diyor Kalın, “Ben elimde kalem olmadan kitap okuyamam… Çünkü okurken kalemin yürümesi, insanın okuduğu şeye tam manasıyla odaklanması ve nüfuz etmesi demek.” Bu noktada aynı hissiyatı paylaştığımı görmek bana ayrı bir mutluluk verdi. Güney Koreli yazar ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han’ın kaleme aldığı Ötekini Kovmak/Günümüzde Toplum, Algı ve İletişim, Ketebe Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Han’ın aynının cehennemini yaşayan günümüz insanı için bir rehber niteliği taşıyan eseri, neoliberalizmi, mesafesizleşmeyi, sosyal medyadaki erezyonu, like toplumunu, sesin ve bakışın yok olmasıyla ortaya çıkan narsizmi, kaygılarla boğuşan insanı ve daha pek çok güncel konuyu mercek altına alıyor. ... Devamını Oku

Somali'den Etiyopya'ya tehdit gibi uyarı: Ölülerini taşıyarak geri çekilecekler ... Devamını Oku

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, Etiyopya hükümetinin Somali topraklarına "müdahale" etme ihtimaline karşı uyarıda bulundu. Başkent Mogadişu'da katıldığı programda açıklama yapan Barre, Etiyopya-Somaliland arasındaki denize erişim anlaşmasının hükümsüz olduğunu belirtti. "Etiyopya, Somali'nin topraklarına müdahalede bulunamaz. Eğer böyle bir girişimde bulunurlarsa, ölülerini taşıyarak geri çekilecekler. Somali toprakları şarkılarla veya tehditlerle elde edilemez." Somali hükümeti, Etiyopya'nın, tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland'la denize erişim anlaşması yapması üzerine büyükelçisini Etiyopya'dan geri çekmişti. Somali'den 1991'de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland, 1 Ocak'ta imzalanan mutabakat zaptıyla Etiyopya'ya ticari ve askeri amaçlar için kıyılarını kullanma izni vermişti. Somaliland nihai anlaşmanın imzalanmasıyla Etiyopya'nın kendisini bağımsız olarak tanıyacağını duyurmuştu. Somali'de yüzlerce kişi Somaliland ile anlaşan Etiyopya'yı protesto etmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Somali'ye uyguladığı silah ambargosunu kaldırma kararıyla ülkesinin artık ihtiyaç duyduğu tüm silahları teminde özgür olduğunu söyledi. Somali'de terör örgütü Eş-Şebab'a yönelik operasyonda 33 örgüt mensubunun öldürüldüğü bildirildi. Xarardheere Bölge Komiseri Muhammed Yusuf, basına yaptığı açıklamada, Mudug bölgesinde Eş-Şebab'a yönelik operasyon düzenlendiğini bildirdi. Yusuf, operasyonda 33 örgüt üyesinin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. ... Devamını Oku

Antalya'da otomobil şarampole devrildi: Ölü ve yaralılar var ... Devamını Oku

Alınan bilgiye göre, Umut A'nın kullandığı 07 VP 595 plakalı otomobil, Varsak bölgesindeki Hamza Taş Caddesi'nde rampadan inerken kaldırıma çarpıp şarampole devrildi. Kazada, otomobildeki Ali Erdemir ile Fatma Zehra Özdil yaşamını yitirdi, sürücü ile araçtaki 37 haftalık hamile olduğu belirtilen Kezban Nur A, ağır yaralandı. Araçta sıkıştıkları yerden itfaiye ekiplerince çıkarılan yaralılar, 112 Acil Sağlık ekiplerince hastaneye kaldırıldı. Cenazeler, Antalya Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü. Hatay'ın Dörtyol ilçesinde henüz belirlenemeyen bir nedenle direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu bariyerlere çarpan otomobilin sürücüsü hayatını kaybetti. Brezilya'da turist otobüsü ile kamyonun çarpışması sonucu 25 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi yaralandı. Ölenlerin çoğunun turist olduğu kazaya ilişkin soruşturma başlatıldı. İstanbul Esenyurt'ta İETT otobüsü refüjdeki direğe çarptı. Kazada 1'i çocuk 5 yolcu yaralandı. Otobüste sıkışan şoförü kurtarma çalışması sürüyor. ... Devamını Oku

Otomobil bariyerlere çarptı: Sürücü hayatını kaybetti ... Devamını Oku

Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bariyerlere çarpan otomobilin sürücüsü hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Faruk Çetin (32) idaresindeki 42 GV 217 plakalı otomobil, Adana-İskenderun Otoyolu Özerli Mahallesi mevkisinde, henüz belirlenemeyen bir nedenle kontrolden çıkarak bariyerlere çarptı. İhbar üzerine olay yerine sevk edilen sağlık ekipleri, sürücünün öldüğünü tespit etti. Çetin'in cenazesi, incelemelerin ardından Dörtyol Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. İstanbul Avcılar, D-100 Karayolu'nda zincirleme kaza meydana geldi. Üç otomobilin karıştığı kaza sonucu bir kişi yaralandı. Brezilya'da turist otobüsü ile kamyonun çarpışması sonucu 25 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi yaralandı. Ölenlerin çoğunun turist olduğu kazaya ilişkin soruşturma başlatıldı. İstanbul Başakşehir'de sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği otomobil refüjü aşarak geçtiği karşı başka bir otomobile çarptı. Meydana gelen feci kaza sonucu dört kişi hayatını kaybetti. ... Devamını Oku

İspanya Süper Kupa Şampiyonu Real Madrid ... Devamını Oku

Real Madrid, İspanya Süper Kupa karşılaşmasında Barcelona'yı 4-1 mağlup ederek şampiyonluğa ulaştı. Madrid'e kupayı getiren golleri dakika 7', 10', 39' Vinicius Jr(3) ve 64' Rodrygo kaydetti. Barcelona'nın tek golü ise dakika 33' Robert Lewandowski'den geldi. Barcelona'da 71. dakikada Ronald Araujo ikinci sarı karttan kırmızı kart görerek oyun dışında kaldı. Real Madrid, 13. kez İspanya Süper Kupası'nı müzesine götürmüş oldu. Milli oyuncumuz Arda Güler, karşılaşmada forma şansı bulamazken Madrid devindeki ilk kupasını kazanmış oldu. İspanya Süper Kupa'da oynanan derbide Real Madrid, normal süresi 3-3 biten maçın uzatma devrelerinde Atletico Madrid'i 5-3 yenerek finale yükseldi. Arda Güler, 112. dakikada oyuna girdi. Eflatun-beyazlılara turu getiren gollerin milli futbolcunun oyuna dahil olmasıyla gelmesi dikkati çekti. Arda Güler maç sonu verdiği röportajda iddialı açıklamalarda bulundu. İspanya Kral Kupası son 32 maçında Real Madrid deplasmanda, İspanya 4. Lig 1. Grup'ta son sırada bulunan Arandina'yı 3-1 mağlup etti. Karşılaşmaya ilk 11'de başlayan ve ilk defa Real Madrid forması giyen Arda Güler, gösterdiği başarılı performansla herkesi kendisine hayran bıraktırdı. Tüm dünya Arda Güler'i konuşurken, Real Madrid Başkanı Florentino Perez'in, genç yıldızı sahada gördükten sonraki tepkisi ise büyük yankı uyandırdı ... Devamını Oku

Fatih Terim'in çalıştırdığı Panathiniakos AEK deplasmanında son dakikada yıkıldı ... Devamını Oku

Yunanistan Süper Ligi'nin 18. haftası Atina derbisine sahne oldu. AEK ve Fatih Terim'in çalıştırdığı Panathinaikos, karşı karşıya geldi. AEK'in golleri dakika 24. dakikada ve 90+6. dakikada Garcia kaydederken Panathiniakos'un gollerini 31. dakikada Jedvaj ve 66. dakikada Willian Arao attı. Fatih Terim döneminde çıktığı üç maçı da kaybetmeyen Panathinaikos puanını 41 yaptı. AEK ise puanını 39'a yükseldi. ... Devamını Oku

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Jehezkel hakkında soruşturma başlattı ... Devamını Oku

Antalyaspor-Trabzonspor karşılaşmasında attığı golden sonra yaptığı soykırım sevinci ile terör devleti İsrail'in katliamlarını destekleyen Sagiv Jehezkel hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı. "Bugün oynanan Antalyaspor-Trabzonspor Süper Lig müsabakasında attığı golden sonra İsrail’in #Gazze'de yaptığı katliamı destekleyen çirkin hareketi nedeniyle İsrailli futbolcu Sagiv Jehezkel hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’ suçundan adli soruşturma başlatılmıştır. 100 günü aşkın süredir, çocuk-kadın, genç-yaşlı demeden Gazze’de soykırım yaparak insanlık suçu işleyen İsrail’in saldırılarını bir kez daha lanetliyorum. Filistinli mazlumların her zaman yanında olmaya devam edeceğiz." ... Devamını Oku

Yoğun kar yağışı yolları kapadı: Artvin'de eğitime kar engeli ... Devamını Oku

Artvin'de yaşanan olumsuz hava koşulları nedeniyle taşımalı eğitim kapsamındaki öğrenciler için eğitime 1 gün ara verildi. Valilikten yapılan açıklamada, olumsuz hava koşulları sonrası bu gece buzlanma riski bulunduğu aktarıldı. Buzlanma riski nedeniyle Artvin'de tüm ilk ve orta dereceli okullarda, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile halk eğitim merkezlerinde 15 Ocak Pazartesi günü, sadece taşımalı eğitim yapan öğrenciler için eğitime ara verildiği kaydedildi. Trabzon'da etkili olan karlı ve buzlu hava eğitimi de etkiledi. Trabzon Valiliği, hafta sonu etkili olan karlı ve buzlu hava nedeniyle pazartesi günü taşımalı eğitime bir gün ara verileceğini duyurdu. Meteorooji Genel Müdürlüğü'nün kar ve yağış uyarılarının ardından sıcaklıklar 10 derece birden düştü. Tekirdağ'da kuvvetli rüzgar etkili olurken, kentin bazı kesimleriyle Edirne'nin Keşan ilçesinde ise kar yağışı başladı. 16 il için yapılan sarı kodlu uyarıların ardından ilk tatil haberi de geldi. Tekirdağ İl Milli Eğitim Müdürlüğünden yapılan açıklamada, meteoroloji raporlarına göre, yaşanan olumsuz hava koşulları ve şiddetli kar yağışı nedeniyle bazı ilçelerde bugün öğleden sonra bazı ilçelerde de bugün ve yarın eğitime ara verildiği belirtildi. İzmir'in Karaburun ilçesinde etkisini gösteren sağanak ve şiddetli fırtına, hayatı olumsuz etkiledi. Fırtına sebebiyle hasar alan Küçükbahçe İlkokulu'nda tadilat sebebiyle eğitim öğretime üç gün süreyle ara verildi. ... Devamını Oku

Sahil Güvenlik Çanakkale açıklarında 39 düzensiz göçmeni yakaladı ... Devamını Oku

Ayvacık açıklarında tespit edilen hareketli lastik bot, Sahil Güvenlik botu "KB-111" tarafından durduruldu. Lastik bot içinde Afganistan uyruklu 39 düzensiz göçmen olduğu belirlendi. Karaya çıkarılan düzensiz göçmenler, işlemlerinin ardından Ayvacık Geri Gönderme Merkezi'ne teslim edildi. Muğla'nın Milas, Fethiye ve Datça ilçelerinde, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkmaya çalışan 47 düzensiz göçmen yakalandı. Yakalan düzensiz göçmenler jandarmadaki işlemlerinin ardından Muğla İl Göç İdaresine teslim edildi. İl Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şubesi ekipleri, Plaka Tanıma Sistemi (PTS) kontrolleri sırasında şüphelendiği bir minibüsü takip ederek Konya-Ankara kara yolunda durdurdu. Yapılan kontrolde 16 koltuk kapasiteli araçta Suriye uyruklu 35 düzensiz göçmen yakalandı. İzmir'in Menderes ilçesi açıklarında Yunanistan unsurlarınca geri itilen can salları içerisindeki 57 düzensiz göçmen kurtarıldı. Yasa dışı yollarla yurt dışına çıkmak isteyen 43 göçmen ise yakalandı. Karaya çıkartılan göçmenler, Geri Gönderme Merkezine sevk edildi. ... Devamını Oku

Skandal sevincin yankıları sürüyor: "Antalyaspor hükmen mağlup edilmeli" ... Devamını Oku

Antalyaspor'un İsrailli futbolcusu Sagiv Jehezkel'in Trabzonspor maçında attığı golden sonra yaşadığı sevinç kamuoyunda büyük tepki gördü. Yaşanan bu skandal soykırım sevincin ardından eski hakem ve futbol yorumcu Ahmet Çakar, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda Antalyaspor'un hükmen mağlup sayılması gerektiğini belirtti. "Antalyaspor'un İsrailli oyuncusunun yaptığı “Ağır ideolojik ve soykırımı destekleyen “propagandası nedeniyle disiplin talimatının 52. Maddesi uyarınca Antalyaspor hükmen mağlup edilmelidir" Antalyaspor un israilli oyuncusunun yaptığı “Ağır ideolojik ve soykırımı destekleyen “propagandası nedeniyle disiplin talşmatının 52. Maddesi uyarınca Antalyaspor hükmen mağlup edilmelidir. Çocukların katledildiği bir savaşta işgalci İsrail'den yana bir tutum sergileyen oyuncunun ideolojik propagandadan PFDK'ya sevk edilebileceği oyuncu ve kulübün 42. maddeden ceza alabileceği aktarıldı. "TFF'nin disiplin talimatında Irk, dil, din, etnik köken ayrımcılığı veya herhangi bir şekilde ayrımcılık yaparak insanlık onurunu zedeleyen futbolculara 4 ila 8 müsabakadan men cezası verilebiliyor. Ayrıca ihlalin ağırlığına göre veya tekerrür halinde, kulübe bir veya daha fazla müsabakayı seyircisiz oynama, saha kapatma, hükmen mağlubiyet, puan silme ve ihraç gibi ek cezalar da verilebilir" Süper Lig ekiplerinden Antalyaspor, Trabzonspor maçında yaptığı gol sevincinde işgalci İsrail'i destekleyen futbolcu Sagiv Jehezkel'in kadro dışı bırakıldığını açıkladı. Antalyaspor'un Trabzonspor karşısında bulduğu beraberlik golünü İsrailli futbolcu Sagiv Jehezkel attı. 28 yaşındaki futbolcu attığı golden sonra el bileğindeki yazıyı kameralara gösterdi. Yazıda 7 Ekim 2023 gününe dikkat çekilmesi ve davut yıldızının bulunması, sosyal medyada tepki çekti. Futbolseverler, Jehezkel'in çocukların öldürüldüğü savaşta İsrail'e destek mesajı gönderdiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu belirtti. ... Devamını Oku

Fotoğrafı yürekleri dağlamıştı: Şehit Gökhan Kılıç'ın babası Mehmet Kılıç vefat etti ... Devamını Oku

Dört yıldır uzman çavuş olarak görev yapan ve 3 aylık evli olan 25 yaşındaki Uzman Çavuş Gökhan Kılıç 2017'de Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik gerçekleşen Fırat Kalkanı Harekatı'nda terör örgütü DEAŞ üyeleriyle çıkan çatışmada şehit olmuştu. Tabuta Sığmayanlar'da bu hafta Suriye'nin kuzeyindeki El Bab bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş Gökhan Kılıç'ın aziz hatırasını yâd ediyoruz. Yapım Yönetim: Ender Çınar Kamera: Recep Çelik / Mehmet Miraç Çiçek Kılıç'ın, Adana merkez Yüreğir ilçesi Sarıçam Mahallesi'nde yaşayan ailesine şehadet haberi verildiğinde baba Kılıç'ın o anını gösteren fotoğraf karesi tüm Türkiye'yi etkilemişti. Mehmet Kılıç bugün hayatını kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde bir üs bölgesine sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Hakan Gün'ün babası Süleyman Gün ile telefonda görüşerek taziyelerini iletti. ... Devamını Oku

Papa Francis: Barış için eğitim verilmeli ... Devamını Oku

Vatikan Devlet Başkanı Papa, Aziz Petrus Meydanı'nda toplananlara seslendi. Konuşmasında, barış konusunda eğitim verilmesi gerektiğini dile getirdi. Papa Francis, duanın ardından yaptığı konuşmada şöyle dedi: Özellikle Ukrayna, Filistin ve İsrail olmak üzere dünyanın pek çok yerinde savaşın zulmünü yaşayanları unutmayalım. Katoliklerin ruhani lideri, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: Yılbaşında barış dileklerimizi paylaştık ama silahlar, yok etmeye ve öldürmeye devam etti. Bu çatışmalar üzerinde güç sahibi olanların, savaşın, siviller arasında ölüm tohumları ektiğini ve şehirleri, altyapıyı yok ettiğini, çatışmaları çözmenin bir yolu olmadığı gerçeğini düşünmeleri için dua ediyoruz. Başka bir deyişle, savaşın kendisi insanlığa karşı bir suçtur. Barış için eğitimin gerekliliğine değinen Papa, şu ifadeleri kullandı: Şunu unutmayalım, savaş başlı başına bir insanlık suçudur. Halkların, dünyanın barışa ihtiyacı var. Barış için eğitim vermeliyiz. Henüz tüm insanlığın, her savaşı durduracak yeterli eğitime sahip olmadığını görüyoruz. Papa Franciscus yıllık konuşmasında, taşıyıcı annelik uygulamasını 'aşağılık' olarak niteleyerek, uygulamanın ticarileştirilmesini gerekçe gösterip küresel ölçekte yasaklanması çağrısında bulundu. ... Devamını Oku

Motokurye kılığında torbacı: Evinde çok sayıda uyuşturucu ele geçirildi ... Devamını Oku

Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Bornova ilçesinde motokurye kılığına girip uyuşturucu ticareti yaptığı belirlenen E.M.'nin ilçede olduğu bilgisi üzerine harekete geçti. Seyir halindeyken polis ekipleri tarafından durdurulan E.M.'nin motosikletinde ve evinde, savcılık izniyle arama gerçekleştirildi. Sahte motokuryenin motosikletinde bir miktar esrar ve yeşil reçeteye tabi sentetik hap ele geçirilirken, adresinde yapılan aramada, yaklaşık 200 gram esrar, 906 yeşil reçeteye tabi hap, esrar öğütücü, hassas terazi ve uyuşturucu ticaretinden elde edildiği değerlendirilen 4 bin 200 lira ve 200 dolar nakit para ele geçirildi. Gözaltına alınan motokurye görünümlü torbacı, emniyetteki işlemlerin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. İzmir'in Seferihisar, Menderes ve Çeşme ilçesi açıklarında yasa dışı yollarla yurt dışına çıkmak isteyen 115 düzensiz göçmen yakalanırken, Urla ilçesi açıklarında motor arızası nedeniyle sürüklenen lastik bot içerisindeki 45 göçmen kurtarıldı. Zeytinburnu E-5 Yanyol'da gece saatlerinde feci bir kaza meydana geldi. Seyir halindeki otomobile arkadan başka bir otomobil çarptı. Çarpmanın etkisiyle otomobil, refüjü aşarak direğe çarptı. Feci kazada 1'i ağır 4 kişi yaralandı. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü 43 noktada eş zamanlı sahaya indi. Beşiktaş, Fatih, Kadıköy, Beyoğlu ve Bahçelievler ilçelerinde yapılan Genel Güvenlik Uygulaması kapsamında polis ekipleri, şüpheli görülen şahısları durdurarak üst araması ve kimlik kontrolü yaptı. ... Devamını Oku

İstanbul'un 43 noktasında Genel Güvenlik Uygulaması: Üst araması ve kimlik kontrolü yapıldı ... Devamını Oku

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğü koordinesinde; İlçe Emniyet müdürlükleri, Güven Timleri Şube Müdürlüğü ve Turizm Şube Müdürlüğü'nde görevli personellerin katılımı ile Beşiktaş, Fatih, Kadıköy, Beyoğlu ve Bahçelievler ilçelerinde 43 noktada Genel Güvenlik Uygulaması yapıldı. Uygulamaya 74 emniyet ekibi destek verdi. Uygulama kapsamında Sultanahmet Meydanı'nda Yunus Polis ekipleri, şüpheli görülen şahısları durdurarak üst araması ve kimlik kontrolü yaptı. Irak’taki terör saldırısının ardından izlenecek strateji Dolmabahçe’deki güvenlik zirvesinde ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığındaki zirvenin ardından yapılan açıklamada terör örgütünün yeniden sahaya sürülmek istendiğinde dikkat çekildi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Irak'ın kuzeyinde şehit olan askerlerimizin aziz hatırasını yaşatmak maksadıyla, bakanlığa bağlı tüm temel eğitim ve ortaöğretim kurumlarında 15 Ocak 2024 tarihinde bayrak töreni öncesinde 1(bir) dakikalık saygı duruşunda bulunulacağını bildirdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medyada terör sevici provokatörler tarafından dolaşıma sokulan, "Cizre Devlet Hastanesinin morguna 46 ambulans giriş yaptı. Morg ve hastane sivillere kapatıldı." iddialarını yalanladı. "Bu maksat, devletimizi güçsüz göstermektir." diyen Bakan Koca, "İddiaların sahipleri, vatanına ve milletine bağlı olmak yerine terör örgütüne sempati duyanlardır." dedi. ... Devamını Oku

