“Bir tek lira saatlerce süren didinmeden sonra damla damla akan alın teri demektir. Onun varlığı bir insanı doyurur, yokluğu açlık demektir, ölüm demektir.” Kemal Ragıp Enson’un 1932 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen Bir Liranın Başından Geçenler adlı romanı Vakıfbank Yayınları arasında kitaplaştırılarak günümüz okuruyla buluşturuldu. Kitabı çağındaki eserlerden ayıran en önemli özelliği ise ilk kez Türk edebiyatında olayların bir nesnenin ağzından anlatılmasıdır. Uzun yıllar gazetelerde pek çok romanı yayımlanan Kemal Ragıp Enson aynı zamanda gazetelerde yazı dizileri de hazırlamış. Bunlardan birisi de Bir Liranın Başından Geçenler romanına da konu olan kumarhanelerdeki hayatlar üzerine olmuş. Sade ve akıcı bir üslupla kaleme alınan romanda bir liranın macerası bankadan çıkıp üç aylığını alan bir yaşlının cüzdanına girmesiyle başlar. İhtiyarın harcamaya kıyamadığı para ondan eşine geçer ve bir bohçanın dibinde saklanır. Evin genç kızı ise bir gün bu parayı çalar, babadan dayağı ise evin küçük oğlu yer. Bir liranın gözünden girdiği her insanın, her mekanın hikayesini ayrıntılı olarak okuyoruz. Bir lira ile birlikte okur 1930’ların İstanbul’unda farklı semtlere, farklı hayatlara doğru bir yolculuğa çıkıyor. Aynı zamanda paranın etrafında dönen hırslı, zavallı, yoksul, kumarbaz, bağımlı her yaştan insanın dünyasına şahit ediliyor. 1930’ların İstanbul’unda iyinin kötünün dünyasında gezerken aynı zamanda o dönemin İstanbul hayatına dair de pek çok şey öğreniyoruz. En son olarak ise bir yankesicinin avucuna düşen bir liranın buradan acı sonuna uzanan hikayesine şahit oluyoruz. Kemal Ragıp Enson bugün pek bilinmese de Cumhuriyetin ilk yıllarında rağbet gören bir kalem olarak romanları tefrika edilmiş ve sevilmiş bir yazar. Ancak romanı okuduktan sonra hayatını merak ettiğim de ayrıntılı bir bilgiye ulaşamadım. Kitabın girişinde yazar ile ilgili kısacık not şuydu: “Gazetecilik, çevirmenlik, tefrika roman yazarlığı yapmıştır. Bir İzdivâcın Hikâyesi, Kapalı Kutu, Yaşamak mı Bu?, Gizli Eller, Kalp Kalbe Karşı, Fırtına, Dünya Böyledir İşte, İç Güveysi, Adak, Hep O Masal, Acıların En Büyüğü romanlarını yazmıştır. Oğlunun vefatından sonra yazdığı Oğlumla Başbaşa kitabında, oğlunun hayatını, ölümünü ve yas sürecini anlatmıştır. 31 Temmuz 1954’te vefat etmiştir.” Vefatıyla ilgili ise Taner Ay’ın kaleme aldığı Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler kitabında yer alan haberler dikkatimi çekti. Buradan öğrendiğime göre Kemal Ragıp Enson ve eşi Fatine Enson’un tek evlatları Atıf 21 yaşında intihar ediyor. Bu acıya dayanamayan anne de bir hafta sonra intihar ediyor. Yazar Enson bu iki acı kayıptan sonra Oğlumla Başbaşa adlı bir kitap kaleme alıyor ve bu kitapta oğlunun ölümüne kadarki süreci anlatıyor. Kitap okurla buluştuktan üç gün sonra ise kendi canına kıyıyor. Bütün bu feci ölümler o yıllarda gazetelerde geniş şekilde yer buluyor. Kemal Ragıp Enson'un ve ailesinin de belki bir gün romanı yazılır. Kimbilir. Mehmet Şeker, bir anlatıcı. Yurdun dört bir yanından derlediği ‘yaşanmışlık’ları hikâye ediyor. Ortaya biraz hüzünlü, biraz mizahi ve fakat ‘gerçek ve sıcak’ metinler çıkıyor.
2024 - © - erkanhaberajansi.com