Kevin De Bruyne yıldızlaştı: Manchester City deplasmanda Newcastle United'ı 3-2 mağlup etti |ÖZET ... Devamını Oku

Manchester City, Premier Lig 21. haftasında deplasmanda Newcastle United'ı 3-2 mağlup etti. City'e galibiyeti getiren golleri dakika 26' Bernardo Silva, 74' Kevin De Bruyne ve 90+1' Oscar Bobb kaydetti. Newcastle United'ın gollerini dakika 35' Aleksander Isak ve 37' Anthony Gordon attı. Bu sonuçla birlikte Manchester City puanını puanını 43'e yükselterek 2. sıraya yükseldi. Newcastle United ise 29 puanla 10. sırada kaldı. İngiltere FA Cup 3. turda Manchester City evinde İngiltere Championship ekibi Huddersfield Town ile karşılaştı. Maç Manchester City’nin 5-0’lık üstünlüğüyle sonuçlandı. Goller dakika 33’ ve 65’ Philip Foden (2), 37’ Julian Alvarez, 58’ Oscar Bobb’dan geldi. Ben Jackson dakika 58’te kendi kalesine gol attı. City bu sonuçla bir üst tura yükseldi. Manchester City - Huddersfield Town maç özeti haberimizde. ... Devamını Oku

Türkiye'nin asıl düşmanı kim? Terör hücresinden çıkan para dikkat çekti ... Devamını Oku

Mehmetçik zorlu hava şartlarında Irak'ın kuzeyinde, Suriye'nin kuzeyinde terörü tasfiye ederken, ABD/İsrail'in silahlı aparatlarını yok ederken içimizdeki siyasi teröristler de Türkiye'ye kin ve nefret kusmaya devam ediyor. Peki bu hain saldırıların perde arkasında ne var? 'İfade özgürlüğü' ve 'siyasi özgürlük' adı altında vatan, millet eksenine kin kusan hainler, nefret kampanyasıyla Türkiye'ye içeriden saldırıp iç işgalcilik başlatmaya çalışıyor. Çeşitli provokasyonlar ve söylemlerle, iç karışıklığa sebep olacak paylaşımlarla halkı kışkırtmaya çalışan hainlerin bu girişimi resmen açık bir terör saldırısı niteliği taşıyor. Türkiye şehitlerine ağlarken terör sevici siyasilerin yaptığı paylaşımlara da tepkiler çığ gibi büyüyor. Peki, Mehmetçik Irak'ın kuzeyinde, Suriye'nin kuzeyinde terörü tasfiye ederken, ABD/İsrail'in silahlı aparatlarını yok ederken içeride de vatandaşı kışkırtmaya çalışan ülkeyi bölmeye çalışan "Siyasi Teröristler"e bir bedel ödetilecek mi? Pençe Kilit bölgesinde şehit edilen askerlerin ardından paylaşım yapan siyasi provokatörler için operasyon düzenlendi ve ülkede iç karışıklık çıkarmaya çalışan 60 kişi tespit edildi. Tespit edilen provakatörler cezasız kalmayacak. Bölgeye dair yapılan yorumlarda arazinin çok sarp olduğu ve kötü hava şartlarından bahsediliyor. Arazi, örgütün yapısı ve hava şartları zaten biliniyor. Peki, bu zorlu kış şartlarında terör örgütleri nasıl geliyor? Koordinatları ABD mi veriyor? Uzmanların değerlendirmeleri ve yorumlarına göre teröristlerin elinde GPS dediğimiz verilen koordinata götüren cihazlar var. Gece görüş gözlükleri var. Karda yürüyecek su geçirmeyecek botlar giyiyorlar. Modern bir orduda olan silahların teçhizatların tamamı bunlarda var. PKK'nın elindeki imkan ve kabiliyetler daha önceki yıllardan biliniyor. ABD bölgede teröre desteğini açık açık sürdürüyor. Her geçen sene ABD, Suriye'de eğittiği terörist unsurlara modern silahları veriyor. Bölücü terör örgütü artık susturuculu uzun namlulu silahlar kullanabiliyor. ABD, yüzlerce çocuğu kaçırıp saflarında kullanan örgüte TOW füzeleri, roketatarlar, askeri araçlar, hafif ve ağır piyade silahları ile para ve siyasi destek veriyor. Demokrasi ve insan haklarından dem vuran ABD, sadece İsrail'le değil, terör suçlarından sicili kabarık olan PKK/YPG ile Suriye'deki işbirliğini artırarak sürdürüyor. Terör örgütüne destek ve finansman sağlayan ABD'den yapılan açıklamada "ABD'nin Türkiye'deki Diplomatik Temsilciliği olarak, 12 Ocak tarihinde teröristlerin Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiği saldırılarda hayatını kaybeden Türk askerlerinin ailelerine ve yakınlarına taziyelerimizi iletiyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Terörle mücadelede NATO müttefikimiz Türkiye'nin yanındayız." denildi. ABD'nin bu paylaşımı sonrası vatandaşlar PKK işbirlikçisine sert tepki gösterirken "samimiyetsizler" yorumları yapıldı. - Oh ne güzel PKK'ya silah ver sonra da kına - Defolup gideceksiniz bu coğrafyadan - Siz devletin gücünü göreceksiniz o günler geliyor MİT'İN ÇÖKERTTİĞİ TERÖR HÜCRESİNDE İSRAİL İZİ Yılbaşında Türkiye'deki sinagog ve kiliseler ile Irak Büyükelçiliği’ne saldırı hazırlığı yaparken MİT unsurları tarafından çökertilen 32 kişilik DEAŞ hücresinde dikkat çeken İsrail izine rastlanıldı. Örgütün Türkiye yapılanmasında yer alan ve hücrenin en kilit halkasını oluşturan “Ebu Leys” kod adlı Muhammad Hilaf İbrahim İbrahim'in üzerinden üzerine not yazılmış İsrail parası çıkmıştı. Güvenlik ve istihbarat birimlerinden elde edilen bilgilere göre, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Türkiye'deki sinagog ve kiliseler ile Irak Büyükelçiliği’ne saldırı hazırlığındaki 3'ü terör örgütü DEAŞ'ın sözde sorumlusu toplam 32 şüpheli yakalanmış, sansasyonel eylem arayışındaki hücre nihai hedefine ulaşamadan çökertilmişti. Tüm bu yaşanan olaylar Türkiye'de yaşanan terör olaylarında içimizdeki siyasi teröristlerin, ABD ve İsrail'in parmağı olduğunun en büyük kanıtı olarak kayıtlara geçti. Milli Savunma Bakanlığı, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada dokuz Mehmetçiğin şehit olduğunu, dört Mehmetçiğin de yaralandığını duyurdu. Açıklamada, 15 teröristin de öldürüldüğü bildirildi. Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Pençe-Kilit Harekat bölgesindeki saldırının ardından hava harekatları ve kara ateş destek vasıtalarıyla vurulan hedeflerde etkisiz hale getirilen terörist sayısının 23'e yükseldiği belirtildi. Pençe Kilit bölgesinde teröristlerce düzenlenen taciz ve sızma girişimi neticesinde 9 askerimiz şehit oldu, 4 askerimiz de yaralandı. Milli Savunma Bakanlığı şehit askerlerin isimlerini açıkladı. MSB'den yapılan açıklamada şehitlerin isimlerinin Piyade Üsteğmen Gökhan Delen, Piyade Uzman Çavuş Serkan Sayin, Piyade Sözleşmeli Er Müslüm Özdemir, Piyade Sözleşmeli Er Kemal Batur, Piyade Sözleşmeli Er Emrullah Gülmez, Piyade Uzman Çavuş Hakan Gün, Piyade Uzman Çavuş Ahmet Köroğlu, İstihkam Sözleşmeli Er Murat Atar ve İstihkam Sözleşmeli Er Muhammed Tunahan Evcin olduğu duyuruldu. Şehitlerimizin isimlerinin ardından memleketleri ve hikayeleri de ortaya çıktı. Şehitlerin hayalleri ve hikayeleri tüm Türkiye'yi ağlattı. Askerlerin ailelerine şehadet haberi verilirken, evlerine Türk bayrağı asıldı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşımda bulundu. Bakan Yerlikaya, 32 ilde bölücü terör örgütüne (BTÖ) yönelik Kahramanlar-41 operasyonlarında 113 şüphelinin gözaltına alındığını bildirdi. Yerlikaya, "Yılın 365 günü, 4 mevsim, 12 ay, gece gündüz demeden operasyonlar düzenliyoruz. Aziz milletimizin bilmesini isterim ki son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar sizlerin duası ve desteğiyle kararlılıkla devam edeceğiz. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak." dedi. ... Devamını Oku

Bakan Tunç'tan terör örgütünü öven hesaplar hakkında açıklama: Provokatif paylaşımlar yapan üç kişi yakalandı ... Devamını Oku

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, şehitlere yönelik sosyal medyada yapılan provokatif paylaşımlarla ilgili soruşturmaya ilişkin açıklama yaptı. Tunç, "Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olan kahraman Mehmetçiklerimize yönelik sosyal medya üzerinden provokatif amaçlı olarak bölücü terör örgütünü öven, propagandasını yapan ve yanıltıcı bilgiyi alenen yayan hesap yöneticisi ve kullanıcıları hakkında yapılan soruşturmalar kapsamında, 59 şüpheli tespit edilmiş olup 49'unun yurt dışında olduğu belirlenmiştir. İstanbul, Ankara, Adana, Diyarbakır, Denizli, Van ve Batman illerimizde tespit edilen; 10 şüpheliden, 3'ü yakalanarak haklarında gözaltı ve tutuklama kararı verilmiş, 7 şüphelinin ise yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. 49 şüphelinin yurt dışında olduğu belirlenmiş ve haklarında işlem başlatılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılıklarımızca sosyal medya üzerinden suç teşkil eden paylaşımlarda bulunanlar hakkında gerekli soruşturmalar titizlikle devam etmektedir" ifadelerini kullandı Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olan kahraman Mehmetçiklerimize yönelik sosyal medya üzerinden “provokatif amaçlı” olarak bölücü terör örgütünü öven, propagandasını yapan ve yanıltıcı bilgiyi alenen yayan hesap yöneticisi ve kullanıcıları hakkında yapılan soruşturmalar… Milli Savunma Bakanlığı, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada dokuz Mehmetçiğin şehit olduğunu, dört Mehmetçiğin de yaralandığını duyurdu. Açıklamada, 15 teröristin de öldürüldüğü bildirildi. Türkiye dün gece Pençe Kilit bölgesinden gelen acı haberle yıkıldı. Kuzey Irak'ta terör örgütünün üs bölgesine sızma girişimi sonucunda çıkan çatışmada 9 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı. Milli Savunma Bakanlığı 15 teröristin de etkisiz hale getirildiğini duyurdu. Mehmetçik zorlu hava şartlarında Irak'ın kuzeyinde, Suriye'nin kuzeyinde terörü tasfiye ederken, ABD/İsrail'in silahlı aparatlarını yok ederken içimizdeki siyasi teröristler de Türkiye'ye kin ve nefret kusmaya devam ediyor. Peki hain saldırının ardında kimler var? İçimizdeki siyasi teröristler cezasız mı kalacak? Çeşitli provokasyonlar ve söylemlerle, iç karışıklığa sebep olacak paylaşımlarla halkı kışkırtmaya çalışan hainlerin bu girişimi resmen açık bir terör saldırısı niteliği taşırken, ABD’nin yüzlerce çocuğu kaçırıp saflarında kullanan örgüte mühimmat, para ve siyasi destek vermesi, Türkiye’de saldırı girişiminde bulunan teröristlerin cebinden İsrail parası çıkması hain saldırıların ardında kimlerin olduğunun en büyük kanıtı oldu. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Suriye kuzeyinde sızma girişiminde bulunan 12 kişilik bir terörist grubun vurulduğu anlara ait görüntüler yayınladı. MSB paylaşımında "Kahraman komandolarımız, Suriye kuzeyindeki 12 kişilik bir terörist grubun sızma girişimini başarılı şekilde önledi. Dün gece saldırı hazırlığı yaparak Barış Pınarı bölgesine sızmaya çalışan teröristlere ateş destek vasıtalarıyla müdahale edilerek 9 PKK/YPG’li terörist etkisiz hâle getirildi" ifadelerini kullandı. Milli Savunma Bakanlığı, Suriye'nin kuzeyinde 12 kişilik terörist grubun Barış Pınarı bölgesine sızma girişiminin önlendiğini açıkladı. Operasyonda, 9 PKK/YPG'li terörist etkisiz hale getirildi. ... Devamını Oku

Bodrumspor farklı kazandı: Giresunspor üst üste 7. yenilgisini aldı ... Devamını Oku

Bodrumspor, Trendyo 1. Lig 18. haftasında evinde Giresunspor ile karşılaştı. Maç Bodrumspor’un 4-0’lık farklı üstünlüğüyle tamamlandı. Galibiyet golleri Gökdeniz Bayrakdar, Kenan Özer, Burak Çoban ve Samet Yalçın’dan geldi. Bodrumspor - Giresunspor maç özeti haberimizde. Trendyol 1. Lig 15. haftasında Bodrum FK evinde Tuzlaspor’u konuk etti. Maçta kazanan çıkmadı ve 1-1’lik eşitlikle sonuçlandı. Goller dakika 64’ Kenan Özer ve 90+5 Ahmethan Köse’den geldi. Bodrum FK bu sonuçla puanını 25’e çıkararak 5. sırada yer aldı. Tuzlaspor ise 13 puanla 16. sırada yer aldı. Bodrumspor FK - Tuzlaspor maç özetini izlemek ve Trendyol 1. Lig güncel puan durumuna bakmak için haberimize göz atabilirsiniz. Trendyol 1. Lig 6. haftasında Keçiörengücü evinde Giresunspor’u konuk etti. Çekişmeli geçen maçta kazanan taraf 3-1’lik skorla Keçiörengücü oldu. Goller dakika 24’ Malaly Dembele, 30’ Faruk Can Genç (k.k.), 43’ Ertuğrul Şenlikoğlu ve 80' Arda Hilmi Şengül’den geldi. Keçiörengücü bu sonuçla puanını 11’e çıkararak ligde maç fazlasıyla 3. sırada yer aldı. Giresunspor ise 4. mağlubiyetini alarak 4 puanla 14. sırada yer aldı. Keçiörengücü - Giresunspor maç özetini izlemek ve Trendyol 1. Lig güncel puan durumuna bakmak için haberimize göz atabilirsiniz. ... Devamını Oku

Fenerbahçe'nin kamp kadrosu belli oldu ... Devamını Oku

Trendyol Süper Lig'in 20. haftasında yarın deplasmanda Gaziantep FK ile karşılaşacak Fenerbahçe'nin kamp kadrosu belli oldu. Gaziantep deplasmanına yeni transfer Leonardo Bonucci ile ligin ilk yarısında sakatlığı nedeniyle lisansı dondurulan Lincoln Henrique de götürüldü. Teknik direktör İsmail Kartal'ın belirlediği 22 kişilik kadroda şu isimler yer aldı: Dominik Livakovic, İrfan Can Eğribayat, Furkan Akyüz, Mert Müldür, Leonardo Bonucci, Jayden Oosterwolde, Ferdi Kadıoğlu, Serdar Aziz, Lincoln Henrique, Fred Rodrigues, İsmail Yüksek, Bartuğ Elmaz, Sebastian Szymanski, Mert Hakan Yandaş, İrfan Can Kahveci, Cengiz Ünder, Joshua King, Emre Mor, Ryan Kent, Dusan Tadic, Edin Dzeko, Michy Batshuayi. 📋 Gaziantep FK maçı kamp kadromuz. #GFKvFB pic.twitter.com/DFflW7cE0h Trendyol Süper Lig 16. hafta erteleme maçında Fenerbahçe evinde Konyaspor’u konuk etti. Ev sahibi ekip gole doymadı ve maçı 7-1’lik skorla kazandı. Fenerbahçe’nin golleri Edin Dzeko (3), Mert Müldür, Sebastian Szymanski, Michy Batshuayi ve Uğurcan Yazğılı’dan (k.k.) geldi. Fenerbahçe bu sonuçla ligin ilk yarısını 50 puanla lider olarak tamamlandı. Fenerbahçe - Konyaspor maç özeti haberimizde. ... Devamını Oku

Hatayspor-Pendikspor: 1-1 ... Devamını Oku

Süper Lig'in 20. haftasında Hatayspor ile Pendispor karşı karşıya geldi. Mücadele öncesi Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olan askerlerimiz için saygı duruşunda bulunuldu. Mersin Stadyumu'nda oynanan maç 1-1 eşitlikle sona erdi. Ev sahibi ekibin golünü, 47. dakikada Rivas kaydetti. Konuk takım bu gole 90+4. dakikada Kappel ile karşılık verdi. Bu beraberliğin ardından Hatayspor puanını 21'e, Pendikspor ise 16'ya yükseltti. Trendyol Süper Lig 20. haftasında MKE Ankaragücü evinde Kasımpaşa’yı konuk etti. Maç ev sahibi Ankaragücü’nün 3-1’lik üstünlüğüyle tamamlandı. Goller dakika 35’ Aytaç Kara, 45’ Nihad Mujakic, 64’ Rijad Bajic, 83' Pedro Moreira'den geldi. Ankaragücü aldığı bu kritik 3 puanla puanını 24’e yükselterek 11. sırada yer aldı. MKE Ankaragücü - Kasımpaşa maç özeti ve Trendyol Süper Lig güncel puan durumu haberimizde. ... Devamını Oku

Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı: Pençe-Kilit Harekat bölgesindeki saldırının ardından vurulan hedeflerde 23 terörist etkisiz hale getirildi ... Devamını Oku

Pençe-Kilit Harekât bölgesindeki terörist saldırısının ardından Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen operasyonlarda etkisiz hâle getirilen terörist sayısı 23’e yükseldi. #MillîSavunmaBakanlığı https://t.co/uiwgqS5Cbl Milli Savunma Bakanlığı, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada dokuz Mehmetçiğin şehit olduğunu, dört Mehmetçiğin de yaralandığını duyurdu. Açıklamada, 15 teröristin de öldürüldüğü bildirildi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), terör örgütü PKK/KCK'ya Avrupa'dan eleman temin eden "Renas Raperin" kod adlı Faik Aydın'ı, Irak sınırından yaklaşık 160 kilometre derinlikte düzenlediği operasyonla etkisiz hale getirdi. ... Devamını Oku

Alperen Şengün atmaya, Rockets kazanmaya devam ediyor ... Devamını Oku

NBA'e 10 maçla devam edildi. Houston Rockets, deplasmanda Detroit Pistons'ı 112-110 mağlup etti. Milli basketbolcu Alperen Şengün'ün 29 sayı, 6 ribaunt ve 1 asistlik performans gösterdi. Rockets'ta Jalen Green 28 sayı, 4 ribaunt, Fred VanVleet 20 sayı, 12 asist, 4 ribaunt, Jabari Smith 19 sayı, 11 ribauntla galibiyete katkıda bulundu. Pistons'ta Alec Burks ve Kevin Knox 19'ar sayı, Jordan Ivey 18 sayı, 7 ribaunt, 8 asistle mücadele etti. Detroit Pistons - Houston Rockets maç özeti ve NBA’de gecenin toplu sonuçları haberimizde. Philadelphia 76ers-Sacramento Kings: 112-93 Detroit Pistons-Houston Rockets: 110-112 Atlanta Hawks-Indiana Pacers: 108-126 San Antonio Spurs-Charlotte Hornets: 135-99 Miami Heat-Orlando Magic: 99-96 Memphis Grizzlies-Los Angeles Clippers: 119-128 Minnesota Timberwolves-Portland Trail Blazers: 116-93 Chicago Bulls-Golden State Warriors: 131-140 Utah Jazz-Toronto Raptors: 145-113 Denver Nuggets-New Orleans Pelicans: 125-113 2024 NBA All-Star için geri sayım başladı. Bu sene Houston Rockets’te performansıyla tüm dikkatleri üzerine çeken milli basketbolcu Alperen Şengün, 2024 NBA All-Star maçında yer alacak adaylar listesinde bulunuyor. All-Star maçı için oy verme süreci, NBA uygulaması ve NBA.com üzerinden başladı. Peki, 2024 NBA All-Star için oy nasıl kullanılır, son tarih ne zaman? Alperen kaçıncı sırada? İşte detaylar. NBA ekibi Memphis Grizzlies'in genç all-star yıldızı Ja Morant, Phoenix Suns maçında talihsiz bir sakatlık geçirdi. Yapılan açıklamada Morant’ın sakatlığı sebebiyle sezonun geri kalanında forma giyemeyeceği belirtildi. Grizzlies'ten yapılan açıklamada, sağ omzundan ameliyat edilmesine karar verilen Morant'ın sezonu kapattığı belirtildi. 24 yaşındaki oyun kurucunun, 2024-2025 sezonu öncesi tamamen iyileşmesinin beklendiği kaydedildi. ... Devamını Oku

Beşiktaş'ta değişim vakti ... Devamını Oku

Türkiye Futbol Federasyonu, 2024-25 sezonundan itibaren Süper Lig'de yabancı sayısının 12'ye düşürüleceğini açıkladı. Bu durum, kadrosunda birçok yabancı futbolcu bulunduran takımları da düşündürmeye başladı. Kiralıkta olan futbolcular dahil 16 yabancı oyuncuya sahip siyah-beyazlılar, söz konusu futbolcuların hem mali yükünden kurtulmak hem de yeni transferlere yer açmak için ya fesih yoluna gidecek ya da gelecek teklifleri değerlendirmeye alacak. Ancak Kartal'da bu 16 futbolcudan sadece Ghezzal ile Hasic'in mukaveleleri 31 Mayıs 2024'te bitecek. Kalan 14 yabancının sözleşmeleri ise 2025,2026 ve 2027'ye kadar devam ediyor. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), 2024-25 ve takip eden ilk üç sezonda yabancı oyuncu sayısının 12'ye sonrasındaki 2 sezon ise 11'e düşürüldüğünü açıkladı. Süper Lig'de gelecek sezondan itibaren ise ilk 11'de yabancı oyuncu sınırı olmayacağı bildirildi. Hasan Arat yönetimi, göreve geldikten sonra Aboubakar, Rosier, Bailly, Ghezzal ve Onana'nm kadro dışı bırakıldığını açıklamıştı. Bailly'nin sözleşmesi feshedilirken, Onana ise Marsilya'ya kiralandı. Afrika Kupası'na giden Aboubakar ile Rosier'in ise takımdaki gelecekleri belirsiz. Sakatlığı olan Chamberlain'in sözleşmesinin dondurulması gündemde. Beşiktaş, sadece kadro dışı bırakılanlar değil, diğer yabancıları için de teklifler bekliyor. VavaCars Fatih Karagümrük maçı hazırlıklarını tamamladık. 🦅 #BJKvFKG pic.twitter.com/Y9PilUxrU7 Amartey: 30 Haziran 2026 OmarColley: 31 Mayıs 2025 Arthur Masuaku: 31 Mayıs 2025 Valentin Rosier: 31 Mayıs 2025 Amir Hadziahmetovic: 31 Mayıs 2027 Gedson Fernandes: 31 Mayıs 2026 Chamberlain: 30 Haziran 2026 AnteRebic: 30 Haziran 2025 Jackson Muleka: 31 Mayıs 2027 Milot Rashica: 30 Haziran 2027 Rachid Ghezzal: 31 Mayıs 2024 Vincent Aboubakar: 31 Mayıs 2025 JonasSvensson: 30 Haziran 2026 Javi Montero: 31 Mayıs 2025 Jean Onana: 30 Haziran 2027 Ajdin Hasic: 31 Mayıs 2024 ... Devamını Oku

BOYGA’dan Tel Tamir’de tam isabet ... Devamını Oku

Terörle mücadelede etkin olarak kullanılan İHA ve SİHA’lar hedefleri tam isabet vuruyor. Suriye’nin kuzeyindeki Tel Tamir bölgesinde üslenen komandolar, bölgede tespit ettiği PKK hareketliliğini merkeze bildirdi. Özel Kuvvetler personeli tarafından yerli mühimmat yüklenen BOYGA İHA hedefe uçuruldu. M4 Karayolu’ndaki aracı bir süre izleyen İHA, yerli 81 mm havan mühimmatını hedefe bıraktı. Başarılı atışla araçta bulunan PKK/YPG’li 3 terörist etkisiz hale getirildi. Döner Kanatlı İnsansız Hava Aracı BOYGA’nın operasyon için tercih edilmesinin birkaç nedeni var. Öncelikle teröristlerin yeri belirlenince, vakit kaybetmemek için BOYGA havalandırıldı. İkinci neden ise BOYGA’nın küçük ve sessiz olması. Neredeyse duyulamayacak kadar sessiz uçması ve havada bulunduğu sırada görünürlüğünün düşük, fark edilmesinin zor olması nedeniyle BOYGA bu gibi özel operasyonlarda kullanılıyor. STM tarafından geliştirilen BOYGA, Haziran 2022’de envantere girdi. TSK envanterinde tek mühimmat bırakan İHA olan BOYGA, MKE tarafından geliştirilen 81 mm havan mühimmatını taşıyor ve hedefi nokta hassasiyetle vuruyor. Sessizliği ve görünmezlik özelliğiyle “Türkiye’nin yeni hayaleti” olarak adlandırılan BOYGA’nın menzili 5 km ve yarım saat havada kalabiliyor. Milli Savunma Bakanlığı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesinde saldırı hazırlığı yapan 6 PKK/YPG'li teröristin etkisiz hale getirildiğini duyurdu. MİT, Avrupa'ya kaçmaya hazırlandığı tespit edilen terör örgütü PKK/KCK'nın sözde sorumlularından Serhat Bal'ı, sınır ötesi operasyonla yakalayarak Türkiye'ye getirdi. Mersin merkezli 2 ilde düzenlenen operasyonda, terör örgütünün Suriye/Kamışlı bölgesindeki sözde sağlık merkezinde görev aldıkları belirlenen PKK/YPG üyesi 2 şüpheli yakalandı. ... Devamını Oku

Altıncı nesil jet için çalışıyoruz ... Devamını Oku

Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Türkiye’nin yapay zeka entegre edilmiş 6’ncı nesil savaş uçağı için çalışmaya başladığını açıkladı. Görgün, medya temsilcileri ile buluşmasında 2024 yılı savunma projeleri hakkında bilgi verdi. Önümüzdeki günlerde ilk uçuşunu yapacak olan Milli Muharip Uçak KAAN’ın, 5. nesil bir uçak olduğunu hatırlatan Görgün, “Biz 6. nesil versiyonuna da şimdiden çalışıyoruz ve çalışmak zorundayız. 5. nesil uçak, görünmezlik olarak tanımlanıyor. İçinde bulunan tüm alt sistemlerinin, sensör füzyonlarının yapılması, 5. nesil olarak ifade ediliyor. 6. nesil yapay zekayla entegre edilmiş hususları kapsıyor” dedi. Görgün, MARLIN, SANCAR, ULAQ, SALVO gibi insansız deniz sistemlerinin de kabullerinin gerçekleştirileceği bilgisini vererek, şunları kaydetti: “KAAN’ın ilk uçuşu inşallah yakın zamanda olacak. F-16 yapısal projemizin yine teslimatları yapılmaya başlanacak. GÖKBEY helikopterinin jandarmaya teslimi yapılacak. Genel maksat helikopterlerinin teslimi olacak. ASELSAN’ın ürettiği AESA burun radarının testleri devam edecek. Elektronik harp sistemlerimizde tasarımlar devam edecek. 2024, havadan ikmal kontrol uçaklarının milli imkanlarla geliştirilen elektronik destek sistemlerinin teslim edildiği yıl olacak. İnsansız hava araçları için geliştirdiğimiz kameraların seri üretimlerine başlanacak. Uluslararası muadilinden performansı daha iyi olan ASELFLIR-500’ü imal ettik. Milli Data Link Projesi kapsamında geliştirdiğimiz sistemler uçaklarımıza entegre edilmeye başlanacak.” Milli muharip uçak KAAN’ın motoru için yurt içinde özgün bir çalışma yürüttüklerini belirten Görgün, “Var olan tüm sistemlerimiz için motorlarımızı kendimiz üretiyoruz. TB3 tamamen yerli motorla uçuyor. KAAN’ın motoru için çok ayrı bir ekip, uzun zamandır çalışıyor” dedi. Kendi ürettikleri motorun seri üretime yetişmesini planladıklarını kaydeden Görgün şöyle devam etti: “Bu nedenle platform ve motor çalışmaları birlikte başladı. Uçağın ihtiyaç duyduğu itki gücü ve enerji ihtiyacını karşılayabilecek bir motor tasarımıyla başlandı ve devam ediyor. Seri üretime başladığımızda motorumuzu alamıyor gibi durum olmasını istemiyoruz. KAAN’ın Türkiye’deki motor üretiminde bir ortaklık yok” Görgün, İHA’larda kullanılan ve daha önce Kanada’dan ithal edilen kameralara ilişkin, “Alınacak kameraları tamamen askıya aldık. Yerli ve milli en iyisini üretiyoruz. Bizim ürettiğimiz kamera şu anda ihtiyaç duyulan kameradan çok daha iyi. Bunun bir önceki versiyonunu da yapmıştık. CATS kamerası da kullanılıyordu. CATS kamerası 15 ülkeye ihraç edildi. Bahsettiğimiz ASELFLIR-500 kamerasının kalifikasyon testleri bitti. Her yönüyle daha iyi olan bir kamera. Bunun da bu ay seri üretimi başlıyor. İlk siparişlerini birkaç gün içinde şirkete vereceğiz” dedi. Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, "2024 yılı, daha önce başlatılan teslimatını gerçekleştireceğimiz projelerimizin yanı sıra, yeniden başlayacağımız, silahlı kuvvetlerimize teslim edeceğimiz sürprizlerle dolu bir yıl olacak. 19 Ocak'ta Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gemi platformlarımızın teslimat törenini yapacağız. TCG Anadolu'dan sonra 2'nci en büyük gemi Derya'nın kabulü gerçekleşecek." dedi. Savunma Sanayii İcra Komitesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplandı. Toplantıda, envanterdeki İHA/SİHA'lara yenilerinin eklenmesi, yeni kabiliyetler kazandırılmasına yönelik projeler görüşülerek karara bağlandı. Ayrıca, Milli Muharip Uçak KAAN'ın gelecek dönem faaliyetleri, HÜRKUŞ uçaklarının ve GÖKBEY helikopterlerinin tedarikleri görüşüldü, uçak gemisi tasarımı, yeni tip çıkarma gemilerinin, yeni nesil mayın avlama gemisinin, milli hücumbotun inşasına yönelik kararlar alındı. Türk Havacılık Uzay Sanayii, temel, tekamül uçuş eğitimi ve savaş pilotu harbe hazırlık uçuş eğitimleri arasındaki tüm kademelerde kullanılmak ve zorlu operasyonlarda yakın hava desteği görevlerini yerine getirmek üzere yeni nesil gelişmiş eğitim ve hafif taarruz uçağı HÜRKUŞ'u geliştirdi. ... Devamını Oku

Netanyahu ve Epstein sinemanın eseri ... Devamını Oku

Belki acımasızca ve çılgınca gelecek ama Gazze’de soykırım yapan Netanyahu ve pedofiliyi endüstri haline getirip dünyanın en ünlü isimlerine hizmet olarak sunan Epstein’ı modern sinema yarattı denebilir. Zira küresel sistemin de zeminini kullanan sinema ve dizi sektörü, haz temelli ve insanları bencilliğe mahkum edecek manipülasyonlarla nesilleri büyüttü. Özellikle Doğu Bloku’nun yıkılması sonrası zaferini ilan eden Batı, neredeyse sınırsız bir özgürlük söylemi ile milenyum neslini hazırladı. Öyle filmler izledik, filmler de öyle şeylere denk geldik ki, bunların yapılabiliyor olmasına akıl erdiremedik. Birçoğunu burada söyleyemeyiz. Zira kötüyü ve dolayısı ile kötülüğü çoğaltmamak gerek. Derdimiz sadece yaklaşım ve oluşturulan sistem. Şu an kim çıkıp da Hollywood başta olmak üzere Batı sinemasının İsrail’e bugünkü katliamları yapabilmesi için zemin hazırlamadığını söyleyebilir? Peki, kim çıkıp da -yine Hollywood başta olmak üzere- filmler ve dizilerle gençler başta olmak üzere insanların temelsiz bir özgürlük tarifi ile tüketime yöneltilmediğini, böylece doyumsuzlaşan insanların başka arayışlara girdiğini, bencilleştirildikçe aynı insanların kendilerinden başkasını düşünmediğini, hep daha çok kazanmak ve bedensel arzularının en frijit şekilde tatmin etmek için açık kapılar bırakmadığını söyleyebilir? Toptancı yaklaşım doğru değil elbet. Sinemanın tek başına buna yaradığını ya da soykırım ve pedofili gibi insanla aynı cümlede yer almayan kavramları gözümüzün içine baka baka yapanları oluşturduğunu söyleyemeyiz. Fakat küresel sistemin yegane amacı kazanç olduğuna göre, kazanmanın yolunun da insanı reklamlarla tüketime yönlendirmek olduğuna göre, çılgınca tüketime yönelen insanın filmler ve dizilerdeki karakterler/hikayeler ve yönlendirmelerle sevk olunduklarına göre perdenin bu kısmına dikkat çekmeli birileri. Evet, sinema ve dizilerde ele alınan meseleler ya da konuların ele alınış biçimleri tehlike arz ediyor. Özgürlüğü sınırsızlık olarak uygulayan bu alanlarla beslenen şahısların zihin yapılarından çıkan uygulamalarının da sınırsızlığa yol açabileceğini bilmeliyiz. Genellikle yeraltı denen görünmez mecralarda ve yasalardan uzak uygulanan şeyler havuzunda yer alan pedofili ile yapanların da yaptıranların da kabul etmediği soykırımı alenen uygulama cesaretini nasıl edinir insanoğlu? Ve daha önemlisi buna nasıl sessiz kalabilir, insanoğlu? Bir dönem televizyonun, öncesinde ve ardından sinemanın, sonra internetin, artık sosyal medyanın ve nihayet dijital yayın mecraları eliyle hepsini içinde barındıran bir ortamın insanların zihinlerini, kabullerini ve hatta değer yargılarını yönettiğini bilmemiz gerek. Epstein skandalının içinden politikacıların, sanatçıların, sporcuların, iş adamlarının çıkması şaşırtıcı mı geldi? Onlarca yıl binlerce ünlüye verilen hizmeti düşünün. Bundan haberdar olunmaması mümkün olabilir mi? O halde göz yumanları düşünmeli. Ve bu sistemi var edenlerin değer yargılarının, süslü sözler arkasında nasıl bataklıkta yaşandığını bilmeli… Yaşayan en büyük yönetmenlerden biri olan Baba" (Godfather) serisi ve "Kıyamet" (Apocalypse Now) gibi yapımlarıyla bilinen yönetmen Francis Ford Coppola'nın, neredeyse kırk yıldır hayata geçirmeye çalıştığı 'Megalopolis'i vizyona girmeye hazırlanıyor. Usta yönetmen merakla beklenen yeni filminin izleyiciyle buluşacağı tarihe ilişkin açıklama yaptı. Film, yılın en heyecan verici yapımları arasında yer alıyor. Peki, Megalopolis filminin konusu ne, oyuncuları kimler, nerede çekildi? İşte Megalopolis filmine dair detaylar... Son dönemde özellikle festival filmlerinde adalet arayışı söz konusu. Oscar’ın en büyük favorisi ‘Bir Düşüşün Anatomisi’ baştan sona adaletin nasıl tecelli edeceğini işliyor. Kuru Otlar Üstüne, Hüzün Üçgeni, Parazit adalet temalı filmlerden birkaçı. Gazze’de küresel adalet sisteminin çöktüğünün tescillendiği dönemde adalet arayışının sıklaşması manidar. Esenler Belediyesi tarafından bu yıl 4’üncüsü düzenlenen Esenler Film Festivali başladı. 19 Aralık’a kadar devam edecek festivalin açılış programı, çok sayıda sinemaseveri bir araya getirdi. Festivalin açılış programında ayrıca ‘Onur’ ve ‘Vefa’ ödülleri de sahiplerini buldu. ... Devamını Oku

Emekliye refah payı tamam ... Devamını Oku

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dün İstanbul’da gazetecilerle bir araya geldi. Orta Vadeli Program ve Makro Ekonomik Görünüm konulu bir sunum yapan Yılmaz, daha sonra soruları cevaplandırdı. Maaşlara yapılan zamlar, enflasyonla mücadele, büyüme, istihdam gibi konularda önemli değerlendirmelerde bulunan Yılmaz’a en çok emekli aylıklarına yapılan artışlarla ilgili soru yöneltildi. Memur ve memur emeklisinin alacağı zam oranının resmi olarak gerçekleşen altı aylık enflasyon ve toplu sözleşme hükümlerine göre yüzde 49,25 oranında olacağına dikkat çeken Yılmaz, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin zam oranlarıyla ilgili iki önemli noktaya dikkat çekti. Yüzde 37,56’lık enflasyon farkının üstüne konulacak refah payı ile ilgili çalışmayı tamamladıklarını belirten Yılmaz, ilk kabine toplantısında düzenlemeye son şeklinin verip Meclis’e sunacaklarını söyledi. Yılmaz, “En düşük emekli alanlara dönük olarak da ne yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bunlar kabinede tartışılacaktır önümüzdeki günlerde, kabinede bir bir ele alınacaktır diye düşünüyorum, ardından da Meclis’imizin takdirine sunulacaktır. Henüz bir tarih bilmiyorum doğrusu ama uygun bir zamanlamayla yapılacaktır elbette. Çalışma Bakanlığımızın bir paketi var. İşgücü piyasalarına ilişkin bazı tedbirler içeren paket de söz konusu. Bu paketle birleştirilerek Meclis’imizin gündemine gelir diye düşünüyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın dikkat çektiği ikinci önemli nokta ise temmuz ayındaki zam oranları oldu. Temmuz zammı döneminde SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin memur ve memur emeklisine göre daha yüksek oranda zam alacağına da işaret etti. Yılmaz, 2024’ün tamamını kapsayan zam oranlarının tüm kesimler için birbirine yakın olması konusuna özen gösterdiklerini de dile getirdi. Yılmaz, “Yıl ortasında daha farklı bir tablo var. Emekliler ve kamu çalışanları bir yılbaşında artış alıyorlar, bir de yıl ortasında artış alıyorlar. Yıl ortasında artış hesaplanırken yine toplu sözleşme ve enflasyon farkları dikkate alınarak hesaplamalar yapılıyor. Oralarda Temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur daha yüksek görünüyor. Temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur emeklileri daha yüksek alacaklar memur emeklilerine göre. İkisine birde baktığınızda önemli olan işte bu toplu dengeyi sağlamak. Yani yılbaşı ve temmuz artışlarını birlikte değerlendirip ikisini yıl bazında aşağı yukarı aynı seviyeye getirmek” diye konuştu. Sosyal güvenlik sistemlerinin özünün maaş ve prim dengesine dayandığını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti: “Ne kadar çok prim, ne kadar uzun süre prim öderseniz maaşınızın o kadar yüksek olması gerekiyor. Ama bazı emekli aylıkları düşük prim ödeme, az süre çalışma gibi nedenlerle düşük kalabiliyor. Bunları 7 bin 500’e kanunla getirdiğinizde kök ücret düşük kaldığı için bir sonraki oransal artışlarda sorun yaşanabiliyor. Bugün de böyle bir durumla karşı karşıyayız doğrusu. Ama bir taraftan da normal primiyle bu civarda yine maaş alanlar var, şimdi ikisini birbirinden ayırmak lazım. Burada bir sosyal denge sağlamak anlamında idari düzenlemeye değil, kanuni düzenlemeye ihtiyaç var.” Yılmaz, bu yıl kamunun yaptığı bütün maaş artışlarının bütçede karşılığının olduğunu da kaydetti. Yılmaz, şu bilgileri verdi: “Bütçemizi hazırlarken bu konuları da önceden düşündük. Bugünkü bütçemizin içinde hemen hemen tamamına yakınını düşünerek bütçemizi hazırladık diyebilirim. Bu çerçevede bütçemizi şekillendirdik. Henüz tabi tam somutlaşmadığı için miktar olarak ifade edemem ama aşağı yukarı bütçemizin içinde bu rakamları düşündüğümüzü söyleyebilirim.” Makro gelişmelerin “OVP ile uyumlu” olduğunu belirten Yılmaz, bazı göstergelerin de OVP’deki hedeflerden daha olumlu ilerlediğini kaydetti. Yılmaz bütçede gelirlerin tahminden daha olumlu seyretmesi sonucu, bütçe açığının da 2023’te GSYH’ye oranla yüzde 6,4 olarak öngörülen oranın 1 puan altında sonuçlanacağını kaydetti. Yılmaz’un yaptığı sonumda 2023’ün Gayrisafi Yurt İçi Hasıla Büyüklüğü 1 trilyon 67 milyar dolar, kişi başı gelir ise 12 bin 415 dolar olarak yer aldı. Konut kiralarında yüzde 25 limitine ilişkin açıklamalar yapan Yılmaz, “Bu evlerde yüzde 25 kira limiti; bunu tartışıyoruz zaman zaman. Burada aslolan, enflasyon düşürmek tabii, enflasyonu düşürürseniz bu tür konulara da çok fazla ihtiyacınız kalmaz. Esas köklü çözüm enflasyonu tabii ki düşürmek; biz de bu perspektifle hareket ediyoruz. 2024’te bir dezenflasyon yılı, özellikle yıl ortasında belirgin az önce söylediğim gibi bir düşüş bekliyoruz. İleride bizim tahminlerimizin çok ötesinde birtakım rakamlar çıkarsa elbette yeniden bazı şeyler değerlendirilir” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ilk evini alacaklara uygun şartlarda sağlanacak bir kredi paketi olup olmadığı konusunda ise şunları söyledi: “İlk ev bizim için önemli. Geçmişte DPT ve Dünya Bankası ortak bir çalışma yapmıştık, ilk ev alımı makro düzeyde tasarrufları artırıyor. Yani insanların ilk evlerini almaları, ona sahip olmaları makro düzeyde de ülkenin tasarruf oranını artıran bir şey dolayısıyla, bu makro politikalarımızla da uyumlu bir tercih. Bu çerçevede Merkez Bankası ve BDDK adımlar attılar. İkinci evi, üçüncü evi alırken kredi kullanımını neredeyse imkânsız. İlk eve odaklayan bir anlayışla bazı değişiklikler, düzenlemeler zaten yapıldı. Sadece kredi verdiğinizde konut fiyatlarını artırma riskiniz var, yani kredi avantajları sağladığınızda konutların fiyatlarının artma riski var. Dolayısıyla bu tür programlara talep ve arz birlikte bakmak durumundasınız. Konut fiyatlarında bir düşme eğilimi başladı. Henüz tam istediğimiz noktada değiliz. Bu eğilimin devam etmesini istiyoruz.” Emekli aylıklarında oransal artışı da içerecek olan yasal düzenlemenin hazırlıklara başlandı. SSK ve Bağ-Kur emeklisi maaşlarına yüzde 37,56’lık enflasyon farkına ek olarak 2023’ün 9 aylık büyüme ortalaması olan yüzde 4,7 oranında ilave zam yapılması gündemde. En düşük emekli aylığının 7 bin 500 TL'den 11 bin TL'ye çıkarılması konusunda çalışma yapıldığı öğrenildi. Merkez Bankası, "Yatırımcı Günü"nün ilkini New York'ta gerçekleştiriyor. Büyüklüğü 50 trilyon doları bulan dünyanın en büyük yatırım fonlarından 200'ü aşkın üst düzey temsilci katıldığı toplantıda konuşan TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, 4 ay içerisinde TL mevduatın 2 trilyon TL arttığına dikkat çekti. ... Devamını Oku

SiyoNazi ittifakı İsrail için Yemen'i vurdu ... Devamını Oku

Gazze’de katledilen çoğu kadın ve çocuk 23 bin kişiye yönelik katliama tam destek veren, 99 gündür tüm dünyanın ateşkes çağrılarına kulak tıkayan ABD ve İngiltere, İsrail’in çıkarlarını korumak adına, seyrüsefer özgürlüğünü bahane ederek Yemen’i vurdu. İki ülke uluslararası hukuk kaidelerini hiçe sayarak saldırıları gerçekleştirirken, saldırının baş faili ABD, Irak işgalinde olduğu gibi olayı BM’ye taşımadı. Saldırı öncesi Kongre’ye başvurmayan Biden yönetimi, Kongre’yi bir kez daha bypass etti. İngiltere de saldırı kararını parlamentoya taşımadan aldı. Soykırımın devam ettiği Gazze’den sonra Lübnan’a saldırması beklenirken ikinci cepheyi Yemen’de açan SiyoNazi çetesi, İslam dünyası için önemli bir dönem olan 3 ayların başlangıcında ve Regaip Kandili’nde İslam topraklarını kana buladı. Yerel saatle gece 02.00’da, 5 şehrin ve 73 hedefin bombalandığı saldırıların, İsrail’in Lahey’de yargılandığı soykırım davası ile eş zamanlı gerçekleşmesi, “Batı İsrail’in üzerindeki baskıyı hafifletmek için gündemi değiştirdi” yorumlarına neden oldu. ABD Başkanı Joe Biden, Kızıldeniz’deki saldırılarına misilleme olarak, Amerikan ve İngiliz ordularının Yemen’de Husilere ait bazı hedefleri vurduğunu açıkladı. Biden, yazılı açıklamasında, “Bugün, talimatımla, ABD ordu güçleri İngiltere ile birlikte ve Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda’nın da desteğiyle Yemen’de Husi isyancıları tarafından kullanılan bazı hedeflere hava saldırısı düzenledi” ifadesini kullandı. Saldırıların, Husilerin Kızıldeniz’deki eylemlerine doğrudan misilleme olduğunu belirten Biden, “Yemen’deki bu saldırılar, ABD ve müttefiklerinin dünyanın en kritik ticari rotalarından birindeki seyrüsefer özgürlüğünün tehlikeye atılmasını ve personelimizin hedef alınmasını tolere etmeyeceğimizin açık mesajıdır” ifadelerini kullandı. Yemen’deki İran destekli Husiler, ABD ve İngiltere’nin Yemen’e düzenlediği saldırılarda 5 mensubunun öldüğünü duyurdu. Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, televizyon kanalına yaptığı açıklamada, “ABD ve İngiltere’nin, İsrail’in Gazze’de işlediği suçların devamına verdiği destek bağlamında Yemen’e 73 saldırı gerçekleştirdiğini” ifade etti. Saldırılarda başkent Sana, Hudeyde, Taiz, Hacce, Sada illerinin hedef alındığını belirten Seri, saldırılar sonucu Husilerden 5 kişinin öldüğünü, 6 kişinin ise yaralandığını kaydetti. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Husilerin Kızıldeniz’de gemi taşımacılığına yönelik haftalarca süren “tehlikeli ve istikrarsızlaştırıcı saldırılarından” sonra bu hareketi “sınırlı, gerekli ve orantılı bir eylem” olarak nitelendirdi. Amerikan medyasına açıklama yapan yetkililer, ABD ve İngiltere ordu kuvvetlerinin saldırıların savaş uçakları ve Tomahawk füzeleriyle gerçekleştirdiğini bildirdi. Yemen’i vuran İngiliz uçaklarının Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden (GKRY) kalktığı belirtildi. Yapılan açıklamada GKRY’deki Akrotiri Üssü’nden kalkan 4 İngiliz Typhoon savaş uçağının Husilere ait hava üsleri, drone merkezleri ve diğer tesisleri vurdukları kaydedildi. Akrotiri Üssü Yemen’e yaklaşık 2 bin 250 kilometre mesafede bulunuyor. ABD ise saldırıları Dwight D. Eisenhower uçak gemisinden kalkan jetlerle ve bir denizaltı ile gerçekleştirdi. Yemen’deki İran destekli Husiler, ABD ve İngiltere’nin Yemen’e yönelik düzenlediği saldırılara yanıt olarak Kızıldeniz’de ABD-İngiliz savaş gemilerinin hedef alındığını duyurdu. Husilerin siyasi büro üyesi Ali el-Kahhum, X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, “Yemen’in yanıtı (ABD ve İngiltere’ye) gecikmedi. Yemen silahlı kuvvetleri, Kızıldeniz’deki ABD-İngiliz savaş gemileri ile askeri bölge ve üslerine güçlü bir şekilde karşılık veriyor” ifadelerine yer verdi. Husilerin sözde hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin el-İzzi ise yaptığı açıklamada, “Hiç şüphesiz ABD ve İngiltere, bu bariz saldırganlığın tüm vahim sonuçlarına ağır bir bedel ödemeye hazırlanmak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı. ABD’nin hukuksuz saldırılarında defalarca kez rol alan Londra yönetimi, Yemen saldırısında da Washington’ın kuyruğuna takıldı. 2003’te ABD’nin “kitle imha silahları üretiyorlar” bahanesiyle başlattığı Irak işgaline 45 bin askerle dahil olan İngilizler, 2004 yılında iddiasına yönelik kanıtların “pek sağlam görünmediğini” kabul etti ancak bölgedeki katliamlarda aktif rol aldı. Yine 2001’de ABD’nin başlattığı Afganistan işgaline, 2007’de 9.500 askerle katıldı ve ABD’nin soykırım ortağı oldu. Suudi Arabistan, Kızıldeniz’de gerçekleştirilen askeri operasyonları ve Yemen’deki noktalara düzenlenen hava saldırılarını büyük endişeyle takip ettiğini duyurdu. İran Batı’nın keyfi eylemlerde bulunduğunu belirtirken, Yemen’in egemenliği ve toprak bütünlüğü ile uluslararası yasaların ihlali olarak değerlendiren saldırıyı şiddetle kınadı. İran destekli Hizbulah da “Amerikan saldırganlığı, ABD’nin Gazze’de ve bölgede Siyonist düşman tarafından işlenen trajedi ve katliamların tam ortağı olduğunu bir kez daha teyit etmektedir” şeklinde açıklama yaptı. Rusya, Yemen’e yönelik askeri saldırıları nedeniyle ABD ve İngiltere’ye sert tepki gösterdi. Saldırıların Orta Doğu’da gerilimi tırmandırdığını ve uluslararası hukuku tamamen hiçe saydığını belirten Rusya, konuyu görüşmek üzere cuma günü BMGK’yı acil toplantıya çağırdı. Diğer yandan itidal çağrısı yapan Çin, Kızıldeniz’de oluşan gerginlikten endişe duyduğunu belirtti. Irak yönetimi, “Yemen’in egemenlik hakları ihlal edildi” sözleriyle SiyoNazi ittifakı kınarken, Ürdün ve Türkiye de orantısız güç kullanımına yönelik endişelerini dile getirdi. ABD’de Yemen’e gerçekleştirilen saldırılara tepki gösteren savaş muhalifi aktivistler, Washington’daki Beyaz Saray’ın önünde ve New York’taki ünlü Times Meydanı’nda toplanarak saldırıların durdurulması çağrısında bulundu. ABD’nin Yemen’e yönelik saldırısından 2 saat sonra savaş muhalifi aktivistler, sokağa indi. “Yemen’den elinizi çekin” sloganı atan aktivistler, ABD’nin saldırıları durdurmasını istedi. Aktivistler, Başkan Joe Biden yönetiminin eylemlerinin, yıkıcı bir bölgesel savaş ihtimalini arttırdığına dikkat çekti. Diğer yandan İran’ın başkenti Tahran’da ve Yemen’de de protestolar yapıldı. Rusya, ABD ve İngiltere'nin Yemen'e yönelik saldırılarıyla ilgili, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) bugün acil toplanmasını talep etti. Suudi Arabistan, Kızıldeniz'de gerçekleştirilen askeri operasyonları ve Yemen'deki noktalara düzenlenen hava saldırılarını büyük endişeyle takip ettiğini duyururken, tüm dünyanın çıkarlarına zarar vermesi nedeniyle seyrüsefer özgürlüğünün uluslararası bir talep olduğu Kızıldeniz bölgesinin güvenlik ve istikrarının korunmasının önemi vurgulandı. Yemen'deki Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, ülkesine karşı askeri risk alan herkesi "bedelini ödemekle" tehdit ederek, hiçbir ABD saldırısının cevapsız kalmayacağını söyledi. ... Devamını Oku

Uluslararası Adalet Divanı'nda yüzsüz savunma: Gerçeklere de soykırım ... Devamını Oku

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) görülen soykırım davasında İsrail’in hukuk ekibi, suçlamaları yanıtlamak yerine Güney Afrika yönetimine ithamda bulunmayı tercih etti. Lahey merkezli UAD’de önceki gün başlayan duruşmada davacı Güney Afrika’nın avukatları, İsrail’in soykırım suçlarını kanıtlarıyla sundu. Duruşmanın dün gerçekleşen ikinci oturumunda İsrail hukuk ekibi savunma yaptı. Duruşmanın başında söz alan İsrail Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Tal Becker, Güney Afrika’nın ülkesine yönelik Gazze’de soykırım yaptığı suçlamasını reddetti. Becker, Birleşmiş Milletler dahil birçok uluslararası kuruluşça da teyit edilen Gazze’de katledilen sivillerin sayısı gibi suçlamaların “Hamas tarafından sağlanan doğrulanmamış istatistiklere” dayandığını öne sürdü. Becker, Güney Afrika’nın davasını “iftira” olarak nitelendirdi ancak Güney Afrika’nın İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 23 binden fazla Filistinliyi öldürdüğünü, okullar, üniversiteler ve hastaneler dahil sivil altyapıyı tahrip ettiğini söylediği soykırım iddialarına ayrıntılı olarak değinmedi. Becker, savunmasında İsrailli kadın esirlerin fotoğrafını da gösterdi fakat bu kişilerin sosyal medyada paylaşılan görüntülerdeki dans eden İsrailli kadın askerler olduğunu belirtmedi. Öte yandan davacı Güney Afrika’ya Hamas’la bağlantısının bulunduğu suçlamasını yönelten Becker, “Güney Afrika’nın Hamas ile yakın ilişkilere sahip olduğu kamuoyunun malumudur.” ifadesini kullandı. İsrail’in kendisini savunma hakkının bulunduğunu belirten Becker, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “İsrail’in insancıl hukuk çerçevesinde kendisini savunma hakkına sahip olduğuna” ilişkin ifadelerinden de alıntı yaptı. İsrail heyetinin başındaki Malcolm Shaw da Güney Afrika’nın soykırım suçlamalarını reddetti ve “Her çatışma soykırım değildir.” şeklinde savunma yaptı. İsrail ile Güney Afrika arasında Soykırım Sözleşmesi’nin ihlaline ilişkin “uyuşmazlık” bulunmadığını öne süren Shaw, bu sebeple davanın reddedilmesi gerektiğini iddia etti. Shaw, Gazze’ye bombardımandan önce telefonla ve broşürlerle bilgilendirmeler ve uyarılar yapılmasının amacının “soykırım olmadığını” gösterdiğini iddia etti. Shaw, genel olarak İsrailli yöneticilerin soykırım niyeti taşıyan açıklamalarının yanı sıra sivilleri korumayı amaçlayan “barışçıl açıklamalarının da bulunduğu” savunmasını yaptı. Duruşmaya verilen 10 dakikalık aranın ardından söz alan avukatlardan Galit Raguan, Gazze’de insani dram yaşandığı gerçeğini kabul etti fakat İsrail’in bu dramı azaltmak için gerekeni yaptığını savundu. İsrail tarafının avukatlarından Omri Sender, 7 Ekim’den sonra Gazze’ye su ve gıda akışının kesilmesi emri veren İsrailli siyasilerin açıklamalarının aksine, İsrail’in Gazze’ye insani yardım girmesini sağladığını savundu. Avukatlardan Christopher Staker, Güney Afrika’nın İsrail’e Gazze’deki askeri operasyonlarını derhal durdurması çağrısının “şaşırtıcı” olduğunu söyledi. Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı’ndan 9 ihtiyati tedbir kararına hükmedilmesini talep ediyor. Bunlar arasında, İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonları derhal durdurması, Filistinlilere yönelik soykırımın önlenmesi için gerekli tüm makul tedbirleri alması, yerlerinden edilenlerin evlerine dönerek yeterli gıda, su, yakıt, tıbbi ve hijyen malzemeleri, barınak ve giysi dahil olmak üzere insani yardıma erişiminin sağlaması, soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atması ve soykırımın delillerini muhafaza etmesi de bulunuyor. Güney Afrika, durumun aciliyeti sebebiyle UAD’den tedbir kararına hükmetmesini talep ederken duruşmaların tamamlanmasının ardından Divan, tarafların beyanlarını ve delillerini inceleyerek karar için müzakerelere başlıyor. Kararının açıklanması için hakimleri bağlayan bir son tarih bulunmamakla birlikte, Divan’ın önce yargılamalarına bakıldığından soykırım gibi aciliyet gerektiren durumlarda bu sürenin birkaç hafta olduğu görülüyor. Soykırım davasının duruşmalarına katılan yüzlerce protestocu, İsrail’in Gazze’de cezasızlıkla süren “soykırımına” son verilmesi çağrısında bulundu. Protestoculardan Johanna, “Buradayım çünkü 3 ay boyunca her gün çocukların öldürülmesini izlemek zorunda kaldım ve cezasızlıkla devam eden bir soykırım yaşanıyor. Buna gerçekten karşıyım.” dedi. Diğer protestocu Ariana ise tutkulu bir biçimde Gazze’deki işgalin karşısında olduğunu vurgulayarak “Gazze’de korkunç şeylerin yaşandığına şahit oluyoruz. Dünya artık dur demeli” diye konuştu. İsrali’e dava açan Güney Afrika’nın Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, kendisini hiçbir zaman bugünkü gibi gururlu hissetmediğini söyledi. Ramaphosa, “Biz küçük bir ülkeyiz ve küçük bir ekonomimiz var. Bize saldırabilirler ama biz prensiplerimiz üzerinde duracağız. Filistin halkı özgür olmadıkça bizler gerçekten özgür olamayacağız” dedi. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı davada İsrail'in hukuk ekibi, suçlamaları yanıtlamak yerine Güney Afrika yönetimine ithamda bulunmayı tercih etti. Yaklaşık 100 gündür Gazze’de emsali görülmemiş bir soykırım yapan İsrail, dün Lahey’de yargı karşısına çıktı. Güney Afrika’nın, Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) açtığı davada, saldırıların acilen durdurulması için mahkemenin hemen tedbir kararı vermesi istendi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, İsrail'de bir araya geldi. Herzog görüşmede İsrail'in soykırım davasından yargılanacağı Lahey'deki duruşmayla ilgili Blinken'a dert yandı. ... Devamını Oku

Ölmediler ama yaşamıyorlar da ... Devamını Oku

Yaklaşık 100 gündür devam eden terör devleti İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında çok sayıda Filistinli hayatını kaybederken, on binlerce sivil de yaralandı. Gazze’yi her yerden kuşatan İsrail askerleri, birçok farklı yolla sivilleri katlediyor. Filistinlilerin üzerine kurşun yağdıran işgalci güç, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu birçok Filistinliyi de felç etti. Bu çocukların bakımını komşuları ya da yardımsever Filistinliler karşılıyor. İsrail’in saldırılarından kurtulmak için güvenli bölge arayışında olan Gazzeliler, yolculukları esnasında ya öldürülüyor ya da yaralanıyor. Han Yunus’tan Refah’a gitmek için hareket eden Gazzelilerin arasında Rayam Muhammed Aya (10) da bulunuyordu. İsrail yerinden edilmiş Gazzelilerin üzerine ateş açarken Rayam’ın ailesi şehit edildi. İsrail askerleri tarafından Rayam’ın tam sırtına isabet eden kurşun, Rayam’ı kısmi olarak felç etti. Doktorlar Rayam’ın sırtından kurşunu başarılı bir şekilde çıkarsa da atılan kurşun Rayan’ı sakat bıraktı. Dikkatli ve düzenli bakım isteyen Rayam’a kimse bakamıyor, komşusu onun ihtiyaçlarını karşılamak için yardımcı olmaya çalışıyor fakat bakımsızlıktan kaynaklı felç olan bu çocuklarda zaman içerisinde kendi kendilerine ölüme terk ediliyor. Hayallerini gerçekleştirmek ve yeniden okula gitmek istediğini söyleyen Rayam, “ Yürümek istiyorum, savaşın bitmesini ve eski hayatımıza geri dönmek istiyorum.” dedi. Han Yunus’ta evlerine açılan bombalar sonucunda bütün ailesini kaybeden Misk Hallak (12), İsrail askerleri tarafından başına kurşun isabet ederek felç geçirdi. Nasr Hastanesi’nde yardımsever bir kadın küçük kızın bakımını üstlenerek onu her gün şırıngayla besleyerek hayatta kalması için yardım ediyor. Beynine aldığı kurşundan sonra yüksek oranda felçli olan Hallak, şu an konuşamıyor, yürüyemiyor, yemek yiyemiyor. Aynı zamanda yerinden edilmiş siviller hastanelere sığındıkları ve çok ciddi oranda tıbbi malzeme yetersizliği olduğu için felçli çocukların bakımları sağlanamıyor. Saldırılardan kaçarken İsrail askerleri tarafından kurşunlanan Ela Ziyad Ebu Asam (9), ailesinden 16 kişiyi saldırılar sonucunda kaybetti. Kimsesiz hayata tutunmaya çalışan Ela, bedenine isabet eden kurşunlar sonucunda tamamen felç olup bilincini kaybetti. Nasr hastanesinde gönüllüler tarafından bakılan Ela, daha 12 yaşında yatağa bağımlı hale gelerek işgalciler tarafından hayattan koparıldı. Kurşunlanmadan önce çok neşeli, mutlu ve umutlu bir kız olan Ela, şu an tamamen makinelere bağımlı bir şekilde nefes almaya çalışıyor. Kısıtlı imkanlardan dolayı tedavisinin yapılamadığı hastanelerde doktorlar Ela’nın durumunun her geçen gün kötüye gittiğini söylüyor. Save the Children, İsrail ordusunun 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarla Gazze Şeridi’ndeki çocukların yüzde 1’ini öldürdüğünü belirtti. Save the Children’dan yapılan yazılı açıklamada, Gazze’deki Sağlık Bakanlığının verilerine göre, İsrail saldırılarında bölgede 10 binden fazla çocuğunun öldürüldüğüne işaret edildi. Gazze’de 1,1 milyon çocuğun yaşadığı ifade edilen açıklamada, İsrail saldırılarında öldürülenlerin bölgedeki toplam çocuk nüfusunun yüzde 1’ini oluşturduğuna dikkati çekildi. Açıklamada, “Gazze’de şiddetten sağ kurtulan çocuklar, hayatlarını değiştirecek yaralanmalar, yanıklar, hastalıklar, yetersiz tıbbi bakım, ebeveynlerini ve diğer sevdiklerini kaybetme dahil olmak üzere tarif edilemez dehşetlere katlanıyorlar. Gidecek güvenli bir yerleri olmadığı için şiddetten defalarca kaçmak zorunda kaldılar ve belirsiz bir geleceğin dehşetiyle karşı karşıya kaldılar” denildi. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı davada İsrail'in hukuk ekibi, suçlamaları yanıtlamak yerine Güney Afrika yönetimine ithamda bulunmayı tercih etti. İşgalci İsrail, Batı Şeria’yı da Gazze gibi bariyerler ve kontrol noktaları ile adeta açık hava hapishanesine dönüştürmeye başladı. 7 Ekim’den sonra bölgeye giriş çıkışlar yasaklandı, 140 yeni kontrol noktası oluşturuldu. Filistinlilere yönelik katliamlarını sürdüren terör devleti İsrail'in, Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) "soykırım" suçlamasıyla yargılanmasına başlandı. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin açtığı dava sonucu yargılanmasına başlanan terör devleti İsrail'e ise eli kanlı iş birlikçisi ABD'den destek geldi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, İsrail'e ABD olarak destek verdiklerini söyledi ve bu ülkenin Gazze'de "soykırım" yapmadığını ileri sürdü. ... Devamını Oku

Kızıldeniz'i kan gölüne çevirecekler ... Devamını Oku

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail aleyhine açtığı “soykırım” davasına ilişkin, “Şu an itibarıyla savunmalarını zaten yapmaya başladılar. Fakat bizim vermiş olduğumuz bütün belgeler ciddi manada Lahey’de iş görüyor. Bu belgeleri artırarak vermeye devam edeceğiz ve inanıyorum ki şu anda bizim o teslim ettiğimiz belgeler, ağırlıklı olarak görsel belgeler de söz konusu ve bu belgelerle İsrail orada mahkum olacaktır. Çünkü Lahey Adalet Divanı’nın adaletine de inanıyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma namazını kıldığı Üsküdar’daki Hz. Ali Camii’nin çıkışında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan, dün itibarıyla İsrail’in kendini savunduğunu kaydederek, şöyle devam etti: “Savunurken de tabii savunmadan falan bahsediyor, nasıl bir savunmaysa? İsrail burada savunma değil taarruzla, bir defa açık hava hapishanesi durumunda olan Filistin’e karşı ayın 7’sinden itibaren bölgeyi kan gölüne çevirdi. Düşünün 22-23 bin orada sadece Filistinliyi öldürdüler, şehit ettiler. Biz de alabildiğimiz kadarını çocuklardan, kadınlardan, yaşlılardan alıp şu anda hastanelerimizde tedavi ettiriyoruz. Önümüzde bunların hepsini görüyoruz.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İngiltere ve ABD’nin Yemen’e yönelik başlattığı saldırıya” ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Bir defa orantılı bir eylem söz konusu değil. Yani bu yapılanların hepsi de orantısız bir güç kullanımıdır. O orantısız güç kullanımını şu anda Amerika, aynı şekilde İsrail Filistin’de de yapmakta. İran bütün bunların karşısında kendini nasıl korur, ona bakmakta. İngiltere zaten Amerika’yla beraber bu süreç içerisinde hep adımını atmıştır, atmaya devam ediyor. Tabii şu anda Kızıldeniz’i malum bunlar adeta kan gölüne çevirme hevesi içerisindeler. Yemen Husilerle şu anda bütün güçlerini kullanmak suretiyle bölgede ister Amerika olsun ister İngiltere olsun, onlara karşı gereken cevabı verdiğini ve vereceğini söylüyor. Şimdi bu konuda en ufak bir rehavete yer olmadığını da ifade ediyorlar. Şu anda çok değişik kanallardan değişik haberler alıyoruz. Husilerin gerek Amerika’ya karşı gerek İngiltere’ye karşı çok başarılı savunmalar yaptığını, başarılı cevaplar verdiğini farklı kanallardan alıyoruz.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile gerçekleştirdikleri görüşmeye ilişkin soruya, “Bildiğiniz gibi Cumhur İttifakı olarak bizim başından itibaren gayet samimi bir havada, Cumhur İttifakı olarak neler yapabiliriz, arkadaşlarımız çalışmaları sürdürüyor, arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalarda geldikleri nokta nedir, bunların değerlendirmesini yapıyoruz. Yine Devlet Bey’le dün bu minval üzerine çalışmamızı yaptık. Çok çok emin adımlarla inanıyoruz ki bu seçimlerde Cumhur İttifakı karşı yakada olanlara beklemediği bir hüsranı yaşatacaktır.” yanıtını verdi. Dün akşam Irak’ın kuzeyinden gelen şehit haberleri sonrası AK Parti’nin yerel seçimler için hafta sonu Ankara’da gerçekleşecek aday tanıtım toplantısı iptal edildi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partinin 14 Ocak Pazar günü yapacağı aday tanıtım toplantısının iptal edildiğini bildirdi. Çelik, “Bu hafta sonu yapacağımız aday tanıtım toplantımız şehitlerimiz sebebiyle, Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla ertelenmiştir. Şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Ülkemizi her türlü tehditten korumak için mücadelemiz kararlılıkla sürecektir” dedi. İletişim Başkanlığı, gelen şehit haberleri sonrasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla, bugün saat 14.30’da İstanbul’daki Dolmabahçe Çalışma Ofisinde bir güvenlik toplantısı icra edileceğini bildirdi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Pençe-Kilit harekatı bölgesinden gelen şehit haberleri nedeniyle, hafta sonu Ankara'da yapılacak aday tanıtım toplantısının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla ertelendiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı Kale Yerleşkesi'nde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 97. Kuruluş Yıl Dönümü Etkinlikleri'ne katıldı. ''Türkiye, oyun kurucudur'' diyen Erdoğan, ''Son dönemde ülkemizin küresel siyasette artan varlığı ile ilgili pek çok makale, kitap yayınlanıyor'' açıklamasında bulundu. Erdoğan, ''Ülkemizde eksen kayması yaşanmadı, uzun arayışlar sonrası ülkemiz asıl ekseni buldu, bu eksenin adı 'Türkiye Ekseni'dir'' ifadelerine yer verdi. ... Devamını Oku

Irak ve Suriye'nin kuzeyine hava harekatı: 29 hedef imha edildi ... Devamını Oku

Milli Savunma Bakanlığı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Irak'ın kuzeyindeki Metina, Hakurk, Gara, ve Kandil bölgeleri ile Suriye'nin kuzeyindeki 29 hedefin hava harekatıyla imha edildiğini, çok sayıda teröristin etkisiz hale getirildiğini duyurdu. Hava Kuvvetlerimize ait uçaklar, Irak ve Suriye kuzeyindeki terör hedeflerini başarılı şekilde yerle bir ederek emniyetle üslerine döndü. #MillîSavunmaBakanlığı pic.twitter.com/ugnI1DPRc6 Milli Savunma Bakanlığı, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada dokuz Mehmetçiğin şehit olduğunu, dört Mehmetçiğin de yaralandığını duyurdu. Açıklamada, 15 teröristin de öldürüldüğü bildirildi. Milli Savunma Bakanlığı Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde 5 askerimizin şehit olduğunu, 8 askerimizin yaralandığını duyurdu. Acı haber sonrası siyasilerden başsağlığı mesajları peş peşe geldi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olan askerler için yayınladığı taziye mesajında "Sosyal medyada şehitlerimiz ve Silahlı Kuvvetlerimizle alakalı doğrulanmamış içerikleri paylaşmayalım, terör örgütlerinin bölücü propagandalarına alet olmayalım. Terörün faydasına olabilecek dezenformasyon barındıran içeriklerden uzak durup, yalnızca resmi açıklamalara itibar edelim" ifadelerini kullandı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Pençe-Kilit harekatı bölgesinden gelen şehit haberleri nedeniyle, hafta sonu Ankara'da yapılacak aday tanıtım toplantısının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla ertelendiğini bildirdi. ... Devamını Oku

Avrupa Parlamentosu üyesinden AB Komisyonu Başkanı Leyen'e 'İsrail' tepkisi: Madam Soykırım ... Devamını Oku

Clare Daly, von der Leyen'in, İsrail'in suçlandığı soykırımı küçümsemek, mazur göstermek, inkar etmek ve saptırmak için sarf ettiği cümlelerin, İsrail ekibinden avukat Malcolm Shaw tarafından bugün Lahey'de görülen duruşmada kullanıldığını anımsattı. AP üyesi Daly, UAD'deki davayı yerinden izlemek amacıyla AP üyesi Mick Wallace ile birlikte iki gündür Lahey'de bulunuyor. Von der Leyen, 19 Ekim 2023'teki söz konusu konuşmasında, Hamas'ı "İnsanları diri diri yakmakla, çocukları ve hatta bebekleri sakat bırakmakla" suçlamış, İsrail'in insancıl hukuk çerçevesinde kendisini savunma hakkı olduğunu belirtmişti. Yaklaşık 100 gündür Gazze’de emsali görülmemiş bir soykırım yapan İsrail, dün Lahey’de yargı karşısına çıktı. Güney Afrika’nın, Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) açtığı davada, saldırıların acilen durdurulması için mahkemenin hemen tedbir kararı vermesi istendi. İsrail ordusu, iki buçuk ayı aşkın süredir katliam yaptığı Gazze Şeridi'nde, sivil savunma ekipleri ve ambulansları da hedef almaya devam ediyor. İşgal savaş uçakları görev sırasında sivil savunma ekiplerini hedef aldığı anlar anbean kameralara yansıdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cuma namazının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Terör devleti İsrail'in Lahey'de yargılanmasına başlanmasıyla ilgili ilk kez yorum yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Savunmalarını yapmaya başladılar fakat bizim vermiş olduğumuz bütün belgeler ciddi manada Lahey'de iş görüyor. Bu belgeleri artırarak vermeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki şu anda bizim teslim ettiğimiz belgeler, ağırlıklı olarak görsel belgeler de söz konusu. Bu belgelerle İsrail orada mahkum olacaktır. Bunu bekliyoruz. Çünkü Lahey Adalet Divanı'nın adaletine inanıyoruz. Bugün itibarıyla İsrail kendini savunuyor. Savunurken de tabii savunmadan falan bahsediyor. Nasıl bir savunmaysa. İsrail burada savunma değil taarruzla bir defa açık hava hapishanesi durumunda olan Filistin'e karşı ayın 7'sinden itibaren bölgeyi kan gölüne çevirdi. 22-23 bin sadece orada Filistinliyi şehit ettiler. Önümüzde bunları görüyoruz. İsrail kimi aldatabilir?" ifadelerini kullandı. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı davada İsrail'in hukuk ekibi, suçlamaları yanıtlamak yerine Güney Afrika yönetimine ithamda bulunmayı tercih etti. ... Devamını Oku

Togg'dan bir sürpriz daha: Yapay zeka destekli akıllı cihaz kamerayı CES'te tanıttı ... Devamını Oku

Şirketten yapılan açıklamaya göre, CES'te ürün, tasarım ve teknolojilerini sergileyen Togg, AI Kamera uygulamasının duyurusunu da yaptı. Bu uygulamayla en yeni görüntü işleme teknolojilerine, görüntü yönetimi sistemlerine, yapay zeka tabanlı filtrelere ve fotoğraf düzenleme araçlarına doğrudan erişen kullanıcıların içlerindeki sanatçı da ortaya çıkıyor. İlk gösterimini #CES2024 ’te yaptığımız AI Kamera ile her yolculuğunuz eşsiz bir maceraya dönüşecek! AI Kamera çok yakında https://t.co/k98ILbevI0 ’da. #DahaFazlaEğlen #Togg #Trumore pic.twitter.com/WReRmG6jVu Dikiz aynasının hemen üzerinde yer alan AI Kamera'nın geniş lensinin konumu, tüm yolcuların her kareye dahil olmasını mümkün kılıyor. Bu inovasyon sayesinde sahne tanıma, otomatik ışık düzeltme, yüz ve gülümseme algılama, nesne izleme ve otomatik odaklama dahil olmak üzere 19 farklı yapay zeka algoritması kullanılarak en basit görüntüler bile üst düzey görsellere dönüşebiliyor. Togg'un dünyanın en büyük Tüketici Elektroniği Fuarı CES 2024'te tanıttığı ve fastback olarak kullanıcıların beğenisine sunduğu yeni modeli T10F, ziyaretçilerin dikkatini çekti. Alman influencer Jessica Thön, "Türkiye'den yeni bir markanın gelmesi çok ilgi çekici. Berlin'de doğdum ve çok sayıda Türk arkadaşım var. Türk halkının bu markayla ne kadar gurur duyduğunu görmek hoşuma gidiyor. Aracı gerçekten beğendim, elektrikli ve iyi bir menzile sahip. İyi bir batarya boyutu var ve iyi görünüyor" dedi. Elektrikli araçlara ilişkin içerikler üreten ABD'li Kimberly Javaheri, "Tasarımı muhteşem, çok güzel ve genel olarak çok etkilendim. Farlarını gerçekten sevdim. Gündüz farlarının aracın aerodinamiğini sarma şekli gerçekten muhteşem" diye konuştu. Yalnızca tek bir tıkla çok sayıda yapay zeka filtresi uygulanarak uzay, kedi temalı "patiler" veya gelecek fantezisi gibi yeni dünyalara erişilebiliyor, epik maceralardan sahneler tekrar tekrar yaşanabiliyor. AI Kamera uygulamasına yakında TruStore üzerinden erişebilecek kullanıcılar, görüntüleri çektikten sonra görselleri sosyal medyada arkadaşlarıyla paylaşmadan önce düzenleyebilecek, hatta yolculuk sırasında görsel galerilerini "sergi moduna" alarak herkesi eğlenceye dahil edebilecek. TOGG Üst Yöneticisi (CEO) Gürcan Karakaş, dünyada sedan modelinin pazar payının küçüldüğünü belirterek, sedan kullanıcılarının da beklentilerini karşılayacak, zamanın ruhunu yakalayan, dinamik, cazibesi yüksek ve daha geniş bir kitleye hitap ettiği için fastback modelini tercih ettiklerini ifade etti. Karakaş, T10F olarak adlandırılan fastback modelinin piyasaya çıkma tarihini de açıkladı. ... Devamını Oku

Çin'den Kızıldeniz'deki gerginliği için itidal çağrısı ... Devamını Oku

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, başkent Pekin'de düzenlenen günlük basın toplantısında konuyla ilgili sorulan soruya verdiği yanıtta, ilgili taraflara sükunet ve itidal çağrısı yaptı. Kızıldeniz'in uluslararası mal ve enerji ticareti için önemli bir rota olduğunun altını çizen Sözcü Mao, "Umarız, tüm ilgili taraflar bölgede güvenliğin ve istikrarın sağlanmasında yapıcı ve sorumlu rol oynar. Bu, tüm uluslararası toplumun çıkarına olacaktır." dedi. Amerikan ve İngiliz savaş uçakları, gece saatlerinde Yemen'in Sana, Hudeyde ve Taiz kentlerindeki bazı noktalara hava saldırısı düzenlemişti. ABD Başkanı Joe Biden, yaptığı yazılı açıklamada; Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda'nın da saldırıya destek verdiğini bildirmişti. ABD medyasındaki haberlerde ABD ve İngiltere ordu kuvvetlerinin en az 12 Husi hedefini vurduğu, saldırıların savaş uçakları ve Tomahawk füzeleriyle yapıldığı belirtilmişti. Bir süreden bu yana devam eden İsrail Hamas savaşının ikincil etkileri de yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu etkilerden en önemlilerinden bir tanesi İran destekli Husilerin füze ve İHA’larla Kızıldeniz’den geçen ticaret gemileri ve petrol tankerlerini hedef alması. Son birkaç aydır küresel deniz taşımacılığının en önemli konularından birisi haline gelen Husi saldırıları neticesinde deniz taşımacılığı yapan büyük denizcilik şirketleri rotalarını Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’ndan Cebeli Tarık Son dönemlerde Yemen'deki Husilerin, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı almıştı. Husilerin saldırıları, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atıyor. Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin peş peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir "tedarik zinciri krizinin" başlayacağına ilişkin endişeleri artırıyor. ABD'li elektrikli otomobil üreticisi Tesla, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarının tedarik zincirini etkilemesi nedeniyle Almanya'daki fabrikasında üretimi yaklaşık 2 hafta durduracağını açıkladı. Tesla'dan yapılan açıklamada, Kızıldeniz'deki çatışmalar nedeniyle Avrupa ile Asya arasındaki ulaşım yollarında yaşanan değişimlerin Gruenheide'deki üretimi etkilediği belirtilerek, nakliye sürelerinin uzamasının tedarik zincirinde büyük bir boşluk oluşturduğu ifade edildi. İsrail’in Gazze’deki saldırılarına tepki olarak Yemendeki Husiler, birkaç aydır Kızıldeniz’deki ticari gemileri drone ve roketlerle hedef alıyordu. Amerikan ve İngiliz savaş uçakları, gece saatlerinde Yemen'e havadan ve denizden saldırı düzenledi. Bu gelişmeler sonrası bölgede gerilimi artıracak bir hamle de Avrupa Birliği'nden (AB) geldi. ABD merkezli yayın kuruluşu Politico, AB'nin Kızıldeniz'e en az 3 savaş gemisi göndermeyi planladığını iddia etti. Kızıldeniz AB ülkeleri için önceki misyonlara bakıldığında uygun bir operasyon alanı olarak gözüküyor. Bu aşamada operasyonun yapılıp yapılmayacağı konusu bir kapasite meselesi değil, bu yüzden Almanya ve Fransa’dan gelecek sinyaller AB’nin yol haritası için de gerekli verileri önümüzdeki günlerde sağlayacaktır. ... Devamını Oku

Fenerbahçe Krunic'e kavuşuyor ... Devamını Oku

Fenerbahçe, Rade Krunic transferinde mutlu sona ulaştı. Bosna Hersekli oyuncuyla prensip anlaşmasına varan sarı-lacivertliler, tecrübeli futbolcuyu İstanbul’a getiriyor. 30 yaşındaki futbolcu taşıyacak özel uçak, bugün Milano’dan havalanacak ve 15.30’da Sabiha Gökçen Havalimanı Genel Havacılık Terminali’ne inecek. Krunic’in, kısa sürede sağlık kontrolünden geçerek, kendisini Fenerbahçe’ye bağlayan resmi sözleşmeyi imzalaması bekleniyor. Ön liberoda görev yapan Krunic, bu sezon Milan formasıyla 14 maçta 896 dakika süre aldı. Tecrübeli futbolcu bu maçlarda takımına skor katkısı veremedi. Fenerbahçe'nin anlaşma sağladığı Rade Krunic'i 90 saniyede anlattık. 📽 @omercelikbasli pic.twitter.com/qAgnYHoWYD Devre arasında kadrosuna takviye yapmak isteyen Fenerbahçe, orta sahada transferi bitiriyor. Stoper için Leonardo Bonucci ile anlaşan sarı-lacivertliler, orta saha bölgesi için de Milan forması giyen Rade Krunic'i kadrosuna katmaya hazırlanıyor. Peki Fenerbahçe Rade Krunic için Milan'a ne kadar bonservis ödeyecek? Rade Krunic Fenerbahçe'den ne kadar maaş alacak? Rade Krunic'in sözleşme detaylarını haberimizde bulabilirsiniz. ... Devamını Oku

Bakan Uraloğlu: Demiryolu projemiz İstanbul Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçecek ... Devamını Oku

Bakan Uraloğlu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçecek olan Demiryolu Projesinin ihalesinin bu yılş içerisinde yapılacağını açıkladı. Uraloğlu, projesi hakkında da bilgiler verdi. ‘Kalkınma Yolu’ ve ‘Zengezur Koridoru’ projelerinin Türkiye'nin ticari, lojistik ve siyasi bağlarını güçlendirmesi açısından önemli olduğuna dikkati çeken Uraloğlu, "Çin ve Hindistan gibi büyük ülkelerden Basra Körfezi'ne gelen her türlü emtianın FAW Limanı'ndan Ovaköy Sınır Kapısı vasıtasıyla ülkemize ulaştırılması yönünde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Basra Körfezi'nde elleçlenen bir ürün buradan yüklendiğinde Türkiye üzerinden şimdilik Marmaray'dan Avrupa'nın her noktasına ulaşabilecek durumdadır. İlerde de ‘Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ üzerinden hayata geçireceğimiz demir yolu projesiyle beraber buradaki kısıtlı kapasiteyi, kısıtlı saatler kullanımını artık tüm zamanlara yayma imkânımız olacak. ‘Kalkınma Yolu Projesi’ kuzey-güney koridorları arasındaki Uzak Doğu, Güney Asya ve Orta Doğu'ya, Avrupa'ya bağlayacak en kısa ve en ekonomik koridor olacaktır. Yine Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan demir yolu ve karayolu ulaşımını sağlayacak olan ‘Zengezur Koridoru Projesi'ni de hayata geçiriyoruz” diye konuştu. Gebze'den başlayan ‘Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü geçerek İstanbul Havalimanı üzerinden Çatalca'ya gidecek demir yolu projesinin ihalesinin bu yıl yapılacağını ifade eden Uraloğlu, “İhalesini yaptığımız takdirde 4-5 yıl iş olacaktır. İnşallah 2028 yılı içerisinde hayata geçirmiş oluruz” ifadelerine yer verdi. Uraloğlu, Marmaray sayesinde Asya ile Avrupa arasında kesintisiz bir demir yolu ulaşımı sağlanmakla birlikte kent içi yolcu taşımasının yoğunluğundan dolayı ana hat yük ve yolcu taşıması için yeterli bir kapasite sağlanamadığını belirterek, kesintisiz yük ve yolcu ulaşımının sağlanması için ilave bir çift-hat demir yolu ihtiyacı doğduğunu dile getirdi. Demir yolu projesi güzergâhını aktaran Uraloğlu, “Gebze- Yavuz Sultan Selim Köprüsü – Çatalca Demiryolu güzergâhı Marmaray hattının Çayırova mevkiinden ayrılarak, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan sonra kuzeye yönelerek Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü geçerek, İstanbul Havalimanı’na ulaşmakta ve devamında Halkalı –Kapıkule hattına bağlanmaktadır. Söz konusu demir yolu hattı 120 kilometre uzunluğunda olup; yük ve yolcu olarak işletilecektir. Ayrıca, proje kapsamında 29 viyadük, 11 aç-kapa, 21 tünel yapılacaktır” açıklamasında bulundu. Uraloğlu, Gebze – Yavuz Sultan Selim Köprüsü – Çatalca demir yolu hattının yapılması ile birlikte, Asya ile Avrupa arasında kesintisiz olarak yüksek kapasiteli yük ve yolcu taşıması yapılacağını bildirdi. Uraloğlu ayrıca, Sabiha Gökçen Havalimanı ile İstanbul Havalimanı’nın birbirine yüksek standartlı demir yolu ile bağlanacağını ifade etti. İstanbul'a yeni bir metro hattına daha kavuşuyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Bakırköy-Kirazlı Metro Hattı'nda artık test ve devreye alma çalışmalarına başladıklarını belirterek, projenin ne zaman hizmete alınacağını duyurdu. Yedi istasyonun olduğu Bakırköy-Kirazlı Metro Hattı'yla günde bir milyon yolcu seyahat edebilecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, tvnet'te gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Deprem gerçeğine ilişkin de konuşan Bakan Uraloğlu, beklenen İstanbul depremine karşı yapılan hazırlıklara değinerek, gerekli tüm çalışmaların yapıldığını söyledi. Gelecek yıllarda raylı sistemlere duyulan ihtiyacın artacağını da belirten Bakan Uraloğlu, Ankara-İstanbul güzergahında yapılacak Süper Hızlı Tren projesinin detaylarını paylaştı. İnşaata 2028'de başlanacağını belirten Uraloğlu, "Aradaki birkaç tane istasyonumuz olacak. Kocaeli ve Akyazı'dan. Bütün noktalarda çok durmayacak. Biz bineceğiz, bir maç bitmeden 80 dakikada İstanbul - Ankara arasını seyahat etmiş olacağız. Bu tamamen yeni bir hat." dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, şiddetli yağıştan etkilenen Giresun'da incelemede bulunarak, "İlk tespitler sonucunda, gerekli çalışmaları yapılarak vatandaşlarımızın bu anlamdaki bütün mağduriyetleri inşallah giderilmiş olacak." dedi. ... Devamını Oku

Cari işlemler hesabı kasım ayında açık verdi ... Devamını Oku

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre, Kasım 2023'te cari işlemler hesabı 2 milyar 722 milyon dolar açık verdi. Birincil gelir dengesi kaleminde 1 milyar 325 milyon dolarlık net çıkış olurken, ikincil gelir dengesi kaleminde ise 13 milyon dolar net giriş kaydedildi. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasalarında 753 milyon dolarlık, devlet iç borçlanma senetlerinde de 353 milyon dolarlık net alış gerçekleşti. Yurt dışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak, bankalar 1 milyar 423 milyon dolar, genel hükümet 2 milyar 500 milyon dolar ve diğer sektörler 1 milyar 219 milyon dolar net borçlanma gerçekleştirirken, diğer yatırımlar altında, yurt içi bankaların yurt dışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları 182 milyon dolar net azalış kaydetti. Bu dönemde yurt dışından sağlanan kredilerle ilgili olarak diğer sektörler 51 milyon dolar net geri ödeme, bankalar ve genel hükümet sırasıyla 3 milyar 957 milyon dolar ve 79 milyon dolar net kullanım gerçekleştirdi. Resmi rezervlerde kasımda 6 milyar 706 milyon dolarlık net artış oldu. Türkiye İstatistik Kurumu, Kasım 2023 dönemine ilişkin dış ticaret endekslerini açıkladı. İhracat birim değer endeksi Kasım 2023'te bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,2 artarken, ithalat birim değer endeksi yüzde 7,8 geriledi. Milyonlarca emekliye ek zam geliyor. SSK ve Bağkur emeklilerinin aylık iyileştirmesine yönelik çalışmada sona gelindi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Hazine ve Maliye bakanlıklarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'ın koordinasyonunda yürüttüğü ve en düşük emekli aylığının yükseltilmesine yönelik farklı senaryoların yer aldığı çalışma, gelecek hafta yapılacak Kabine Toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulacak. İşte emekli maaşlarına yönelik ilave zam formülleri.. Türkiye ikinci el çevrim içi binek ve hafif ticari araç pazarında satışlar geçen yıl bir milyon 881 bin 97 adet olarak kayıtlara geçti. Böylece satışlarda yıllık bazda yaklaşık yüzde 4 artış gerçekleşti. Türkiye'den 2023'te yapılan çay ihracatı yüzde 11 artışla 25 milyon 388 bin 621 dolara ulaştı. Türkiye, 2023 yılında 120 ülkeye yaptığı çay satışından 25 milyon 388 bin 621 dolar gelir elde etti. Her geçen yıl ihracatı artan Türk çayına en çok talep Belçika, Birleşik Krallık ve ABD'den geldi. Türkiye, geçen yıldan farklı olarak Polonya, Slovakya, Dubai, Brezilya, Antigua ve Bermuda, Gabon, Sao Tome ve Principe, Uruguay, Portekiz, Dominika, Dominik Cumhuriyeti, Togo, Letonya, Ruanda ve Zambiya'ya da çay sattı. ... Devamını Oku

İhracat birim değer endeksi Kasım ayında yükseldi ... Devamını Oku

TÜİK verilerine göre, ihracat birim değer endeksi Kasım 2023'te bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 0,2 yükseldi. Endeks, Kasım 2022'ye göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 1, imalat sanayisinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 1,7 artarken, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 5,9 ve yakıtlarda yüzde 19 azaldı. İthalat birim değer endeksi Kasım 2023'te yıllık bazda yüzde 7,8 geriledi. Endeks, bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 6,2, yakıtlarda yüzde 27,8, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 12,2 ve imalat sanayisinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 2,3 azaldı. İhracat miktar endeksi Kasım 2023'te bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5 yükseldi. Endeks, gıda, içecek ve tütünde yüzde 6,1, yakıtlarda yüzde 52,6 artış gösterirken, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 4,1, imalat sanayisinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 1,3 azaldı. İthalat miktar endeksi Kasım 2023'te yıllık bazda yüzde 2,3 yükseldi. Endeks bu dönemde gıda, içecek ve tütünde yüzde 3,9, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 0,2, yakıtlarda yüzde 6,1 azalırken, imalat sanayisinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 12,8 arttı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seriye göre, Ekim 2023'te 152,5 olan ihracat miktar endeksi yüzde 0,5 azalarak 151,7 oldu. Takvim etkisinden arındırılmış seriye göre ise Kasım 2022'de 150,3 olan ihracat miktar endeksi yüzde 5 yükselerek 157,7 değerini aldı. İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan ve Kasım 2022'de 79,4 olan dış ticaret haddi, 6,9 puan yükselişle Kasım 2023'te 86,3'e çıktı. Milyonlarca emekliye ek zam geliyor. SSK ve Bağkur emeklilerinin aylık iyileştirmesine yönelik çalışmada sona gelindi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Hazine ve Maliye bakanlıklarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'ın koordinasyonunda yürüttüğü ve en düşük emekli aylığının yükseltilmesine yönelik farklı senaryoların yer aldığı çalışma, gelecek hafta yapılacak Kabine Toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulacak. İşte emekli maaşlarına yönelik ilave zam formülleri.. Türkiye ikinci el çevrim içi binek ve hafif ticari araç pazarında satışlar geçen yıl bir milyon 881 bin 97 adet olarak kayıtlara geçti. Böylece satışlarda yıllık bazda yaklaşık yüzde 4 artış gerçekleşti. Türk Hava Yolları, seyahat tutkunları için cazip bir fırsat sunuyor. THY, Doğu Avrupa'daki 18 farklı uçuş noktasına yönelik avantajlı fiyatlarla özel bir kampanya başlattığını duyurdu. Kampanya kapsamında, Doğu Avrupa'ya kişi başı gidiş-dönüş, her şey dahil 119 dolar gibi uygun fiyatlar satışa çıktı. Türkiye'den 2023'te yapılan çay ihracatı yüzde 11 artışla 25 milyon 388 bin 621 dolara ulaştı. Türkiye, 2023 yılında 120 ülkeye yaptığı çay satışından 25 milyon 388 bin 621 dolar gelir elde etti. Her geçen yıl ihracatı artan Türk çayına en çok talep Belçika, Birleşik Krallık ve ABD'den geldi. Türkiye, geçen yıldan farklı olarak Polonya, Slovakya, Dubai, Brezilya, Antigua ve Bermuda, Gabon, Sao Tome ve Principe, Uruguay, Portekiz, Dominika, Dominik Cumhuriyeti, Togo, Letonya, Ruanda ve Zambiya'ya da çay sattı. ... Devamını Oku

Husiler: Kızıldeniz'deki ABD-İngiliz savaş gemilerini hedef aldık ... Devamını Oku

Husilerin siyasi büro üyesi Ali el-Kahhum, X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, "Yemen'in yanıtı (ABD ve İngiltere'ye) gecikmedi. Yemen silahlı kuvvetleri, Kızıldeniz'deki ABD-İngiliz savaş gemileri ile askeri bölge ve üslerine güçlü bir şekilde karşılık veriyor." ifadelerine yer verdi. ​​​​​​​Husilerin sözde hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin el-İzzi de X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, "Ülkemiz, ABD ve İngiliz gemileri, denizaltıları ve savaş uçakları tarafından büyük bir saldırıya maruz kaldı. Hiç şüphesiz ABD ve İngiltere, bu bariz saldırganlığın tüm vahim sonuçlarına ağır bir bedel ödemeye hazırlanmak zorunda kalacak." ifadelerini kullandı. Husilere bağlı SABA haber ajansı da haberinde başkent Sana, Hudeyde, Sada ve Zemar kentlerinin "ABD saldırganlığına" maruz kaldığı bilgisini paylaştı. Yemen'deki yerel kaynaklar, ABD ve İngiliz savaş uçakları gece saatlerinde Yemen'in Sana, Hudeyde ve Taiz kentlerinde bazı noktalara hava saldırısı düzenlediğini duyurmuştu. Saldırılara ilişkin detaylı bilgi paylaşılmazken, düzenlenen hava saldırılarına ilişkin sosyal medya hesaplarından görüntülere yer verilmişti. Son dönemlerde Yemen'deki Husilerin, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı almıştı. Pentagon, 6 Aralık 2023'te Yemen'deki Husi güçlerinin Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı uluslararası "Deniz Görev Gücü" kurulması için görüşmeler yaptıklarını bildirmiş, 18 Aralık'ta da "Refah Muhafızı Operasyonu" adında çok uluslu misyon oluşturulduğunu duyurmuştu. Husilerin saldırıları, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atarken, Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin pes peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir "tedarik zinciri krizi"nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı. ABD ve İngiliz savaş uçaklarının Yemen'de birkaç kentte bazı noktalara yönelik hava saldırısı düzenlediği bildirildi. Saldırılara ilişkin detaylı bilgi paylaşılmazken, düzenlenen hava saldırılarına ilişkin sosyal medya hesaplarından görüntülere yer verildi. ... Devamını Oku

Husiler: Yemen'e karşı hiçbir ABD saldırısı cevapsız kalmayacak ... Devamını Oku

Husilerin siyasi büro üyesi Ali el-Kahhum, X (twitter) sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, "Yemen'in yanıtı (ABD ve İngiltere'ye) gecikmedi. Yemen silahlı kuvvetleri, Kızıldeniz'deki ABD-İngiliz savaş gemileri ile askeri bölge ve üslerine güçlü bir şekilde karşılık veriyor." ifadelerini kullandı. ​​​​​​​Husilerin sözde hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin el-İzzi de X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, "Ülkemiz, ABD ve İngiliz gemileri, denizaltıları ve savaş uçakları tarafından büyük bir saldırıya maruz kaldı. Hiç şüphesiz ABD ve İngiltere, bu bariz saldırganlığın tüm vahim sonuçlarına ağır bir bedel ödemeye hazırlanmak zorunda kalacak." ifadelerini kullandı. Husilere bağlı SABA haber ajansı da haberinde başkent Sana, Hudeyde, Sada ve Zemar kentlerinin "ABD saldırganlığına" maruz kaldığı bilgisini paylaştı. Yemen'deki yerel kaynaklar, ABD ve İngiliz savaş uçakları gece saatlerinde Yemen'in Sana, Hudeyde ve Taiz kentlerinde bazı noktalara hava saldırısı düzenlediğini duyurmuştu. Saldırılara ilişkin detaylı bilgi paylaşılmazken, düzenlenen hava saldırılarına ilişkin sosyal medya hesaplarından görüntülere yer verildi. Son dönemlerde Yemen'deki Husilerin, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı almıştı. Pentagon, 6 Aralık 2023'te Yemen'deki Husi güçlerinin Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı uluslararası "Deniz Görev Gücü" kurulması için görüşmeler yaptıklarını bildirmiş, 18 Aralık'ta da "Refah Muhafızı Operasyonu" adında çok uluslu misyon oluşturulduğunu duyurmuştu. Husilerin saldırıları, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atarken, Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin pes peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir "tedarik zinciri krizi"nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı. ABD ve İngiliz savaş uçaklarının Yemen'de birkaç kentte bazı noktalara yönelik hava saldırısı düzenlediği bildirildi. Saldırılara ilişkin detaylı bilgi paylaşılmazken, düzenlenen hava saldırılarına ilişkin sosyal medya hesaplarından görüntülere yer verildi. ... Devamını Oku

Kimya ihracatında hedef 35 milyar dolar ... Devamını Oku

Geçtiğimiz yıl 30,6 milyar dolar ihracatla sektörler bazında ikinci sırada yer alan kimya sektörü, 2024 hedefini 35 milyar dolar olarak belirledi. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Adil Pelister, küresel ticaretteki yavaşlamaya rağmen katma değeri yüksek ürünlerle pazar çeşitliliğini artırmayı planladıklarını dile getirdi. Göreve geldikleri 2018 yılına kıyasla 2023 yılında kimya ihracatında birim fiyatı yüzde 10 oranında yükseltmeyi başardıklarını ifade eden Pelister, “İKMİB olarak 2028 yılında 48 milyar dolar, 2030 yılında 50 milyar dolar ihracata ulaşmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi. 2023 yılını 30,6 milyar dolarlık ihracat ile tamamlayan kimyada 16 alt sektörden 9 tanesinde, bir önceki yıla kıyasla ihracat rakamında artış sağlandı. 2023 yılında plastikler ve mamulleri ihracatı, 9,1 milyar dolarla kimya ihracatında lider oldu. İhracatı yapılan ilk 10 pazar arasında 7 Avrupa ülkesi dikkat çekti. Birinci sıraya Hollanda yerleşirken, Rusya ikinci, İtalya ise üçüncü oldu. Pelister, kimya sektörünün geçtiğimiz yıl toplam ihracatının yaklaşık yüzde 13,8’ine imzasını attığını kaydetti. Kimya ihracatçısının pazar çeşitliliğini artırmak, yüksek katma değerli ihracat ve sürdürülebilirlik perspektifinde yeşil dönüşüm ile döngüsel ekonomiyi ön plana aldıklarını dile getiren Adil Pelister, şöyle konuştu: “Kimya Teknoloji Merkezi (KTM) projemiz ile yüksek katma değer odaklı yeni bir ekosistem kurmayı amaçlıyoruz. Mayısta Bilişim Vadisi’nde konumlanan KTM’nin açılışını gerçekleştireceğiz. Merkezimizin bünyesinde toplam 175 farklı test uygulanacak ve 83 testten akredite olunacak. Yıllık minimum 7,2 milyon dolar tasarruf sağlanmasını bekliyoruz. Türkiye Kimya Ajansı projelerimizle de Türk kimya sektörünün dünyadaki pazar payını yüzde 0,6’dan yüzde 1’in üzerine çıkaracağız.” İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), bu yıl kimya ihracatçısını yeni pazarlara açacak önemli etkinliklere imza atacak. 19 ülkede 35 ihracat organizasyonu gerçekleştirecek İKMİB, 16 fuara milli katılımının yanı sıra 4 info stand katılımı, 11 sektörel ticaret heyeti ve 4 alım heyeti düzenleyecek. Türkiye’nin yanı sıra ABD, Çin, Almanya, İtalya, İspanya, Romanya, Çekya, Hollanda, BAE, Suudi Arabistan, Endonezya, Hong Kong, Kazakistan, Panama, Şili, Meksika, Kolombiya ve Rusya’da ihracat çalışması yürütülecek. Türk savunma sanayisi ürünü yüksek faydalı yük kapasiteli insansız hava aracı (İHA) AKSUNGUR, yurt içinde ve dışında yeni görevlere hazırlanıyor. TUSAŞ tarafından geliştirilen AKSUNGUR'un satıldığı ülke sayısı 3'e çıktı, birkaç ülkeyle ciddi müzakereler yürütülüyor. Güvenlik güçlerine de hizmet veren AKSUNGUR, bu yıl bir ilki de gerçekleştirecek. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı (SSB) Haluk Görgün, Bozdoğan ve Gökdoğan füzelerinin tasarım doğrulama testlerinin tamamlandığını belirterek, "Füzelerimiz kabul testleri için hazır. Bundan sonraki aşamada harp başlıklı mühimmat ile yapılacak testlerimizi gerçekleştirip, Hava Kuvvetlerimizin kullanımına sunacağız" ifadesini kullandı. Honda, tüketici elektroniği fuarı CES 2024'te elektrifikasyon stratejisi doğrultusunda 'Honda 0' Serisi'nin iki konsept modelinin tanıtımını gerçekleştirdi. ... Devamını Oku

Avcılar’a metro müjdesi ... Devamını Oku

Cumhur İttifakı’nın İBB Başkan Adayı Murat Kurum, gittiği her yerde yoğun ilgiyle karşılanıyor. Avcılar’da bir grup partili ve STK temsilcileriyle bir araya gelen Kurum, İBB’nin mührünü alacaklarını belirterek, Avcılar’daki dönüşüm için 1 Nisan’ı işaret etti. Programın yapıldığı salonu hıncahınç dolduran Avcılar halkı, sloganlar ve alkışlar eşliğinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum’u karşıladı. İstanbul’da ve Avcılar’da artık değişim isteyen halkın Kurum’a yönelik attığı sloganlar oldukça dikkat çekiciydi. ‘İstanbul’da vahim durum kurtar bizi Murat Kurum’ sloganları atan vatandaşlar, Kurum’a yönelik tam destek vererek hem İstanbul’da hem de Avcılar’da yenilik istediklerini dile getirdi. Bu sloganların üzerine Kurum konuşmasında “Başkanınız olarak değil. Evladınız olarak, yanınızda olacağım. Dağ gibi arkanızda duracağım. Siyaset er meydanıdır. Size söz veriyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mührünü alacak ve Avcılar’ın talihini değiştireceğiz.” ifadelerini kullandı. İstanbul için yola çıktıklarını ifade eden Kurum, sözlerine şöyle devam etti: “Avcılar kentsel dönüşümde belediyelerin ihmalkarlığından çok kaybetti. Tesisleşmede çok göz ardı edildi. Mevcut İBB yönetimi başka gündemlerle meşgul oldu. Biz İstanbul ile ilgili projelerimizi, hayallerimizi milletimizle paylaşıyoruz. Bizim bu projelerimizden rahatsız olmuşlar. Hemen algı çerçevesinde farklı gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu hepimiz görüyoruz. Biz İstanbul’un meselelerine odaklanacağız. Güzel İstanbul için çalışacağız ve hiçbir zaman polemik içerisinde olmayacağız. Sadece İstanbul diyeceğiz, sadece İstanbul için çalışacağız.” Halkalı Metrosu’nu Avcılar’a bir durak daha ekleyeceklerini belirten Kurum, “1 Nisan’da Avcılar’da dönüşüm seferberliğini başlatacağız. Tek bir riskli yapı kalmayana kadar Avcılar için çalışacağız. Avcılar’ın İstanbul merkezine uzaklığı 27 km uzaklığında. Avcılar’ın metrosu yok. Metrobüs ve otobüs dışında ulaşım imkanı yok. Bu Avcılar’ın kaderi mi? Tabii ki değil. Göreve gelir gelmez Halkalı’dan metroyu Avcılar’a bir durak daha uzatacağız. Bizim farkımız bu” şeklinde konuştu. Yeni metro ağları oluşturacaklarını kaydeden Kurum şunları söyledi: “Sadece Avcılar’da değil, İstanbul’umuzda çile haline gelmiş ulaşım sorununu çözebilmek için İstanbul’da metro ihalesi yaptılar ama ilerleme kaydedemediler. Modern şehirlerde olduğu gibi metro ağını güçlendirmeliyiz. İstanbul’da metronun ulaşamadığı ilçe bırakmayacağız. Her bir kardeşimin memleketinde izim var. Afet oldu, deprem oldu, yangın oldu oradaydım. 81 ilde sayısız tesis yapmış kardeşinizim.” Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Haliç Kongre Merkezi'nde 28 şehrin adayını açıklayacak. İstanbul adayı Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Murat Kurum olacak. Adaylığın tebliğ edilmesinin ardından yakın çalışma arkadaşları ile bir araya gelen Kurum, "16 milyon İstanbullu için yola çıkacağız. İstanbul'un karmaşasını düzensizliğini, insanlarımızın deprem riski kaygısını hep birlikte ortadan kaldırmak için yola çıkacağız" dedi. Kamuoyu araştırma şirketi Areda Survey, İstanbul'da yaklaşan yerel seçimler öncesinde seçmenin nabzını tuttu. "Önümüzdeki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını hangi parti kazanır?" sorusuna vatandaşların yüzde 46,6'sı AK Parti derken, CHP'nin oyu yüzde 41,1'de kaldı. AK Parti İstanbul Adayı Murat Kurum sokağa indi. Üsküdar'da esnafla ve vatandaşlarla muhabbet eden Murat Kurum, büyük coşku ve destekle karşılandı. Vatandaşlar İstanbul'un Fatihi diye slogan attı ve fotoğraf çekilmek için birbiriyle yarıştı. Murat Kurum “tüm enerjimizi, gençliğimizi, motivasyonumuzu İstanbul'a vereceğiz“ dedi. ... Devamını Oku

Emekli zammı haftaya Meclis’te ... Devamını Oku

Haftaya Meclis Başkanlığı’na sunulması planlanan 8 maddelik kanun taslağının kısa çalışma ödeneğinin süre uzatımı ve işveren desteğini de kapsayacak. Düzenleme kapsamında, en düşük SSK ve Bağ-Kur emeklisinin maaşı bütçe olanakları dahilinde artırılacak. Ayrıca taban aylıktan maaş alan SSK ve Bağ-Kur emeklisine de oransal zam yapılacak. Oransal zammın yüzde 45 düzeyinde olması bekleniyor. En düşük emekli maaşının da 7 bin 500 liradan 11 bin liraya yükseltilerek yüzde 46.6 zamlanması öngörüldü. Edinilen bilgiye göre hükümet, en düşük emekli aylığının üstünde maaş alan emeklilerin kök aylıklarında 3 çeyreklik büyüme verisi olan yüzde 4.7'lik artışın dışındaki seçenekler üzerinde çalışıyor. Temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına yansıtılacak olan enflasyon farkıyla memur emeklisi ile diğer emekli aylıklarında oluşan oransal farkın kapanması bekleniyor. Bu nedenle taban seviyeden maaş alan SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin dışında kalan emeklilerin aylıklarına yüzde 45 oranında zam yapılacak. En düşük seviyeden aylık alan emeklilerin ise aylıklarında ise yüzde 46,6 düzeyinde artışa gidilerek, en düşük SSK ve Bağ-Kur emeklisi maaşının 11 bin TL'ye çıkarılması bekleniyor. Otomobil fiyatlarındaki artış sonrasında pek çok vatandaş alternatif tercihleri değerlendirmeye başladı. Bu noktada icra müdürlükleri tarafından piyasaya kıyasla uygun fiyattan satışa çıkartılan ikinci el otomobil modelleri de tercih edilebiliyor. İşte 175 bin TL ile 420 bin TL arası ikinci el araba modelleri… Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, doğal gaza zam yapılıp yapılmayacağını ilişkin açıklamada bulundu. Bir televizyon programına katılan Bakan Bayraktar, "Gözüken herhangi bir zam yok. Bu kış bir zam planlamıyoruz." dedi. Honda, tüketici elektroniği fuarı CES 2024'te elektrifikasyon stratejisi doğrultusunda 'Honda 0' Serisi'nin iki konsept modelinin tanıtımını gerçekleştirdi. ... Devamını Oku

CHP Hatay’ı gözden çıkardı ... Devamını Oku

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Depremden sonra Hatay ne düşünüyorsa o karara uymak zorundayız” sözleriyle adaylık yolunu kapattığı Savaş’ı tekrar aday göstermesi, CHP içinde tepkiye neden oldu. Partililerin bunu halka izah edemeyeceklerini belirttiği öğrenildi. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Savaş’ın yeniden adaylığına gelen tepkiler üzerine “Adayımız Lütfü Savaş’tır. Geri çekilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Hatay’da büyük acılar yaşandı. Bu yaraların sarılması noktasında CHP Büyükşehir Belediye Başkanımız her türlü özveri ve fedakarlığı göstermiştir, bundan sonra da gösterecektir” açıklamasını yaptı. Parti içinde, Savaş’ın yaşadığı prestij kaybı telafi edilemeyeceği için Hatay’ın gözden çıkarıldığı konuşuluyor. Kurultayda Özgür Özel’in konuşma yaptığı esnada kürsüye yürüyen grubu yönlendirdiği belirtilen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın da tekrar aday gösterilmesi, Özel’in geri adım attığı şeklinde yorumlandı. Aydın’da Özlem Çerçioğlu, Mersin’de ise Vahap Seçer’in ismi son ana kadar tartışmalıydı. Bu iki isim de tekrar aday gösterildi. CHP Giresun belediye başkan adayları 2024 isim listesi açıklandı mı? sorusu Giresunlu vatandaşlar tarafından sorgulanıyor. CHP Parti Meclisinin yaptığı toplantı sonrası açıklanan listede Giresun'da merkez ve ilçeler ile belde belediye başkan adayları açıklandı. İşte 2024 yerel seçimleri Şebinkarahisar, Alucra, Dereli, Doğanken, Piraziz, Görele, Espiye, Keşap CHP belediye başkan adayları isim listesi. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, partilerinin belediye başkan adaylarını belirlediği Parti Meclisi toplantısında çıkan kavgayı, "Bir tartışma ya da kavga-gürültü olmadı" diyerek yalanladı. CHP yandaşı sunucu Fatih Portakal, Yücel'in sözlerini eleştirip, yalancılıkla itham etti. "Parti Sözcüsü Deniz Yücel, bu kadar kolay yalan söylenebilir mi? Gözümüze baka baka yalan söylüyorsunuz" diyen Portakal, "Değişim, değişim dediniz böyle mi olacaktı?" ifadelerini kullandı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır hasar alan Hatay'ın Antakya ilçesinde yıkım çalışmalarında sona gelindi. Antakya'da enkazı kaldırılan ağır hasarlı binanın temelinde obruk oluştu. Vatandaşların dikkatini çeken obruk, bölgede ilginç karşılandı. ... Devamını Oku

Külliye’de strateji zirvesi ... Devamını Oku

Yerel seçimlere doğru yaklaşılırken dün Ankara’da sürpriz bir zirve gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi. İki liderin de günlük programında olmayan görüşme yaklaşık 1 saat sürdü. Zirvenin ana gündem maddesi yerel seçimlerde izlenecek yol haritası oldu. AK Parti ve MHP Cumhur İttifakı olarak 31 Mart seçimlerinde 30 büyükşehir ve 29 ilde ortak adayla seçime girecek. Her iki parti de adaylarını peyderpey açıklamaya başladı. Erdoğan ve Bahçeli, 31 Mart’ta yapılacak mahalli idareler seçimleri için partilerinin çalışmalarını değerlendirdi. Görüşmede Cumhur İttifakı çatısı altında belirlenecek ilçelerdeki ortak adaylara ilişkin fikir alışverişi de yapıldı. Liderler, seçim kampanyası döneminde izlenecek yol haritasının detayları hakkında da istişarelerde bulundu. Ortak miting yapılıp yapılmayacağı da liderlerin görüştüğü konular arasındaydı. Cumhur İttifakı 2019 yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul ve İzmir’de ortak miting düzenlemişti. Görüşmede Erdoğan ile Bahçeli, Meclis çalışmalarını da ele aldı. Bölgesel ve küresel gelişmelerin de ele alındığı zirvede, Gazze’deki son durum da masaya yatırıldı. Erdoğan, Gazze’nin özgürlüğüne kavuşması için Türkiye’nin diplomasi atağını Bahçeli ile paylaştı. Emekli aylıkları ile Meclis’in çalışma gündemi gibi konuların da gündeme geldiği kaydedildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen görüşme, yaklaşık 1 saat sürdü. Görüşmenin ardından açıklama yapılmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir araya geldi. Yaklaşık bir saat süren görüşmede, 31 Mart'ta yapılacak olan yerel seçimler için partilerin çalışmaları ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile de bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen görüşme bir saat sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mossad hücrelerine yapılan operasyonların süreceği mesajını verdi. MİT’in İsrail’in casusluk şebekesini ortaya çıkararak Türkiye’yi tehdit edenlere net mesaj verdiğini söyleyen Erdoğan, “Tabii bu İsrail’i ciddi manada şaşırtmıştır. Ya dur bakalım, bu, bu işin ilk adımı. Türkiye’yi tanıyacaksınız, hâlâ tanıyamadınız ama tanımaya mahkumsunuz” dedi. ... Devamını Oku

Tek hayalimiz Özgür Filistin ... Devamını Oku

Gazze’den Türkiye’ye getirilen Filistinliler, yaşadıkları acıların yaralarını sarmaya çalışıyor. El Ariş’ten Türkiye’ye sevk edilen ve tedavisi tamamlanan 13 hasta ve 13 refakatçi Kızılay’a ait misafirhanede kalıyor. İlk misafirler 27 Aralık’ta ağırlanmaya başlandı. Misafirhanede oluşturulan çocuk dostu alanlarda savaşın izleri silinmeye çalışılıyor. Günde 3 öğün yemek hizmeti sunuluyor. Aşçılar Gazzeliler için yöresel lezzetler yapıyor. Misafirhanede önümüzdeki haftadan itibaren Türkçe eğitimi de başlayacak. Hastaneden taburcu edilenler bu misafirhaneye alınıyor. Tedavi süreçlerini ve yaşadıklarını Yeni Şafak’a anlatan Gazzeli misafirler, ‘Özgür Filistin’ mesajı verdi. 2 aylık oğlunu geçtiğimiz hafta Türkiye’de toprağa veren anne Dua Mutasım Muhamed Matar, “4 kişilik çekirdek ailemiz bir düzen içerisinde yaşıyorduk. Savaş başladı. Oğlumun tümör olduğunu öğrendik. Hastane servis dışı kalınca Türkiye’ye getirildik” dedi. Oğlunun Etlik Şehir Hastanesi’nde servise alındığını söyleyen Matar, “2 haftalık yoğun bakım sonrası oğlum vefat etti. Oğlumu Gazze’ye götürüp gömmek istedim ama mümkün olmadığı söylendi. Burada gömmek zorunda kaldık. Oğlum sadece 2 aylıktı. Diğer çocuğum, eşim, annem, babam Gazze’de. Yurduma dönmek istiyorum ama önümüzde bir bilinmezlik var. Türkiye’nin iyiliğini asla unutmayacağım” diye konuştu. İsrail bombardımanında kızını ve damadını kaybeden Javaher Nasır Muhammed, torununun tedavisi için refakatçi olarak Türkiye’ye geldi. Muhammed, “Kızının evine bomba atıldı dediler. Öldüklerini öğrendim. Torunum Alma beyin kanaması geçirdi, omzu ve çenesi kırıldı, göz siniri de zarar gördü. Sevk edilmesi gerektiğini söylediler. Türkiye’ye geldiğimizde hemen tedaviyi başlattılar. 1 ay sonra bu merkeze geldik. Alma’nın durumu daha iyi” şeklinde konuştu. Muhammed, “Orada bir hayatımız kalmadı. Şu an için geleceğimizi kestiremiyorum. Zulme direndik. Gazze bizimdir, bizim kalacak. Pes etmeyeceğiz. 22 Arap ülkesi her şeyi görüyor ama biz onları yanımızda göremiyoruz. Dünyaya sesleniyoruz, yanımızda olun. Türkiye’ye teşekkür ediyoruz.” ifadelerini kullandı. Javaher Nasır Muhammed’in torunu, 11 yaşındaki Alma, tek hayalinin Filistin’in zulümden kurtulması olduğunu söyledi. Alma, “Arap ülkeleri sessiz kalmasın artık. Filistin’e desteklerini göstersinler. Türkiye, Yemen ve Mısır bizi destekliyor. Onlara teşekkür ederim. Bu üç ülkeden başka hiçbir ülke bizimle durmadı. Bizi oradan çıkardıkları için teşekkür ederim. Arabistan kralının bize tek desteği kefen göndermek oldu.” Filistin Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Uluslararası Adalet Divanında soykırım suçuyla yargılanmasının tarihi bir olay olduğunu ve Filistin halkının duruşmayı sabırsızlıkla beklediğini bildirdi. Naziler’in yöntem ve soykırım planını izleyen İsrail, yaptığı eylemleri normalleştirerek meşru müdafaa olarak dünyaya sunmakta ve böylece kötülüğün sıradanlığını kendi haklılığı olarak anlatmaktadır. İsrail ancak kendini ve hukuki ortaklığı bulunan devletlerin yöneticilerini kandırabilir ve aldatabilir. Peki ya insanlık? İnsanlık bu soykırımın cezasını kesmeyecek mi? Almanya'nın başkenti Berlin'de Filistin'e destek yürüyüşü düzenlendi. Mehringplatz Meydanı'nda toplanan yaklaşık 1500 Filistin destekçisi, Filistin'e destek mesajları verdi, İsrail'in Gazze'ye saldırılarını protesto etti. Destekçiler, Potsdamer Meydanı'na kadar yürüdü. ... Devamını Oku

Kıbrıs'ın en büyük camisi açıldı ... Devamını Oku

KKKTC’nin en büyük camisi olma özelliği taşıyan Dr. Suat Günsel Camii ibadete açıldı. Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünde yer alan 62 kubbe ve 6 minareyle göz dolduran eser, 10 bin kişinin ibadet edebilmesine olanak tanıyor. Kıbrıs için son derece önemli olan eserin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, caminin Regaip Kandili’nde, Kıbrıs Türklerinin adaya kazandırdığı en büyük abidevi eser olarak tarihe geçeceğini belirtti. Açılışa Yılmaz’ın yanı sıra, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu ile Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş katıldı. Camilerin tarih, edebiyat ve kültürle iç içe merkezler olduğunu söyleyen Yılmaz, “Kıbrıs 649 yılında Hazreti Osman'ın hilafeti döneminde İslam'la müşerref olmuş, 1571 yılında başlayan Osmanlı hakimiyetiyle ezan sesleri adanın her noktasında yükselmeye başlamıştır. Kıyamete kadar da inşallah bu ezanlar susmayacak, bu bayraklar inmeyecek. Peygamber Efendimizin süt halası Hala Sultan başta olmak üzere sahabe türbeleri ve İslam yapıları adanın her iki tarafında bu köklü geçmişi bizlere göstermektedir” dedi. Adanın her iki tarafında Kıbrıs Türkünün çok uzun bir tarihi ve medeniyet geçmişi olduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Birileri yok etmeye çalışsa da görülmemesi için gayret etse de gerçekler ortada, hakikatler ortada. Kıbrıs Türküyle biz Selimiye'den Hazreti Mikdat Camii'ne okunan ezanlarla, Toroslar’dan Geçitköy'ü sulayan sularla bağlıyız. Mehmetçik ve mücahitlerimizin omuz omuza verdikleri mücadelede sembolleşen milli davamızda hep birlikteyiz. Tasada, sevinçte bir oluşumuz. Kalkınma yolculuğunda KKTC’nin yanında oluşumuz, böyle köklü bağlara dayanıyor” şeklinde konuştu. Dr. Suat Günsel Camii'nin altı minaresiyle bölgenin sayılı camilerinden olduğunu dile getiren Yılmaz, tasarım, mühendislik ve inşa sürecinden kullanılan vitray, avize, kubbe ve iç mekan süslemelerinden ahşap ve taş işçiliğine kadar bütünüyle Kıbrıs Türkünün yetenekleriyle inşa edildiğini vurguladı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın duası sonrasında açılışı gerçekleştirilen camide Tatar, Yılmaz, Üstel, Kacır ve beraberindekiler öğle namazını kıldı. Açılış töreni öncesinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Bakan Kacır ve beraberindekiler, KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin inşaat alanını gezerek, bilgi aldı. Yılmaz, adada yaşayan Müslümanlar ve Kıbrıs’a gelecek turistlere hitap edecek caminin, Türk karşıtlığı, kültürel ırkçılık gibi zararlı akımlara karşı ayrıştırıcı değil, birleştirici bir misyon üstleneceğini dile getirdi. Kıbrıs Türklerinin varoluş mücadelesinde futbolun hiç bilinmeyen rolü, "Gol Atan Cepheye" programıyla TRT Belgesel’de izleyiciyle buluşacak. “Gol Atan Cepheye” belgeseli ilk bölümüyle yarın akşam saat 20.00’de, TRT Belgesel’de. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Ankara Sanat Galerisi ve Müzayedecilik Evi'nde düzenlenen "Kıbrıs Gerçekleri" sergisini ziyaret etti. Sergiyi, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yıl dönümünde yapıyor olmaktan büyük bir memnuniyet ve şeref duyduklarını belirten Altun, "20. yüzyılda uluslararası güçlerin etkisiyle nasıl Kıbrıs'ta Türklere zulmedildiği ve bu anlamda orada Türklük karşıtı bir statüko oluşturulmaya çalışıldığı görülebilir. Yine, gerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çok güçlü desteği ve katkısıyla gerek Kıbrıs Türkü'nün verdiği şanlı mücadeleyle bu kırım girişimlerine izin verilmemiş ve bu kötücül faaliyetler Allah'a hamdolsun sonlanabilmiştir." dedi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, görev yetkilerini doğrudan kendisinin vereceği Kıbrıs Şahsi Temsilcisi atadı. BM Sözcülük Ofisi'nden yapılan açıklamada söz konusu göreve eski Kolombiya Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar'ın atandığı bildirildi. Açıklamada, Guterres'in Cuellar'dan "kendi adına Kıbrıs konusunda ileriye dönük ortak nokta bulmak için iyi niyet rolünü üstlenmesini talep ettiği ve kendisine Kıbrıs konusunda tavsiye vermesini istediği" aktarıldı. ... Devamını Oku

Eller Filistin için açıldı ... Devamını Oku

İslam aleminde rahmeti ve bereketi bol “üç ayların” başlangıcını simgeleyen Regaip Kandili, dün idrak edildi. Rahmet ve bereket gecesi olarak kabul edilen geceyi ibadetle geçirmek isteyen vatandaşlar, camilere akın etti. İstanbul’da başta Ayasofya, Süleymaniye, Fatih, Taksim ve Çamlıca camileri başta olmak üzere selatin camiler dolup taştı. Ankara’da da kandil münasebetiyle Hacı Bayram Camisi’nde kandil için özel program düzenlendi. Sözlükte “kendisine rağbet edilen şey, bol ve değerli bağış” anlamına gelen Regaip Kandili’nde, İslam alemi ellerini semaya şehitleri ve zulme uğrayan Filistin halkı için açtı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Regaip Gecesi için yayımladığı mesajında “Bizleri bir kez daha Regaip Gecesi’ne kavuşturan, rahmet, bereket ve mağfiret iklimi üç aylara ulaştıran Yüce Allah’a sonsuz hamd-ü senada bulunuyoruz. Bu mübarek gün ve geceleri hakkıyla değerlendirebilmek için Cenab-ı Mevla’dan rahmet ve inayet diliyoruz.” ifadesini kullandı. Erbaş, mübarek gün ve gecelerin, hayata yeniden yön verme imkanı sağlayan kıymetli zaman dilimleri olduğunu aktardı. Erbaş, manevi dünyanın bereket mevsiminin başlangıcı Regaip Gecesi’nin de içten ve samimi duygularla Allah’a yönelinen, affedilmenin ümit edildiği mübarek bir gece olduğunu anlattı. Her yıl özlemle beklenen üç aylara bu yıl kalpler hüzünlü olarak girildiğini ifade eden Erbaş, insanlık onurunun, hukukun ve ahlaki değerlerin hiçe sayıldığını, her türlü şiddetin yaygınlaştığını ve zalimlerin zulmünün çoğaldığını vurguladı. Erbaş, mesajında şu ifadelere yer verdi: “Bugün, çevresinin mübarek kılındığını bizzat yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in beyan ettiği Mescid-i Aksa’ya baskınlar yapılmakta, insanların özgürlükleri ellerinden alınmakta, masum insanlar katledilmektedir. Kendini dünyanın efendisi gören sapkın bir zihniyet, haksız, hukuksuz ve insafsız saldırılarla Filistinli kardeşlerimizi topyekun soykırıma maruz bırakmaktadır. Yeryüzündeki bütün masum, mahzun ve mazlum gönüller adına kalplerimizi semaya açalım. İnsanlığın huzurunu tehdit eden her türlü şiddetin ve zulmün son bulması için ihlas ve samimiyetle Yüce Allah’a dua ve niyazda bulunalım.” Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Regaib Gecesi mesajında şu ifadelere yer verdi: “Bu gece yeryüzündeki tüm masum, mahzun, mazlum gönüller adına kalplerimizi semaya açalım. İnsanlığın huzurunu tehdit eden her türlü şiddetin, zulmün son bulması için ihlas ve samimiyetle Yüce Allah’a niyazda bulunalım.” Regaip kandili bugün eda edilecek. Mübarek üç ayların ilk günü olan Recep ayı yarın başlıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı internet adresinde yer alan bilgiye göre, üç ayların başlangıcı recep ayından bir gün önce 11 Ocak Perşembe akşamı Regaip Kandili idrak edilecek. Bu mübarek gecenin gündüzünce sevdiklerinin kandilini kutlamak, duasını almak isteyen kişiler kandil mesajları gönderiyorlar. 2024 Regaip kandili mesajlarını resimli ve resimsiz olarak sizler için derledik. İşte 2024 Regaip kandili ile ilgili hadisli, dualı, anlamlı, en güzel resimli mesajları haberimizde. ... Devamını Oku

Rabbimizin rahmet deryasının coştuğu üç aylar olarak isimlendirilen günler, geceler ve kandillere kavuştuk çok şükür. Birbirinden kıymetli geceleri içinde barındıran Recep, Şaban ve Ramazan aylarına Peygamber Efendimiz’in (sav) verdiği kıymeti biliyoruz. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, insani özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Özetle üç aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır. Peki üç ayları nasıl ihya etmeliyiz? Cenab-ı Hakk’ın “Düşünmez misiniz?” (Âl-İ İmrân-65) “Umulur ki tefekkür edersiniz” (Bakara-219) âyetleri ve “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hadisi muhasebenin önemini ortaya koyar. Eksikleri tespite ve bilinmeyenleri keşfe götüren bu yol, başkasında eksik ve ayıp aramaya fırsat da bırakmaz. Bu nedenle bir saatlik tefekkür nice yılların nafile ibadetine denk kabul edilmiştir. Ardından da “Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tevbe edin!” (Tahrim-8) ayeti hasebince bolca tevbe ve istiğfar edilmelidir. Tevbe için iyi bir hazırlık yapılmalı, güzelce abdest alınmalı, helal lokma yemeye gayret edilmeli, pişmanlık duyup, bir daha günaha düşmemeye karar verilmelidir. Hayat rehberimiz Kur’an, insanlar için doğru yolu gösteren bir hidayet rehberidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: “Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir.” Bu sebeple gündüz ve geceleri bol bol Kur’an-ı Kerim okuyarak, hatim başlayarak geçirmek geleceğimizi ve geçmişlerimizi nurlandırır. Kur’an’ı anlamak için meal ve tefsir okumak da bu günlerde yapılacak en kıymetli çalışmalardan biridir. Allah Teâlâ Ahzab Suresi 56. ayette şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” Biz de her daim kendisine yapılan selama karşılık veren Peygamber Efendimize olan bağlılığımızı ve O’na olan sevgimizi, bu aylarda ve gecelerde, çokça salât ve selam getirmekle ifade edelim. Yine Allah Hicr Suresi 6. ayette, “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” buyurur. Kalplerin sukûnete ermesi için dil ve kalp ile zikir halinde olmalıyız. Bu aylarda ve ayların içine gizlenmiş kandil gecelerinde en az bir günlük geçmiş namazlardan kaza edilmeli. Eğer kaza borcu yok ise nafile namaz kılınarak mübarek zamanlar ibadetle ihya edilmeli. Yine bu günlerde vakit namazlarda cemaate devam etmeye dikkat edilmeli. “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?” (Furkan-77) Bu mübarek geceler, Rabbimize dua ve niyazda bulunma zamanlarıdır. Yine Rabbimizin verdiği nimetlere hamd ve şükür halinde bulunmayı unutmamalıdır. Nitekim hadis-i şerifte duanın kabul olmasının iki şartından birinin hamd diğerinin de salavat olduğu bildirilmiştir. Allah yolunda infakta bulunup sadaka vermenin kişiyi pek çok tehlike ve belalardan muhafaza edeceği, buna ilaveten sadaka sahibini Allah’ın rızasını kazandıracağı unutulmamalıdır. Bu müstesnâ günler de sadaka vermeye en güzel vesilelerdir. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda infâk edin! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Bir de ihsanda bulunun. Zira Allah, muhsinleri (iyilikte bulunan, işini güzel yapan ve ihsan şuuru ile yaşayanları) sever.” (Bakara-195) Bunlar haricinde bu güzel günlerde, kabirleri ziyaret edelim, hayır ve hasenatımızı çoğaltma yarışına girelim, çocuklara hediyeler verelim ve onları camiye getirip manevi hazzı onlara yaşatalım, nafile oruçlar tutalım, Peygamberimizin hayatını ve hadislerini okuyalım, yetimlere fakirlere ve kimsesizlere sofralarımızda yer açalım. Bu aylar ve geceler rahmet iklimine açılma zamanlarıdır, arınma mevsimleridir, bağışlanma umudumuzdur. Özetle bu ay ve gecelerde ellerimizi semaya gönlümüzü Mevla’ya açalım inşallah. Regaip gecesi bugün eda edilecek. Bu yıl regaip gecesi 11 Ocak 2024 tarihine denk geliyor. Üç ayların ilk önemli gecesi olan Regaip gecesinde dua, zikir ve tesbihler artacak. Recep ayının içerisinde yer alan Regaip gecesinde okunacak dualar, çekilecek tesbih ve zikirler merak ediliyor. Peki, Regaip gecesi duası nasıl yapılır? Regaip gecesi zikir ve tesbihleri nelerdir? İşte 2024 Regaip gecesine ilişkin detaylar... Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Regaib Gecesi mesajında şu ifadelere yer verdi: “Bu gece yeryüzündeki tüm masum, mahzun, mazlum gönüller adına kalplerimizi semaya açalım. İnsanlığın huzurunu tehdit eden her türlü şiddetin, zulmün son bulması için ihlas ve samimiyetle Yüce Allah’a niyazda bulunalım.” Regaip kandili bugün eda edilecek. Mübarek üç ayların ilk günü olan Recep ayı yarın başlıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı internet adresinde yer alan bilgiye göre, üç ayların başlangıcı recep ayından bir gün önce 11 Ocak Perşembe akşamı Regaip Kandili idrak edilecek. Bu mübarek gecenin gündüzünce sevdiklerinin kandilini kutlamak, duasını almak isteyen kişiler kandil mesajları gönderiyorlar. 2024 Regaip kandili mesajlarını resimli ve resimsiz olarak sizler için derledik. İşte 2024 Regaip kandili ile ilgili hadisli, dualı, anlamlı, en güzel resimli mesajları haberimizde. ... Devamını Oku

Thiam'dan sürpriz transfer: İşte yeni takımı ... Devamını Oku

Kayserispor’da sezon sonu sözleşmesi sona erecek olan Senegalli futbolcusu Mame Baba Thiam, Pendikspor ile sözleşme imzayacak. İstanbul ekibi, 31 yaşındaki santrfor için sarı-kırmızılı kulübe bonservis bedeli ödeyecek. Transferin birkaç gün içinde resmi olarak açıklanacağı öğrenildi. Son üç sezondur Kayserispor forması giyen Thiam, bu sezon ligde oynadığı 19 maçta 11 gol kaydetti. Sivasspor, uzatmalarda bulduğu gollerle Kayserispor deplasmanından 3 puanla ayrıldı. Kırmızı-beyazlılarda Rey Manaj, performansıyla maçın yıldızı oldu. Kayserispor-Sivasspor maç özetine haberimizden ulaşabilirsiniz. ... Devamını Oku

CHP'nin üçü büyük dört ildeki adayları belli oldu ... Devamını Oku

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 31 Mart'ta yapılacak yerel seçim için Adana, Hatay, Afyonkarahisar ve Aydın adaylarını açıkladı. CHP'nin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında yerel seçimlerde aday olacak isimler belli olmaya başladı. Yapılan toplantıda Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar'ı yeniden aday olarak gösterme kararı alınırken Hatay adayı ise Lütfü Savaş olduğu öğrenildi. CHP’nin Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal olurken Aydın Büyükşehir Belediye Başkan adayı ise Özlem Çerçioğlu olarak açıklandı. ... Devamını Oku

Ceza vız gelir inadına Filistin ... Devamını Oku

Celtic takımının maçlarında binlerce kişiye stadyum dışında Filistin bayrağı dağıtan ve stadyumda da Filistin bayrağını dalgalandıran Yeşil Tugay (Green Brigade) isimli taraftar grubu üyeleri, Filistinlilere desteklerini devam ettireceklerini belirtti. Kulübün verdiği cezalar nedeniyle bir süre tribüne girme cezası da alan yeşil-beyazlı taraftarlar, maç günleri Filistin atkıları, bayrakları ve rozetlerini takıyor. Celticliler, yaşanan zulmün son bulması gerektiğini vurguladı. Celtic taraftarı Martin Flymn, “Kalbimize oldukça yakın bir konu. Benzer hayat tecrübelerimiz var. Celtic, kıtlıktan kurtulan insanlar tarafından kuruldu. Soykırım olarak da tanımlanabilir. İnsanlar açtı. Osmanlı’dan yiyecek gönderildi. Buna bağlı olarak İrlanda’daki bazı futbol takımlarımızda hilal yer almakta” ifadelerini kullandı. Filistin’de yaşayan çocukların bir geleceği olduğunu ve kendilerinin de bunun için çabaladıklarını vurgulayan Flymn, “Hayatları boyunca mutlu ve güvende olmalarını, Celtic Park’a gelip futbol izleyebilmelerini istiyoruz. Burada maç izlesinler. Neden olmasın? Neden benim çocuğumla aynı imkanlara sahip olmasınlar ki?” diye konuştu. Cezalı taraftarlarının tribüne döner dönmez Filistin bayraklarını sallamayı sürdürdüğünü anlatan Celtic taraftarı Joe McKenna ise “Filistin bayraklarını salladılar. Bence en büyük sorun da bunun problem olması. Neden Filistin bayrağı problem oluyor? Neden Ukrayna bayrağı problem olmuyor?” şeklinde konuştu. ABD'nin New York kentinde protestolarına aralıksız devam eden Filistin destekçisi aktivistler, Manhattan adasına bağlanan iki köprü ve bir tünelde araç akışını kısa süreliğine engelledi. Düzce Belediyesi şehrin merkezindeki yeşil trafik ışıklarına "Özgür Filistin" yazdı. İsrail’in Aruri’yi şehit etmesi memleketi Ramallah başta, Filistin’de yüz binleri yasa boğdu. Protestolarda “İntikam, intikam” sloganları atılırken, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da grev ilan edildi. Dükkanlar açılmadı, okullarda eğitime ara verildi. ... Devamını Oku

“Doğuya Doğru” Artizan Sanat’ta ... Devamını Oku

Artizan Sanat’ta açılan sergide konuşan sanatçı, resimlerin 2018’den 2020’ye kadar Türkiye’den başlayan ve 15 Asya ülkesinin dahil olduğu gezilerde edindiği deneyimlerin özeti olduğunu belirtti. Biondi, “Burada sergilenen yağlı boya çalışmalarımdan 21’ini, seyahatten bir yıl sonra yapmaya başladım. Resmini çizdiğim kişilere unutamayacakları bir hediye olması için portre resimlerin orijinalini onlara hediye ettim. Burada sergilediklerim ise kopyası” dedi. Sergi, 20 Ocak’a kadar Beyoğlu’ndaki Artizan Sanat Galerisi’nde görülebilecek. GOYA (Gez, oturma yerinde artık) ilkesinden hareketle farklı konu başlıkları altındaki deneyimlerini okurlarıyla paylaşan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, bu kez Küba gezisinde ülkeye dair bilinmeyenleri kaleme aldı. Ülker, "Küba, tarihi kültürü ve doğasıyla etkileyici bir ülke" ifadelerini kullandı. 12 Ocak’ta vizyona girecek ‘Tay 2: Ebabil Takımı’, Riyah isimli tayın Kudüs’te başından geçenleri anlatıyor. Kudüs’te huzurun ve mutluluğun hakim olduğu günlerden sıcacık bir hikayeyle izleyenlerin karşısına çıkacak olan TRT ortak yapımı çizgi filmde Tay Riyah, bu kez ulak atı olma yolunda Kudüs’ten Mekke’ye uzanıyor. ... Devamını Oku

Heritage dünyaya açılıyor ... Devamını Oku

TG EXPO tarafından organize edilen koruma, restorasyon, arkeoloji, müzecilik ve kütüphanecilik teknolojileri etkinliği Heritage İstanbul, kültür mirası endüstrisinin “duayen” isimlerini konferans, panel ve atölye çalışmalarında katılımcılarla bir araya getirecek. İtalya’nın ülke pavilyonu olarak ağırlanacağı etkinlikte Almanya, Avusturya, Yunanistan, Belçika, Hollanda, Azerbaycan ve İran başta olmak üzere farklı ülkelerden katılımcılar hazır bulunacak. Yapılan basın buluşmasında, konferansların belli olan konuşmacıları da duyuruldu. Bu isimler arasında UNESCO Kültürel Miras İyi Niyet Elçisi, ICOMOS Ürdün Başkanı, Ürdün Prensesi Dana Firas, İtalyan Heykeltıraş Edoardo Tresoldi ve Cenevre Üniversitesi Hukuk Onursal Profesörü Avukat, Marc-André Renold yer alıyor. Heritage projeleri kurucusu Osman Murat Akan, yaptığı konuşmada Heritage İstanbul’un kültür mirasına uluslararası çapta köprü vazifesi gören bir organizasyon olduğunu belirtti. 2025’te iki yeni etkinlikle Heritage’i dünyaya açacaklarını söyleyen Akan, “Heritage markası, Türkiye dışında gerçekleştireceği Heritage Middle East-Abu Dhabi ve Heritage Turquise-Taşkent’te yapılacak iki fuarla global bir marka olma yolunda da emin adımlarla büyümektedir. Bu fuarlarla hedefimiz kültür mirası ekonomisine katkı sağlamak, tarafları bir araya getirerek sektöre katma değer sunmak ve de ülkemizden dünyaya sürdürülebilir teknolojilerin ihracının yapılmasına aracı olmak” diye konuştu. İzmir'in Bornova ilçesindeki kazı çalışmalarının sürdüğü Yassıtepe Höyüğü'nde, 5 bin yıl öncesine ait Anadolu'nun en eski incir çekirdekleri bulundu. Kazı Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin, "İncire ilişkin böyle bir örneğin Yassıtepe'den çıkmış olması, İzmir açısından önemli. İzmir, incir ve üzümüyle ticaretiyle bilinen bir kent. Yassıtepe bize bu önemli bulguları sundu" dedi. GOYA (Gez, oturma yerinde artık) ilkesinden hareketle farklı konu başlıkları altındaki deneyimlerini okurlarıyla paylaşan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, bu kez Küba gezisinde ülkeye dair bilinmeyenleri kaleme aldı. Ülker, "Küba, tarihi kültürü ve doğasıyla etkileyici bir ülke" ifadelerini kullandı. 12 Ocak’ta vizyona girecek ‘Tay 2: Ebabil Takımı’, Riyah isimli tayın Kudüs’te başından geçenleri anlatıyor. Kudüs’te huzurun ve mutluluğun hakim olduğu günlerden sıcacık bir hikayeyle izleyenlerin karşısına çıkacak olan TRT ortak yapımı çizgi filmde Tay Riyah, bu kez ulak atı olma yolunda Kudüs’ten Mekke’ye uzanıyor. ... Devamını Oku

Gazze’yi yazmadan ölmek istemem ... Devamını Oku

Genç öykücülerden Gülşen Funda, Ketebe Yayınları’ndan çıkan ikinci kitabı “Yol Deriz Ona”yla TYB 2023 hikâye ödülüne layık görüldü. Daha önce Mahalle Mektebi, Post Öykü, Türk Edebiyatı gibi dergilerde öyküleri yayımlanan yazar, ilk kitabı Felgu’dan sonra ikinci kitabıyla artık öyküde kalıcı olduğunu ortaya koydu. Geçmişten günümüze devam eden meselelere masalların soyut diliyle yaklaşan Funda’yla öykücülüğü üzerine konuştuk. İnsana dair temel meselelerin değişmediğini belirten başarılı yazar, “Gerçeği arıyorum, yolu biraz da geçmişe bakmaktan geçiyor sanki” dedi. Gerçeği arıyorum, yolu biraz da geçmişe bakmaktan geçiyor sanki. Ama artık, pencereleri başka evlerin duvarına açılan, İstanbul’un düzensiz kentleşen semtlerinden birinde geçmiş hikâyelere değil, bugüne bakmak istiyorum. Kalbinize bakacak cesaretiniz olduğunda yazdığınız karakterlerin de bu cesaretten pay aldıklarını görüyorsunuz. Felgu’dan beri nasıl yazacağımı düşündüğüm pek çok öyküye Yol Deriz Ona’da niyet ettim… Çağdaşlarımın yazdığı “hassasiyet öyküleri”ne, baba ve oğulun kadim yazgısına, zorlu göç ve varoluş hikâyelerine kendi yolumla ve yarattığım dille meydan okumak istiyordum. Bunu bir açıdan başardığımı düşünüyorum. Mandelstam, bir şiirinde gölgesindeki köpekten kaçan “o insan”ı yazıklar. Ben gölgesindeki köpekten kaçan bir “öykücü” olmak istemiyorum, en azından bunu söyleyebilirim. Kendi hakikatime, coğrafyamıza, tarihimize, çağımıza, yaşadığımız topluma ve değişmez yazgılara bakma ve direnç gösterme cesaretini arıyorum doğrusu. İnsana dair temel meseleler değişmiyor. Tepegöz, bizim ötekimiz. Günümüzdeki ötekimiz kimse o. Elif Kadın gibi zulme uğrayan yüzlercesi. Göç yollarında oğullarını yitiren yüzlercesi. İster Uygur Türkü olsun ister Suriyeli. İster Keşiş Dağı’nda geçsin, ister Kazak bozkırında. Hikâye aslında yüzyıllardır aynı. Zor bir mesele ancak Gazze için geçmişteki figürleri harekete geçirmezdim. Öte yandan kamerayı açıp ne görüyorsam onu da yazmazdım. “Eşik” öyküsünde Uygur Türklerinin yurtlarından çıkarılmasını nasıl yazdıysam; ajite etmeden ve öfkemin kalemimin önüne geçmesine izin vermeden. Hem yerli hem de yabancı edebiyatta “bağırmadan” da bir savaşın yazılabildiğine şahidim. “Ama Fareler Uyurlar Geceleyin” öyküsünde mesela, savaş kelimesi geçmez. Ama biliriz savaşı, çocuk abisinin başucunda, enkazın yanında bekler onu. Kalbimizde kocaman bir utançla baş başa kalırız öykü bitince. Cemal Şakar’ın “Şirin’in Gözleri”, “Utanç” öyküleri aklıma geliyor. Güray Süngü’nün Vicdan Sızlar kitabındaki öyküler. Gazze’nin öyküsünü yazmadan ölmek istemiyorum açıkçası, inşallah nasip olur. Ama mesafeyi iyi ayarlamak lazım. Yoksa iddiamızdan vuruluruz. Kendi sesimizi duyarız ama neye benzediğini bilmeyiz. Tek bildiğimiz bir sesimizin olduğudur. İnsan evladı da ancak bir öteki ile kavrayabilir varlığını, gelişimini de böyle başlatır ve tamamlar. Ses meselesi de böyle. Bunu ancak bir öteki, bir okur duyar ve tarif edebilir gibi geliyor. GOYA (Gez, oturma yerinde artık) ilkesinden hareketle farklı konu başlıkları altındaki deneyimlerini okurlarıyla paylaşan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, bu kez Küba gezisinde ülkeye dair bilinmeyenleri kaleme aldı. Ülker, "Küba, tarihi kültürü ve doğasıyla etkileyici bir ülke" ifadelerini kullandı. İzmir'in Bornova ilçesindeki kazı çalışmalarının sürdüğü Yassıtepe Höyüğü'nde, 5 bin yıl öncesine ait Anadolu'nun en eski incir çekirdekleri bulundu. Kazı Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin, "İncire ilişkin böyle bir örneğin Yassıtepe'den çıkmış olması, İzmir açısından önemli. İzmir, incir ve üzümüyle ticaretiyle bilinen bir kent. Yassıtepe bize bu önemli bulguları sundu" dedi. 12 Ocak’ta vizyona girecek ‘Tay 2: Ebabil Takımı’, Riyah isimli tayın Kudüs’te başından geçenleri anlatıyor. Kudüs’te huzurun ve mutluluğun hakim olduğu günlerden sıcacık bir hikayeyle izleyenlerin karşısına çıkacak olan TRT ortak yapımı çizgi filmde Tay Riyah, bu kez ulak atı olma yolunda Kudüs’ten Mekke’ye uzanıyor. ... Devamını Oku

İletişim

iletisim@erkanhaberajansi.com

Sosyal Medya

2024 - © - erkanhaberajansi.com